13.09.2021 - 07:35 | Son Güncellenme:
Geçmiş sezonların “Kadıköy’deki sakatlıklar ve kişisel hatalar kabusu” gömüldüğü yerden artezyen gibi patladı, zaten Fenerbahçe’ye ters gelen Sivasspor’un değirmenine su değil sel taşıdı! Tamam sahada sert bir oyun vardı ama Fenerbahçe’de ne plan ne strateji bırakan her sakatlık sertlikten kaynaklanmadı ki. 22. dakikada sakatlanıp yerini milli maç yorgunu Szalai’ye bırakan Tiserand’dan sonra Mesut’un yerine giren İrfan Can, oyunda ancak 15 dk kaldı ve adalesini tutarak çıktı.
Serdar yerli futbolcu zorunluluğundan maçı burnunda tamponla tamamladı. Maç bitmeden Osayi’nin kafası yarıldı. Aynı anda yerde yatan Serdar ve Osayi’den hangisine yetişeceklerini bilemeyen bir sağlık ekibi, hangi sakatın çıkacağını kestiremeyen bir kulübe vardı maçta. Rakip kaynaklı sakatlıklar tamam da Fenerbahçe’deki adale sakatlıklarının Can Bartu tesislerine uzanan bir sebebi olmalı.
Kişisel hatalara gelince… Bir taneydi ama yetti de arttı bile. Maça damgasını vuran vahim bir “Altay sendromu” yaşandı ilk yarıda. Fenerbahçe öndeyken beraberliği getiren penaltıyı “stoperler yapsa eleştirilecek bir ukalalıkla” Henrique’ye çalım atmaya çalışarak yarattı kaleci Altay.
Üç sezondur kırılmamış/tükenmemiş/tarih olmamış bir tek “gurur istatistiği” kalmayan Fenerbahçe, tam da “ilk dört maçı gol yemeden kazanmak” gibi bir rekorla avunma umudundaydı… İcat ettiği penaltıyı afiyetle yiyen Altay izin vermedi. Bir golün nice emeklerle atılabildiği mücadelede böylesine ciddiyetsiz gol yemek, ayıptır ancak.
Aslında üretkenlikten uzak olsa da hızlı, tempolu, pas arası topları kaparak, geçişleri iyi yaparak başladı Fenerbahçe. Stoperlerini öne çıkardı, özellikle sağ kanadı kullanmaya çalıştı. Mesut’un top hakimiyeti Gustavo’nun gayreti ile iyi paslaştı. Ancak Sivasspor’un öndeki hızlı adamları Max Gradel ve Pedro Henrique Fenerbahçe’nin üstünlüğüne fren koyan, çok iyi yaptığı önde baskıyı bu kez rafa kaldırtan adamlardı. Cofie’nin araya girdiği savunması ise rakip ceza alanına gelen Fenerbahçe’ye son dokunuş şansı vermeyerek etkisiz kıldı.
Çözüm bulamayan Fenerbahçe kulübeden hamle bekliyordu. Lakin hamleleri kulübe değil “kader” yaptı bu kez. Hatta sakatlıklarla doğru hamleleri bile değiştirdi işe yaramaz hale getirdi. Rakibin de etkisi var tabi. Maç boyunca asla geri adım atmayan Sivasspor ilk yarıda Fenerbahçe ataklarına karşılık vererek, ikinci yarıda iyi savunarak söke söke aldı Kadıköy’den puanı.
İlk yarı daha baskındı Fenerbahçe, çünkü Mesut daha iştahlı oynuyor, Gustavo sadece savunma ağırlıklı değil hücuma da katılıyor, Osayi Mesut ile çok iyi anlaşıyordu. Ancak Fenerbahçe’nin solu aynı organizasyonda değildi. Muhammed Ferdi’yi arattı. Niye doksan dakika oyunda kaldığını Pereira bilir ancak.
Yeni transfer Rossi gole yakın ve futbol zekası sağlam bir adam olsa da santrafordaki yeni Berisha ile birlikte henüz takıma alışma sürecindeydi. Sonradan oyuna giren taze transferlerden Meyer’in çıtası biraz daha düşüktü, lakin sorunu aynıydı. Daha yeni kuruluyordu Fenerbahçe! Ve karşısında sezonu erken açmış “belalısı” Sivasspor. Zordu, zor…
Aslında seyir zevki yüksek ve mücadeleli bir maç oldu. Çünkü her iki takım da orta sahaları es geçip direkt rakip ceza alanında çoğalmak ve skor yapmak derdindeydi. Sonuçta, geçen sezon biterken Kadıköy’de liderlikten eden Sivasspor’a karşı kendi sahasında iki puanı kaybeden Fenerbahçe’de büyü bozuldu, balayı bitti.
Pereira’dan futbol sihirbazı yaratmak için gayret edenler, kaybedilen bu puanların faturasını sahadaki futbolculara keserlerse hata ederler. Futbolcular kıran kırana ve ellerinden geldiği kadar oynadılar. Yine de sonuç alamıyorlarsa belki de sistemi bir daha gözden geçirmesi lazım Pereira’nın. Çünkü “galibiyet serisi” aksadığı zaman sahadaki yıldız futbolcu kalabalığını yönetmesi gittikçe zorlaşacaktır.
İngiltere futbolunda bir söz vardır. Yeni bir oyuncu ya da sistem denendiğinde "Falanca takımı soğuk ve yağmurlu bir Stoke deplasmanında görelim" derler. Türkiye'de bu deyim Sivasspor, özellikle Rıza Çalımbaylı Sivasspor için geçerlidir. Vitor'un sistemi asli testini bu zor ve sıkı takım karşısında verecekti. Nitekim kıran kırana bir maç oldu. Bayağı sert bir müsabaka oldu. Sivas'ın eksiklikleri vardı. Appindangoye, Kayode ve Leke James önemli eksikliklerdir. Yani Fenerbahçe adına 'eksiklerimiz vardı' bahanesi olamaz.
Vitor, Ferdi ve Novak'ın eksikliğinde Muhammed'i sol kenara atmış, milli aradan yorgun dönmüş Szalai'yi oturtmuş, yeni transferler Rossi ve Berisha'yı sahaya sürmüştü. Genelde çok radikal işler olmadığı sürece ilk 11 tercihlerini çok sorgulamam. Maç başladı gördük ki Sivas, öndeki 3 oyuncusuyla kaleci de dahil baskı yaptı. F.Bahçe de önde baskılı oynadığı için iki taraf da çıkmakta ve oyun kurulumunda zorlandı. Serdar, sol stoperde oyun kurulumuna katkıda bulunamadığından oyun kurulumunda iyice zorlandı F.Bahçe. Lakin beklenmedik bir anda Osayi yoktan bir gol var edip takımını öne geçirdi. Tisserand sakatlanıp Serdar sağ stopere geçince bu kez etkili isim Gradel de etkisizleşti. Her şey Fener'in lehineyken Altay'ın hatasından Pedro penaltıyı aldı. Skor eşitlendi.
Vitor 2. devreye de aynı kadroyla başlama hatası yaptı. Hiç bir varlık gösteremeyen Berisha'yı oyunda tuttu. Son 30 dakikada oynayabilecekse 45 dakika da oynayabilirdi Enner. 2. yarının başlarında ağırlık Sivas'a geçti. Dönenleri hep onlar aldılar. Bu esnada maçı değiştirecek isimler oyuna girdi. Enner ve İrfan.. Ama İrfan 10 dakika içinde yeniden sakatlandı. Sonrası kaos. Maç git gele döndü. Sivas da kazanabilirdi Fener de.. Ama Mesut - İrfan - Pelkas gibi topu önde tutabilecek ve iş bitirecek paslar atabilecek oyuncular da olmayınca ileride hiç top tutulamadı. Pozisyon da bulunamadı. Mükemmel oynayan ve her boşluğu kapatan Gustavo 1 puanın mimarlarından oldu. Vitor'un sistemi, Sivas sınavında arıza verdi.
İyi tarafa bakalım:• Gecen sezon bu takım, aynı rakibe yenilip şampiyonluktan olmuştu. Bu sezon da yine bu sıkı rakiple oynadılar. Aradaki fark biri geberik ve teslim olmuş bir Fenerbahçe idi. Bu seneki elinden geleni yapan Fenerbahçe.. Gelelim işin gerçeğine.. Sistem ve düzen en önemli şeydir. Ama kalite olmazsa olmaz. Mesut-İrfan ve Pelkas olmayınca kalite anında düşüyor. Vitor'un bu detayı atlamaması lazım. 2 tane can sıkıcı not var.
1- Serdar Aziz sakatlığı nedeniyle kenara geldi. İrfan da değişmeye geldi. O sırada bir karışıklık oldu. Hakem de ne olduğunu anlamadı. Vitor ile konuşarak işi çözebildiler. İdari Menajer ortada yoktu. Bu olmaz.
2- Geldiği günden beri dedik. Vitor'a 'idman performansı hariç' güveniyoruz dedik. Ama Vitor, idman problemi olan biri dedik. Bu adam kondisyon ve fizik antrenmana inanmaz dedik. "Oynadıkça açılırlar" diye düşünüyor ama yanlış düşünüyor dedik. İrfan Can - Novak - Mert Hakan - Tisserand - Osayi darbeye bağlı olmayan sakatlıklar yaşıyorlarsa; Ferdi ve Sosa idmanda kas sakatlıkları yaşıyorsa bu gerçeği artık kabul etmek lazım. Vitor'a ciddi bir fizik uzmanı alması konusunda ikna edilmesi lazım. Portekiz'den doktor getirmek tamam da bu kadar kas sakatlığı olamaz.
Yeni transferler için biraz daha bekleyelim. Max Meyer, Zajc'ın yerinde oynadığında değerlendirilebilir. Rossi'nin iyi bir oyun görüşü var. Futbolu biliyor. Düşük bir ligden geliyor. Buraya fiziken alışması gerekiyor. Berisha'yı hiç beğenmedim. İnşallah ilk maç heyecanındandır.