19.12.2020 - 09:34 | Son Güncellenme:
Vicdanlı olmak lazım, adaletli olmak lazım, emeğe, futbola ve rakibe saygılı olmak lazım; Karagümrük kazanmasa yazık olurdu… Futbolun adaleti bu… Galatasaray‘ın son dakikalarda gelen penaltısını, tarafsız bir vicdanın kabul etmesi mümkün değil… Koray-Diagne mücadelesinde faülü yapan Diagne… Ama penaltıyı kazanan Galatasaray… Olacak iş değil… Hakemin görmesi lazım, göremedi, VAR denen garabet ne iş yapar da hakemin bu tepeden tırnağa yanlış kararına ortak oldu… Galatasaray, maç başlarken yapılmış olan bir dakikalık protestoyu yanlış anlamış olacak ki, bunu ilk yarı boyunca sürdürdü… 45 dakika ne topa vurdu, ne futbol oynadı… Galatasaray forması giyenler, sahada “işi yavaşlatan“ ya da “greve çıkan“ emekçiler gibiydiler… Emekçiler gibiydiler diyorum, emekçilere de ayıp olacak…
Niye böyle oldu. Galatasaray orta dörtlüsü en durgun maçına başladı… Taylan Feghouli, iki Emre hiç oynamadılar… Karagümrük sağ kenarını Ramazan - Koray, sol kanadını Balkovec- Alpaslan ile kademeli savununca, Galatasaray‘ın Linnes ile sağdan, Saracchi ile soldan gelme ihtimali yalan oldu… Üstelik, Karagümrük, Biglia ile oyunu kurdu, Biglia‘nın sağında Koray, solunda Aatif ile ortalığı harman yeri gibi savurdu… İlk 45 dakika için yazıyorum: Bu kadar kötü, bu kadar isteksiz, bu kadar durgun bir Galatasaray yakın zamanda hiç görmedim… Gerçekten greve çıkmış gibiydiler… Devre arası Fatih Terim fırçası ile sıkı bir Galatasaray‘ın sahada olacağını düşünmüştüm ki, santradan 15 saniye sonra Ndao’nun golü geldi… Bu golde sormak lazım; Alpaslan soldan uzun mesafeli bindirirken karşısındaki Linnes neredeydi, orta yapılıp kaleye parelel giderken, iki stoper Marcao ile Donk niye müdahale edemedi, arka direkte Ndao golü atarken, Saracchi ne yapıyordu… Bitmedi, uzun mesafeden kaleye gelen topa, kaleci Okan erken çıksa, en azından Ndao‘nun önünden topu çelemez miydi ? Bir kişiyle - iki kişiyle değil, tepeden tırnağa falso…
Galatasaray ancak bu şok golle biraz olsun uyanabildi ama gene uyku mahmuru gibiydi… Feghouli önemli bir fırsatı kaçırdı, Donk bir yokladı, Galatasaray daha baskılı oynarken, daha tehlikeli çıkan, daha net pozisyonlar bulan Karagümrük oldu… Öyle ki, Karagümrük’lü oyuncular 20-30 metre top sürüp- pas yapıp çıkarken karşılarında Galatasaray orta alanından tek engelle bile karşılaşmadılar…En önemlisi, sahipsiz topların tamamına Karagümrüklü oyuncular sahip oldu… Ortada bir top, kim hamle yaparsa o kazanacak…Galatasaraylı oyuncular sanki “rica“ ile topa ayaklarını uzatmaya çalışırken, Karagümrüklü oyuncular kafa- göz - ayak - yürek ne varsa hamle yaptılar ve abartısız her topu aldılar…
Doğru, Koray’ın Linnes‘e açık bir faülü vardı, hakem vermedi… Ama Fatih Terim kariyerindeki bir hoca, orta alana yakın yerdeki bir faüle bu kadar kızıp kırmızı kart görür mü ? Penaltı değil, gol değil, bu tepkisiz ölçü niye Hocam… Üstelik çıkarken el- kol hareketleri, herhalde hakemin hatırını sormuyordur, söylemleri, bağırıp - çağırmaları umarım Hoca‘nın muhtemel cezasını katlamaz…Karagümrük‘te iki stoper Fatih ile Roco‘nun hakkını teslim edelim … Galatasaray‘ın bir hava topu bile alamadan maçı bitirdiğini ilk kez gördüm… Karagümrük’ün kötüsü yoktu, iyinin de iyileri vardı…Bu maç Karagümrük‘ün tepeden tırnağa hakkıydı… Beraberlik bile Karagümrük adına, futbolun adaleti adına yanlış olurdu… Karagümrük kazandı, futbolun adaleti yerini buldu …Gümrük mevzuatına göre, kalitesi kötü, modeli geçmiş mallara el konur… Galatasaray‘ın kalitesiz, modeli geçmiş futbol anlayışı, Gümrük‘ten geçemedi… Üç puan gümrüğe takıldı ve Galatasaray evine eli boş döndü… Maçın doğrusu ve hakkı buydu...
Galatasaray’ı son üç haftadır bu kadar dağınık, temposuz ilk defa görüyorum. Düşünebiliyor musunuz, koca bir ilk 45 dakika kaleye atılan tek şut yok. Diagne’yi bir kere dahi topla buluşturamadılar. Oğulcan, Emre Akbaba, Emre Kılınç ve Feghouli çok dağınık ve kötü futbol oynadılar. Karagümrük çok koşup baskı yaparken sarı-kırmızılı futbolcular apayrı bir psikolojiyle kendilerini hiç sıkmadan, bir gol atarız üç puan alırız mantığıyla oynayınca hiç hesapta olmayan mağlubiyet yaşadılar. Benim anlayamadığım Saracchi bir aydır tedavi görüyor, sonra antrenmanlara çıktı ama bu kadar mı dağınık, güçsüz olur? Emre Taşdemir’in virüse yakalanması ve yerini Uruguaylı futbolcuya bırakması Cim Bom’un kötü futbolunda en büyük nedendi. Emre Akbaba bir hafta zirve yapıyor, ikinci hafta sahada yok. Gerçekten bana çok tuhaf geliyor. Bu futbolcunun temposunu artırması lazım. Tamam taraftar seviyor ama devre arasında yapılacak transferlerden sonra Fatih Terim, Emre’ye forma vermez. Çünkü takıma en ufak bir katkısı yok.
Oğulcan daha genç… Onun da hocasının güvenini kazanması için bir standart tutturması lazım. İnişli-çıkışlı futbol oynuyor. İlk yarı sahada yok, devre arası soyunma odasında ne talimat aldıysa bilemiyorum, ikinci yarıda koşup oyuna girmeye başlıyor. Bu yanlış bir şey. Oğulcan gibi yetenekli gençlerin her forma şansını çok iyi değerlendirmesi gerekir. Kendisi dün akşam beni hayal kırıklığına uğrattı.
Emre Kılınç yetenekli, defansın arkasına koşular yapan, Diagne ile verkaça giren bir futbolcuydu. İlk yarı tamamen saklandı, hiç yok gibiydi. En büyük hayal kırıklığını da Feghouli yarattı. Cezayirli futbolcu bu takımın beyni. Ama bu tempoyla bu kadar top kaybıyla, yüreğini ortaya koymadan oynarsa takımına hiç bir katkı veremez.Son sözüm de Diagne için... Adam santrfor, golcü. Rakip defansla boğuşuyor. Yanına gelen bir tane arkadaşı yok. Uzatmalarda topla bir kere buluştu, rakip defans kendisini penaltıyla durdurdu. Sonuçta golü de Senegalli forvet kaydetti.
Galatasaray bu yarışın içinde olmak istiyorsa son 25 dakika oynadığı baskılı futbolu, 90 dakikaya yaymak mecburiyetinde. Karagümrük’e gelince... Gerçekten çok iyi mücadele ettiler. Kazanmak için her şeyi yaptılar. Orta sahada Koray ve Biglia mükemmel oynadılar. Golü atan Ndao, fiziğiyle Cim Bom’u epey hırpaladı. Sonuçta Karagümrük maçın tamamında kazanmayı daha çok isteyen takımdı.
Karagümrüklü Roco kırmızı kart görmese Galatasaray yine risk alır ama beraberliği cebine koyar, bu kadar açık bırakmazdı. Bu kart riski daha da büyütmesine yol açan bir tuzak oldu. Bay geçen takımlardan sıklıkla duyduğumuz ‘ritim kaybı’ Galatasaray’ı da etkilemiş olmalı. Arda, Belhanda, Feghouli sonrası alternatif orta sahayla kompakt oyunu yakalamışken girilen aradan iyi etkilendiklerini söylemek zor. Üstüne bu oyuncuların kulübede oluşu da belki sahadakiler üzerinde bir negatif baskı yaptı. Bilmek zor.
Ancak bu kompakt yapıyı bozan aslında rakipti. Biglia ve Aatıf’ın son derece rafine pas oyunlarıyla taçlanan geriden ayağa oyuna, sürpriz bir şekilde Koray da çok olumlu bir katkı yaptı. Böylece Galatasaray ön alan baskı girişimini başlamadan bitirdi. Ev sahibi ilk 15 dakikada uzun ama ayağa toplarla rakip alana kolay ve etkili geçti. Sonra iki takım da kontrole geçti. Bu dakikalarda hala Galatasaray’ın bay öncesi oyunundan herhangi bir emare yoktu. Özellikle Emre Akbaba sahada yok gibiydi. Oğulcan da çok top ezdi. Bunlar oyunu temelden etkiledi.
İkinci yarı Galatasaray seviyesinde olmayacak hamlıkta bir karşılamayla yenen golle başladı. Ndao’yu Sabo’nun yokluğunda ilk kez olması gerektiği gibi kullandılar. Sonra Galatasaray topa sahip oldu ama Diagne’ye topu indirmek konusunda sadece orta denediler. Böyle olunca akın dublajı ve sürekliliği yakalanamadı. Taylan, Biglia’yı mı kontrol edecek açık mı kapatacak soruları arasında kayboldu. Karagümrük orta üçlüsü ise yine oyunu iyi yönlendirdi. Eğer biraz daha seri olsalar Galatasaray’ın aldığı riskleri daha net pozisyonlara çevirebilirlerdi. 64’te yapılan 3 değişiklik Galatasaray’ın ön alanda topu kullanması ve Belhanda’nın organizatörlüğü gibi etkiler yapsa da yine uzun Karagümrük savunmasına orta kesmek dışında çok üretim olmadı.
Bu kadar ayağı iyi oyuncu, yerden verkaçlarla çizgiye inmek konusunda yeterli değildiler. Karambol oyunu oynandı. Ama yine de penaltıdan beraberlik geldi. Belki Roco kırmızı kart görmese Galatasaray yine risk alır ama beraberliği cebine koyar, bu kadar açık bırakmazdı. Bu kart riski daha da büyütmesine yol açan bir tuzak oldu. Futbolu olmasa da heyecanı zirvede bir final aldı. Ndao’nun müthiş zeka ve becerisi ve Mevlüt’ün soğukkanlılığı maça damgasını vurdu.
Son zamanlarda Galatasaray’ın haklı olarak en fazla övülen oyun özelliği total hareketliliğiydi. Karagümrük deplasmanının ilk yarısında ise Galatasaray yeterince hareketli değildi ve oyunu birbirini tamamlayan cinsten bir 'total'lik arz etmiyordu. Bunun sebeplerinden birisi sol kanadının komple aksamasıydı: Saracchi belki sakatlığını atlatmış ama sakatlığının olumsuz etkisini üzerinden atamamış. Önündeki Emre Akbaba da aksayınca Galatasaray ilk yarıda adeta tek kanatla uçmaya çalıştı, olmadı. Karagümrük’ün topu oyuna ısrarla uzun sokmasıyla Galatasaray tam saha preste top kaparak ortadan direkt hücum geliştirme imkânı da pek bulamadı. Böylece bu sezon ligde ilk kez bir ilk 45 dakikayı isabetli şut çekemeden tamamladı. 2. yarıya ise Galatasaray iki bekinin aynı anda adam kaçırdığı pozisyonda gol yiyerek başladı. 64’te Fatih hoca sol kanadını tamamen değiştirdi ama 5 dakika sonra oyundan atıldı. Şenol hocanın Vato ile Mevlüt gibi iki kontracıyı oyuna sürmesi ise maçı kazandıran hamle oldu!
Hakem, Fatih hocayı haklı ya da haksız şekilde kırmızı kartla atmamış olsa yine de 90+4’teki penaltıyı verir miydi? Maçın starı: İzmir’in Türk futboluna Çağlar ve Cenk Özkaçar’dan sonra kazandırdığı bir başka yetenekli stoper de Fatih Kuruçuk. 22 yaşındaki Göztepe altyapısı mahsulü Fatih, Diagne’yi çok iyi durdurdu.
Maçın olayı: Santradan hemen sonra her iki takım oyuncularının yayıncı kuruluş paraları ödemediği gerekçesiyle kısa süre yaptıkları 'top'suz grev. Yayıncı, 'TFF’ye ödedim' diyor, kulüpler ödenmedi diyor. Peki, TFF bu paralar nerede?Kısa mesaj: Bizim ülkede görev yapan bazı hakemler, San Marino ve Cebelitarık arasında oynanan bir dostluk maçında kavga çıkmasına sebep olabilecek kadar sinir bozucular. Davalarda ödeyecek param olmadığı için bu kadarını yazabiliyorum!
Galatasaray, çok kötü oynadı... Attıkları penaltı golü bence penaltı değil. Yakaladıkları pozisyon var mı? Hatırlamıyorum... Baskı var mı? Pek görmedim... Ama sadece sahada çok kötü oynayan ruhsuz bir Galatasaray gördüm. Her mevkisiyle oyunun hiçbir anında ağırlık koyamadılar. Karagümrük eksikti ama eksik oynamadı. İlk yarıya bakıyoruz, al gülüm-ver gülüm... Kaleye tek bir şut atamayan Galatasaray. İkinci yarının başında ise sahanın yıldızı Ndao klasik gollerinden birini attı
Soldan fırladılar, Ndao'nun önüne bıraktılar o da iyi vurdu. Bundan sonra Galatasaray baskı kurar diye düşünüyorduk, kurmuş gibi yaptı ama hiçbir şey yok... Bu arada Terim oyundan atıldı. Niye, neden bilinmiyor. Sanırım hakaret etti. Belki hakaret ettiği pozisyon faul ama bir faul için Terim bunları yapmamalı. Zaten onun ezikliği altında kalan hakem uzatmalarda bir penaltı uydurdu. Bence değil... Ayaklar çarpışıyor, Diagne de abartılı şekilde kendini yere bırakıyor.
Maç 1-1 bitti diyorduk ki Galatasaray sözüm ona 1-1 kötüymüş gibi defans güvenliğini bırakıp bastırmaya başladı. İşte o arada Ndao ki dün gecenin en iyi oyuncusuydu Mevlüt'ün önüne mükemmel bir top attı, o da kendine yakışanı yaptı. Galatasaray maalesef Dimyad'a pirince giderken, evdeki bulgurdan oldu. Hakem Mustafa Öğretmenoğlu'nu oyun genelinde pek beğenmedim. Verdiği penaltı yanlış, aslında faulü yapan Diagne... 8 dakika uzatma verip, 13 dakika oynatması da anlamsız ama dedik ya Serdar Tatlı ne ki hakemleri ne olsun.
Maçsız geçirdiği haftadan sonra Galatasaray'ın eski ritmini bulmasından Fatih Terim de endişeliydi. Karagümrük ilk 10 dakika haricinde maçta istediğini yapan takım oldu. Ayağa ve yerden paslarla oynadılar, rakibi geriye koşturdular, tempo yapmalarına izin vermediler ve sabırla beklediler. Bu sürpriz değildi Fatih Hoca için. Diagne'yi sol kulvara çekip, Emre Akbaba'yı iki stoperin arasına sokmak istedi. Defans konsantrasyonu ile oynayıp, öndeki oyuncularının tekniklerine güvendi.
Kaleyi tutan şut olmadan biten ilk 45'in ardından mesajları olması gerekirdi, 60'a kadar bekledi. Geriye düşen takımın puan için saldırması için daha doğru ve sakin akınlara ihtiyacı vardı ama Karagümrük takımı da buna doğru yerleşim ve yardımlaşma ile karşılık verdi. Roco ve Fatih yüksek toplar için hazırlıklıydı. Merkezi kalabalık tutarak, minimum temasla, duran top fırsatı vermemeye çalışarak kapandılar. Ders verir gibi oynadılar.
Şenol Can, her sonuç için bir senaryo oluşturmuştu. Öne geçtikten sonrası için de yaptığı plan işledi. İlk golleri genelde penaltıdan bulan Galatasaray yine aynı süreçte beraberliği buldu. Pozisyon tam tersi olsa idi ortalık yanardı. Bu harekete faul çalmak, müthiş bir maç yöneten hakem Mustafa Öğretmenoğlu'nun tarzına da uymadı aslında. 10 kişi kalan rakibe kaybetmek Galatasaray için yıkıcı bir sonuç. 5 dakikalık uzatmalardan şikayetçi bir Fatih Terim'e 13 dakikalık fark verildi. Maç yapmadığı haftada "kazanan" bir Galatasaray, oynadığında 3 puanı yitirdi. Çok acayip (!) şeyler oluyor.
Misli.com'a üye ol 10 TL Kazan! Hemen oynamak için buraya tıklayın!