24.12.2020 - 08:00 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe'nin ligdeki kötü gidişine dün gece zorlu rakip karşısında ciddi kadro sıkıntısı eklenmişti. Bu takım tertibinden iyi ve organize bir futbol beklemek mümkün değildi. Yapılacak tek şey vardı; takım ruhuyla mücadele edip sınırsız enerji harcamak. F.Bahçeli futbolcular da yapılması gerekenleri sahaya yansıttılar, hem de çok erken yedikleri şok gole rağmen. Belki ilk devre ikinci golü de yiyebilirlerdi ama maçtan kopmadılar ve devre biterken skoru dengelediler.İkinci devrede Başakşehir yine daha etkiliydi. Önemli de bir fırsat kaçırdılar. Sonrasında karambol sonucu Fenerbahçe skor avantajını yakaladı. Bundan sonra da işler kolay gitmeyecekti ama arka arkaya iki kırmızı kart Fenerbahçe için galibiyetin müjdesiydi.
Başakşehir'de geçen seneye göre büyük bir düşüş var. Visca sakatlıktan yeni çıktığı için yedek kulübesinde maça başladı. Başakşehir'in Rafael-Visca iş birliğiyle en büyük hücum silahı olan sağ kanat bindirmeleri hiç gündeme gelemedi. Ayrıca Okan Buruk'un önemli bir oyuncu olmasına rağmen fizik açıdan yetersiz olan Chadli'ye görev vermesini de yadırgadım.Hakem Bahattin Şimşek eğer dün geceki yönetimini bir Avrupa kupası maçında yapsaydı ertesi gün lisansını yırtarlardı. İlk yarıda Gustavo'nun rakibine yaptığı hareket net kırmızıydı, sarı çıkardı. Doğal olarak VAR izlemeye çağırdı, geldi bir dakika defalarca izledi. Beyninden geçenleri söyleyeyim; 'Kötü gidişi durdurmak isteyen bir büyük takım yenik durumda ve daha maçın 14. dakikası. Aman ben bunu yapmayayım da başıma iş almayım, sarıda kalayım.'İkinci yarının en kritik anında Skrtel'in yaptığı harekette şaşırıp Rafael'e kart çıkarınca, onun sinirlenip topa vurmasıyla kırmızı çıkardı. Sonra yine bir net faulde 'devam' deyince itiraz eden İrfan Can'ı da ikinci sarıdan oyundan attı. Gerçekten çok üzücü bir hakem tablosu.
O gün Kadıköy’de maç varsa, benim mahallede en az 10 futbol sorusu cevaplamadan bir ekmek bile alabilmem, Bahattin Şimşek’in iyi bir hakem olmasından bile daha zor! Bilakis maç öncesi bana yöneltilen futbol sorularının yarısından fazlası maçın hakemi ile ilgiliydi. Fanatik Fenerbahçeli fırıncı arkadaş haklı olarak Bahattin Şimşek’in hakem standartından şüpheleniyordu. Kendisine kısaca “Kimi yakar bilemem ama Bahattin Şimşek’in bu gece hatasız bir maç yönetmesi senin müzik sektörüne girip ikinci Zeki Müren olman kadar zor” dediğimde hep beraber güldük.
Aslında Türk futbolu olarak ağlanacak halimize gülüyoruz: Kimse haklı olarak Türkiye Ligi’ndeki hakemlere güvenmiyor, Bahattin Şimşek gibiler bu güvensizliği artırıyor: Gustavo’ya çıkarmadığı kırmızı kart, Fenerbahçe’ye vermediği penaltı, Skrtel’in yaptığı faulde Rafael’e önce sarı sonra kırmızı göstermesi vs derken biz izleyenlere, sahada emek veren futbolculara, teknik direktörlere çok yazık oluyor. Hakemlerin saçmalıkları adeta bu köşemi işgal ediyor!
Gecenin sorusu:73’te Kemal Ademi’nin basit gol vuruşu yapmak yerine bekleyip çok saçma bir ofsayta düşmesini onu Fenerbahçe seviyesinde görenler nasıl açıklayacak?Maçın starı:Caner sahanın en verimli ismiydi, Mert Hakan da Fenerbahçe’ye geldiğinden beri en iyi 90 dakikasını oynadı.Maçın olayı:Caner’in ortaları, havadan doldurmalarının Kadıköy’de halen ofansif açıdan 10 kaplan gücünde olması. Maç 11’e 11 oynanırken Fenerbahçe’nin açık ara en önemli hücum kozu Caner’in ortalarıydı!
Kısa mesaj:Denizli deplasmanında Ali Palabıyık Fenerbahçe aleyhine, dün gece Bahattin Şimşek Başakşehir aleyhine, geçen sezon X hakem Beşiktaş aleyhine, Y hakem Galatasaray aleyhine, Z hakem Trabzonspor aleyhine… Yazmaktan sıkıldım, daraldım, çıldırdım artık. Gidin becerebileceğiniz işleri yapın, Türk futboluna daha fazla zarar vermeyin!
Hakem eleştirisiyle yazıya başlamak pek adetim değildir. Futbolcuların maçın kaderini belirlediğini düşünür ve umutla beklerim. Öne çıkanlar oynayanlar olmalıdır, oynatmayanlar değil. Ne yazık ki dün Bahattin Şimşek ve elbette VAR odası maçın önüne geçtiler. Maçın hemen başında Gustavo’ya çıkmayan kırmızı kart, Başakşehir tarafına kolayca çıktı. Fenerbahçe’nin verilmeyen penaltısını da unutmayalım. İstediğiniz kadar MHK’ları değiştirin, kafalar değişmedikçe hiçbir şey olmaz..
Eli kulağında, ligin ilk yarısı bitti, bitecek… Ve koskoca şampiyonluk adayı Fenerbahçe’nin henüz bir oyun şablonu, daha doğrusu bir sistemi yok. Erol Bulut neredeyse üç maçta bir yeni diziliş deniyor. Hem de rakiplerin oyun yapısını hiç dikkate almayarak… Son örnek ağır tokat yenilen Gaziantep maçından da ders almamış olacak ki, Başakşehir’e karşı çift forvetle çıktı…İnanılmaz değil mi… Pas oyununu ligimizde en iyi uygulayan, en kompakt takıma karşı 4-4-2 (zaman zaman 4-2-4) oynamak, hem de orta alanın göbeğini Mert Hakan ile Gustavo’ya teslim ederek. Tam bir kumar yani. Görünen o ki Erol Bulut Fenerbahçe’yi deneme tahtasına çevirmiş, kimseler de ses çıkarmıyor.
Şimdi bu farklı galibiyet çok net görünen sorunların bir kez daha halının altına süpürülmesine neden olacaktır. Bunun geçmişte çok sayıda örneği var. Moral ve umut getirir ama rehaveti de körükler. Sistemsizlik, oyuncu tercihlerindeki adaletsizlik, otorite eksikliği, öz güven kaybı ilk aklıma gelen sorunlar… Ve bir de hak teslim etmeliyim. Caner, ruhu olmayan takımın her şeyi. Belki çok konuşuyor, belki birilerine itici geliyor ama her şeyiyle futbolcu. Fenerbahçe’nin temposunu o belirliyor dersek abartmış olmayız. Kör dövüşü yapan Mert Hakan’ın yanında Caner’in pamuklara sarılıp korunması gerekir. Mert Hakan sürekli koşuyor. Ne var ki bu koşular deli dana koşusu... Yani mantıklı değil... Hele planlı hiç değil. Böyle olunca da yoruluyor. Ne top kazanabiliyor ne de savunma yapabiliyor. Koşsun ama doğru koşular yapsın, o zaman baştacı olur. Başakşehir’e gelince… Antrenman havasında oynadığı maçta tempoyu biraz yükseltse farklı skor kendi lehlerine olacaktı. Edin Visca daha erken oyuna girmeliydi. Sakinlik ve kontrollü futbol Okan Buruk’un mottosu diyebilirdik, ama dün sergileyemediler, ya da hakem buna izin vermedi.
Hem eksik, hem formsuz, üstelik camiası “alarm durumundaki” Fenerbahçe’nin zaten “köprüden önce son çıkışa” gelmiş hocası “nereden inceldiyse oradan kopsun” kadrosuyla çıktı maça…Yedi eksik yetmezmiş gibi, Gökhan, Cisse, Sosa ve Ferdi’yi kulübede bırakıp, Thiam ve Ademi’yi öndeki dörtlünün ortasına çift santrafor yaptı. Öndeki dörtlü; çünkü Fenerbahçe 4-2-4 dizilişinde oynadı maçta.Bunun anlamı, taraftar karnesinde kırık not alan Erol Bulut’un, son olarak kendisini “futbolcu testi” ile sınamak istemesi, maçı sahadaki her adam ayrı ayrı direnç ve mücadele içinde değilse “kazanılması imkansız bir sınav” haline getirmesiydi.Gönüllü olarak işi yokuşa sürmüştü sanki!Henüz altıncı dakikada, Fenerbahçe klasiği “kaleye gelen ilk top gol olur kuralı” ile geriye düşen Fenerbahçe, yine de ipin ucunu bırakmadı ve doksan dakika Erol Bulut’u kurtarmak için varını yoğunu ortaya koydu.Dirençli, mücadeleci hatta reaksiyon gösteren bir takım vardı bu kez Kadıköy’de.Oyun taktiği, eskisi gibi sınırlıydı… Gol atabilmek için Caner ortalar yapacak, duran topları uygun yerlere gönderecek veya ilerideki Thiam ile Ademi defans arkasına kaçtığında uzun toplarla beslenecek…O kadar.
Maç 0-0 devam ederken ön alan baskısı ve orta alan hakimiyeti ile üstünlük kurma niyetindeki Fenerbahçe, geriye düştükten sonra iyice öne çıkmak zorunda kalan Gustavo sebebiyle orta saha üstünlüğünü Başakşehir’e teslim etmiş, düne kadar Fenerbahçe’de zerresi görülmemiş direnç ve mücadelenin önemi iki kat artmıştı.Gustavo’nun oynadığı pozisyonun önemi, öne çıktığında rakibin kazandığı topla orta sahayı hızla geçip Hasan Ali ayağından kaçırdığı “ikinci gol ihtimalinde” net olarak ortaya çıktı.Aslında 12. dakikada rakibe tabanla giren Gustavo’ya sarı değil “hak ettiği kırmızı kart” gösterilmiş olsa, çok daha vahim Fenerbahçe tabloları çıkabilirdi ortaya.Avrupa Gazisi fakat dinlenmiş Başakşehir’in de eksikleri vardı ama Fenerbahçe gibi “bu maç için icat edilmiş” değil, uzun soluklu bir oyun tarzına sahipti. Üstelik öndeydi. Zorun da zoru hale gelmişti maç!İlk yarının uzatma dakikalarında Başakşehir kalecisi Volkan, Caner’in ortasına adeta asist yapınca Sangare Fenerbahçe’nin soyunma odasına berabere girmesini ve ümitlerin tükenmemesini sağladı.Maçın ikinci yarısı, Visca hamlesi yapsa da, sistemini/oyununu istikrarla ortaya koysa da beklenmedik şekilde dağılan taraf misafir takım Başakşehir’di!Neden?.. Uzun süredir ilk kez reaksiyon gösteren, dirençli Fenerbahçe yüzünden.Her şey 15 dakikada başlayıp bitti.
Önce 60. dakika gol yedi geçen yılın şampiyonu… Kornerden gelen ortayı Tisserand Başakşehir ağlarına gönderdi ve Fenerbahçe tabelayı geriden gelip 2-1 yaptı.Altıncı dakikada öne geçtiği maçta mağlup duruma düşüp skoru düzeltmeye çalışmak için arkada boşluk bırakmak zorunda kalmak ve her seferinde Fenerbahçe’nin direncine toslamak Başakşehir’i gerdi.Belki de Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yenmenin ancak “Fenerbahçe izin verirse” gerçekleşebileceğini hissetti Başakşehir takımı… Ve bu kez hiç niyeti olmadığını anladı Fenerbahçe’nin.Çünkü, Kadıköy’de tam bir “hoca kurtarma operasyonu” vardı ve kimse Başakşehir’in planlarını dikkate alamazdı.Önce Rafael kırmızı kartla oyun dışı kaldı, sonra Başakşehir Hocası ve ardından İrfan Can. Son çeyrekte hocasız ve dokuz kişiydi Başakşehir.Artık yenilgi kaçınılmazdı.En çok Gustavo’ya yakışırdı üçüncü Fenerbahçe golü; öyle de oldu.En çok Mert Hakan morallenirdi bir gol ile; öyle de oldu.Skor net, mesaj açıktı.Futbolcuları Erol Bulut’a sahip çıktı.Hoca eşikten döndü, Fenerbahçe tatsız 2020’yi mutlu bitirdi. On günlük arada yeniden ayağa kalkma fırsatı yakaladı. Ve daha da önemlisi “tolerans” arttı, “kredi” yükseldi; Hoca ile futbolcuların yaptığı hataları tekrarlamama şansı var artık.
Fenerbahçe Valencia’yı kullanamadığı geçtiğimiz 5 haftada ön alan baskısı ve rakip savunmayı tedirgin etme açısından çok geriledi. Belki seçilen oyunun ilk kaçak yaptığı yer de burasıydı. Erol Bulut net 2 santrforla, Thiam ve Ademi’yi ön alan baskısı için seçmiş olmalı. Ancak maçın başında bu olmadı. Başakşehir oyunu Mahmut ve İrfan’ın etkin oyunlarıyla aldı. Akın sürekliliği de yakaladılar. Fenerbahçe ne pas oyunuyla ne baskıyla oynuyordu ve aslında ne oynadığı yine çok belli değildi. Konuk ekibin Visca ve Ba’dan yararlanamıyor oluşu ve Aleksiç ve Deniz’in oyuna giremeyişi 20’den sonra işi değiştirdi. Fenerbahçe’nin bildiği tek plana dönebilmesine imkan verdi. Caner yine öldürücü ortalar yapmaya başladı. Başakşehir’in kompakt oyunu koptu. Ancak yine de denge biraz olsun Başakşehir’den yanaydı. Ortalarla ev sahibi skoru aldı. Sonrasında gelen kırmızı kartlar da maçı bitirdi.
Faulü yapan Skrtel’in değil de rakibine müdahale etmeyen Rafael’in sarı kart görmesine müdahale edemeyen ya da etme hakkı olmayan VAR’ın varlığının tartışılması normal değil mi?Maçın starı:Kırmızı kart gören İrfan’ın ve maçın başındaki Mahmut’un performansları arkadaşlarından destek görse belki bu 2 isimden biri bu unvana layık olabilirdi. Bunun ışığında yaptırdığı 2 penaltıyla morali dibe vuran Tisserand’ın maçı 2-1’e getiren golü onu ön plana çıkarıyor.
Maç 0-1’ken Gustavo’nun önce topa müdahale etmiş dahi olsa tabanla Hasan Ali’nin kaval kemiğine girişine VAR’da 2 dakika izleyerek verdiği sarı kartın kırmızıya dönmeyişi tartışılacak bir karar. Rafael’in bir pozisyonda 2 sarı karttan atılması da öyle. Gelişi sertti ama faulü yapan Skrtel’di. Kısa mesaj:Fenerbahçe kazandı ama hâlâ geçerli bir oyunu yok. Erol Bulut’un oyunu çeşitlendirmesi ve topa sahip olunan bir oyun da bulması şart. En azından alternatif olarak.
14 hafta geride kaldı, Fenerbahçe Teknik Direktörü Erol Bulut'un sahaya hangi 11’i süreceğini kimse kestiremiyor. Tisserand yine Serdar Aziz’in yanında formayı kapmış. Yokluklar içinde bile Sosa kulübede. Hamle oyuncuları Sinan Gümüş ve Ademi ilk 11'de. Caner Erkin hücum oynamayı seviyor diye Novak’la sahada. İyiki de sahada.Başakşehir topu verdi Rakip Başakşehir de bugüne kadar istediği puanları alamaması nedeniyle kazanmak istiyor. Kaybetse o da zirve yarışına uzaktan bakacak. Fenerbahçe önde basarak oynamaya çalışırken, Başakşehir ilk ani atağında golü erken buldu. Başakşehir topu rakibine vermiş, kazandığı toplarla ikinci golü kovalarken, Fenerbahçe golü hep yan ortalarda arıyordu. Çünkü orta alanda Gustavo riskli (Dün sahada kalışı tartışılacak) Mert Hakan ise kayıpları oynuyordu.(Bakmayın gol attığına) Kırılma anı golün hemen öncesi Sinan Gümüş en azından maça kendini veriyordu. Caner Erkin’in ilk yarıda soldan ceza sahası içine kestiği toplarda Thiam ve Ademi beceri sahibi golcü olsalar gol de gelecekti. Devre biterken Başakşehir’in kale önünden kaçırdığı top belki de kırılma anıydı. Dönen topta yine Caner’in öldürücü ortasına, forvetten ses çıkmayınca Nazım gitti golünü attı. Gol gerçekten Fenerbahçe’ye hem moral hem de ümit oldu. İkinci yarı başlarken, Erol Bulut hamle yapmayarak sahada oynayanlara 'Güven oyu' veriyordu.
Maçın 2. bölümünde öne çıkan isim ise hakem Bahattin Şimşek oluyordu. Fenerbahçe yine bir duran top sonrasında Tisserand ile öne geçiyordu. Sahada da roller değişiyordu. Fenerbahçe çok adamla kapanıyor, baskı yapıyor, Başakşehir yükleniyordu. Oyun dengede giderken hakem tartışılır bir kararla önce Rafael, sonra teknik direktör Okan Buruk ardından da İrfan Can’ı atınca maç erkenden bitti.Galibiyetin başrolü Caner'inRakip 9 kişi kaldıktan sonra oyunu yorumlamak çok gerçekçi olmaz diyelim ve devam edelim. Bu galibiyet şüphesiz Fenerbahçe’ye ilaç gibi geldi. Dünkü galibiyetin başrol oyuncusu ise Caner Erkin idi. Ağır yaralı Başakşehir ise Mert Günok olmadan kolay maç kazanamaz. 90 dakikadan sonra en çok 2 kişi konuşulacak. Biri Erol Bulut, diğeri hakem Bahattin Şimşek.
12. dakikada Gustavo'nun hareketi kırmızı kartın tarifi gibiydi, acımasız şekilde rakibe müdahale etti. 70'te Rafael'in teması yoktu dolayısıyla verilen ilk sarı yanlıştı.Dün akşam oynanan maçın hakemi Bahattin Şimşek, son zamanların flaş ismi. Zorluk derecesi yüksek maçlarda görev alıyor. Ben her yönettiği maçlardan sonra şu cümleyi söylediğimi hatırlıyorum: “Şimşek henüz maçlarında problemli pozisyonlarla karşılaşmadı. Karşılaştığı gün, zor anlarda neler yapacak hep birlikte göreceğiz” demiştim. Dediğim gibi oldu ve ilk zor maçında tutarsız kararlara imza attı. Maçın 5. dakikasında Hasan Ali lehine çalınan faul hatalıydı. Pozisyonda faul yoktu. O faul kullanıldı ve Başakşehir golü buldu. Maçın 12.dakikasında Gustavo’nun hareketine hakem sarı kartını gösterdi. Pozisyonda Gustavo kramponunun vidaları rakibe dönük, ayakları dizden gergin ve zeminden yüksekte, topun üzerinden, yaralayıcı, acımasız şekilde rakibe müdahalesi vardı.
Bu müdahale kırmızı kartın tarifi gibiydi. Hakem VAR’dan pozisyonu tekrar izlemesine rağmen sarı kartta ısrarcı olarak bence önemli bir yanlışa imza attı. 60. dakikada Fenerbahçe’nin ikinci golü kornerden geldi. Golden önceki korner kararı hatalıydı. Top Fenerbahçeli oyuncudan auta çıkmıştı. 70. dakikada Rafael aynı anda iki sarı kart görerek, kırmızı kartla oyundan atıldı. Aslında Rafael’in rakibine teması yoktu. Bir faul varsa yapan Skrtel’di. Dolayısıyla ilk sarı kart yanlıştı. Sonraki tepkisine çıkan ikinci sarı kart ise doğruydu. Rafael’in kırmızısı sonrası ise hakem maçın kontrolünü kaybetti. Faul hatalarıyla dolu, kart standardı olmayan bir maç yönetti.
Türk futbolunda büyük bir komedi yaşanıyor. Gencecik, şerefli hakemler, daha bu yaşta tetikçi olarak kullanılıyorlar. Dün gece bir maç, bir hakem tarafından alınıp bir takıma nasıl bahşedilir, bunu Bahattin Şimşek net olarak gösterdi. Çocuğa kızamıyorum, yakışıklı, temiz yüzlü bir çocuk. Daha yolun başında. Tıpkı Anadolu'dan İstanbul'a gelmiş güzel bir köylü kız gibi pis insanların eline düşüp kötü yola sevk edilmiş bir zihniyetin temsilcisi gibi görünüyor. Her şey tıkır tıkır giderken önce Gustavo'nun rakibin kavalına tabanı var. Karar kırmızı olmalıydı. Üstelik VAR hakemi Cüneyt Çakır, orta hakemi kenara davet etti. Bu şu demek; Gustavo'nun bileğin üzerine yaptığı kasti bir darbesi var, atılması lazım. Ama hakem maalesef atmıyor, atamıyor ya da angaje olduğu için atmak istemiyor. Gustavo atılsa F.Bahçe asla kazanamaz, hatta fark yer. İkinci yarı maç dengede. Rafael ile Skrtel, müdahale ediyor. Rafael, F.Bahçeli oyuncuya dokunmuyor, faul çalıyor, aynı anda da Rafael protesto için topa vuruyor.
Ama hakem kurnaz ya hepimiz de salağız ya dokunmadığı pozisyona sarı kart, aynı anda da topa vurduğu için bir sarı kart daha, Rafael'i oyundan atıyor. Bunun adı tiyatrodur... Bunun adı katliamdır... Bunun adı kul hakkı yemektir.. Bunun adı Türkiye ligini dizayn etmektir... Bütün bunların müsebbibi Serdar Tatlı'dır. Eğer Nihat Özdemir namuslu bir insansa ki asla şüphem yok, bir dakika daha o Tatlı'yı koltuğunda oturtmaz. Dün gece konu F.Bahçe- Başakşehir değildi. 40 yılım sahalarda geçti, bunun yarısı da hakem olarak, dün geceki gibisini hiçbir maçta izlemedim. Bana hiç kimse Cüneyt Çakır'ın uyarmasına rağmen hakemin Gustavo'yu atmamasını anlatamaz. Tamam şunu kabul ediyorum, Rafael'in rakibe dokunmadan gördüğü sarı kartta VAR'ın müdahalesi mümkün değil ama bir hakemin bilinçaltı 'Kahrolsun Başakşehir' diyorsa her şeye müdahale, her şeyi protesto olarak görürsünüz. Tek bir şey söyleyeyim; belki de yazdıklarım SABAH gibi şerefli bir gazeteye yakışmayacak ama Türk futbolunu bu hale getirenlerin Allah cezalarını versin.
250 TL'ye varan hoş geldin bonusu Misli.com'da Hemen oynamak için buraya tıklayın!