25.12.2020 - 08:10 | Son Güncellenme:
Süper Lig’de kolay maç yok. Her takım gücünü biliyor, rakibi analiz ediyor ve olabildiğince önlemler alarak, planlayarak sahaya çıkıyor.. Ankaragücü - Beşiktaş maçı ilk yarıda işte tam da böyle planlı bir maçın tipik örneği olarak oynandı. Ev sahibi takım, son üç maçta aldığı 7 puanın öz güveniyle cesurca oynuyordu. Teknik direktör Mustafa Dalcı, tüm oyuncularına pres görevi vermiş, topu kazanıp kontralar yakalayarak golü bulma planları yapmıştı. Doğrusu ilk yarıda başarıyla uyguladılar bunu. Üç kez net gol pozisyonuna girdiler. Emre Güral (2) ve Lobjanidze bunlardan yararlanamadı. Maç yavaş oynanıyordu. Sıkı markaj faullere, oyunun sık sık durmasına yol açıyordu.Beşiktaş, yüksek temponun takımı. Hızlı ve çabuk oynayamadıkları maçlarda hele rakip savunma ağırlıklı olarak mücadele ediyorsa top kayıpları çoğalıyor.
Hücumda pas iletişimini de pozisyonları da kaybediyorlar. N’Sakala ve Rosier’in hücuma katılmasına rağmen Ghezzal, Atiba, Larin kalabalık içinde topu tutamadıklarından, Aboubakar’a verimli paslar atamadıklarından etkisiz kaldılar. Ankaragücü kazandığı toplarla çok çabuk kontraya kalktı. Zaten üst üste iki korner kazandıkları başlangıç dakikalarından sonra böyle fırsatlar oyuncuların iştahını artırdı. İlk 15 dakika içinde önce Emre Güral, sonrasında da Lobjanidze geniş alanda ve boş durumda topla buluştular. Beşiktaş savunması koştu, kovaladı ama topu kazanamadılar. Emre de Lobjanidze de “isabetsiz” şutlarla kıymetli gol pozisyonlarını harcadılar. Sonraki dakikalarda Emre bir kez daha gol fırsatı yakaladı, kullanamadı. 40’ta sakatlanarak yerini Şahverdi’ye bırakması ev sahibi takım adına büyük talihsizlikti. Futbolda topa sahip olmanın eskisi kadar öneminin kalmadığını da görüyoruz… Dün ilk yarıda Beşiktaş 29/71 topun sahibiydi. Maç 38/62 ile bitti. Ama bunun skor tabelasına tam yansıdığını söyleyemeyiz.
Biz yüksek tempo ve hızlı oyun beklerken, maçın kilidini açan gol, duran topla geldi… Beşiktaş’ın sağ kanatta kazandığı serbest vuruşu kullanan Ghezzal, ceza alanında bekleyen kurnaz tilki Vida’yla buluşturdu topu. Vida, rakip savunmanın dikkatinden sıyrılıp sıçramadan, eğilerek yer tutarken, buluştuğu topla da fazla yükselmeden kafa vuruşunu yaptı. Çok kıymetli bir goldü bu… Sonrasında Beşiktaş’ın bu golü ne kadar sahipleneceği, koruyacağı merak konusu oldu.. Hakçası Ankaragücü’nün oyundan ve mücadeleden hiç de kopmadığını, aksine Pinto’nun uzun topları ve Lukasik’le gol fırsatları yakaladığını da gördük. Bu atakları Ersin ve savunma yerinde hamlelerle kesmeyi bildi. Beşiktaş’ın başka takımlarda çok rastlanmayan bir özelliği var.
Akan oyunda gol fırsatı yaratabilecek, serbest vuruşlarda savunmacılardan en az ikisi rakip ceza alanında yer alıyor. Dün Vida’nın attığı gol buna örnek. Sonrasında da Wellinton ve Josef’in oralarda, üslendiğini gördük. Fazladan orada bulunmak, rakip savunmaların dikkatini dağıtıyor, direnişini de kırabiliyor. Önceki maçlarda da bunun örnekleri var. Sergen Hoca’nın oyunun akışına göre N’Koudou, Dorukhan, Rıdvan ve Güven Yalçın’ı değiştirmesi de takımının hücumda top kullanarak skoru korumasını sağladı.Domagoj Vida, korona sonrası formda, etkin ve verimli bir eleman olarak takıma döndü. Belki de Beşiktaş’ta en yararlı dönemini yaşayacak. Göreceğiz.
Maçı mı, yorumlayalım, yoksa hakemleri mi masaya yatıralım, doğrusu ben de şaşırdım! Kokartlısı kokartsızı hatalı kararlar vermek için birbirleriyle adeta yarışıyorlar! Haa VAR’dakiler de bir alem, bunu da gözlemliyoruz! Alın size FIFA Kokartlı hakem Halis Özkahya! Arkadaş, burnunun dibindeki faüllleri bile süzemiyor, buz gibi golü nasıl versin?Elbette, savunma ağırlıklı bir oyun taktiğiyle oynayan Ankaragücü bu yarıda fırsatlar bulmadı değil, ama çerçeveyi göremedi arkadaşlar!Dönelim Larin’in kafayla attığı ancak Özkahya tarafından faul gerekçesiyle sayılmayın golüne.Kitsiou’nun boyu 1.75, Larin ise 1.88, arada 13 santim fark var. Larin topa yükseliyor, Kitsiou’nun niyeti asla topa değil, kurnazlığa, kambura yatıyor! Hadi Larin diyelim omuzuna basıyor, arkadaş kafasını tutuyor, hadi ordan! Bu pozisyonda asıl garip olan Özkahya’nın topun filelere gitmeden önce çaldığı düdüktür, acelen neydi arkadaş?
Bu oyunda topa sahip olmak, elbette büyük avantajdır. Gelin görün ki, Kartal bu özelliğini pozisyonu üretimine bir türlü yansıtamadı, bunun da temelinde Ankaragücü’nün takım savunmasını üst seviyede tutmasıydı. Yani bu yarıda Kartal’ın kilidi açacak, çilingiri yoktu! Ev sahibi takımın bulduğu gol fırsatları ise Kartal’ın ailecek ofansa çıkmasından kaynaklandı! Ve dakika 61, Kartal’da çilingir bu yine savunmadan çıktı. Ghezzal sağdan kesti, Vida kalabalık savunma arasından kafayla topu filelere gönderdi. Neyse ki faul yok temiz gol, Özkahya, aradı, bulamadı! Golden sonra Ankaragücü, risk aldı, çok adamla yüklendi, ancak Kartal’ın savunmasını aşacak ve de puan getirecek fırsatlar üretemedi.
Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş. İlk yarıda ev sahibi takım, bulduğu net fırsatlar vardı kuşkusuz... Gelin görün ki, fırsatları gole çevirecek becerileri yoktu, eee bir de Ersin’in net bir fırsata geçit vermediğini de unutmayalım. Valla işin özeti, Kartal, doğru dürüst pozisyon üretemeden, Vida’nın attığı tek golle, üç puana kanat çırptı, iş kazasına uğramadı. Beşiktaş, zirve adına çok değerli bir galibiyete imza attı. Larin oyunda kaldığı sürece, Aboubakar ise haftayı boş geçen isimler oldu. Bana göre, Rosier Kartal adına en iyisiydi, artık sağ bek güvenli ellerde.
TRT Spor yorumcusu Tümer Metin, Beşiktaş'ın orta saha oyuncusu Oğuzhan Özyakup'u eleştirdi.
Tümer Metin, Oğuzhan için " Ben neden oynamadığını tahmin edebiliyorum Oğuzhan'ın. "Alex, Hagi şu anda takımında olsa oynatır mısın?" sorusuna Sergen hoca, "Şu an oynatamayız, şimdi devir değişti" yanıtını verdi. Sergen hoca kendini de koyarak "Ben dahil oynayamam şu anda" dedi. Alex'in, Hagi'nin, Sergen'in oynayamayacağı bir Beşiktaş takımından bahsediyoruz. Oğuzhan'ın falan yer bulması çok kolay değil artık.
Vazgeçeceksin. Yıldız, statü, ben zamanında şunları yaptım yok. Anında değişiyor futbol. Bugün zaman zaman eleştiriyoruz ama Necip, Oğuzhan'dan çok daha fazla dakika almıştır Beşiktaş tarihinde. Necip, Oğuzhan'dan çok daha fazla fayda sağlamıştır. Necip'i halı sahaya çağırmam, gel oynayalım demem. Ama katkısı başımla beraber.
Oğuzhan diyor ki, "Ben yıldızım, bana vereceksin. Takımı benim üzerimden oynatacaksın" Sergen Hoca da diyor ki "Tamam vereyim takımı ama mücadele edeceksin. Gireceksin, yıkacaksın, Larin kadar tekmeye kafa sokacaksın, Necip kadar fedakar oynayacaksın." Yapmayacak. Ljajic de o yüzden yok.
Bu, başka bir paradoksu da beraberinde getiriyor. "Futbol nereye gidiyor"u da soracağız herhalde bir yandan. Alex'in, Hagi'nin, Sergen'in oynayamadığı bir futbolun aslında izleyenler arasında da çok fazla yeri yok. Messi oynamasın, koşanlar oynasın demek gibi bu.
Sergen hoca orada bence kendince bir şey anlatmaya çalışıyor. Oyuncunun mücadele etmesi, koşması, ikili mücadelede ayakta kalması... Evet günümüz futbolu bunu istiyor ama şöyle bir şey de istiyor; oyuncular koşacak ama biri gelecek oyunu değiştirecek, seyri güzel bir iş haline getirecek, taraftarlar izlerken keyif alacak.
Misli.com'a üye ol 10 TL Kazan! Hemen oynamak için buraya tıklayın!