04.10.2020 - 09:10 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe’yi bir saat mahkum oynadığı maçta, Samatta’nın golleri değil, kaleci Altay’ın elleri kurtardı. Caner’in ayağından seken topu Sabo boş kaleye vurmaya hazırlanırken mucize uzanışla o topu çalması, 2-2’yi getirebilecek penaltıyı kurtarması, Jimmy Durmaz’ın tam köşeye giden sert şutunu karşılaması, Fenerbahçe’yi galibiyete taşıdı. Fenerbahçe’nin ilk yarım saatte önde basarak oyuna başlaması, golü bulması, sonrasında kontak kapatması, sanırım takımın fizik gücüyle çok yakından ilgili... Fenerbahçe’nin çok yenileri var, zamana her şeyden fazla ihtiyacı var. Böyle bir ortamda galibiyetle milli maç arasına girmesi, Fenerbahçe için adeta ilaç oldu.
Samatta iki muhteşem gol attı. Önce makas tabir ettiğimiz şık bir gol, sonra Sosa’nın asistinde müthiş yükselişi ve köşeye bıraktığı kafa vuruşu... Enner Valencia topla çok barışık, topla çok iyi ama maçın hiçbir dakikasında etkili yerlerde dolaşmadı. Altay’dan sonra maçın adamı elbette Gustavo... Adam mendirek gibi... Rakibin azgın dalgalar gibi gelen atakları hep Gustavo’dan geri döndü. Ancak iki bek Gökhan ile Caner’in rakip ataklarda çok yalnız kaldığını söylemeliyiz. Gelen, yardıma koşan, kademeyi alan oyuncu yok.Tolga’ya inanamadım... Takımın yorgunluktan canı çıkmış, oyuna sonradan girdi, diri ve iyi, buna rağmen feci kötü oynadı. Çok kritik yanlışlar yaptı. Erol Hoca, Tolga yerine başka alternatifler aramalı...
Karagümrük hem bireysel olarak, hem takım olarak çok iyi... Kulübün başında işi bilen başkan olunca, transfer mermileri boşa atılmıyor, hedef vuruluyor. Bu Karagümrük’ü yenebilmek çok kolay değil...Hakem Yaşar Kemal Uğurlu’nun verdiği penaltılar için bir şey demem. Ayrıca sadece bu maç için değil, VAR’da dakikalarca incelenen pozisyonlara niye bu kadar kıyamet koparılır? Hakemin bir inisiyatifi yok mu?
Fenerbahçe’nin, Samatta’nın attığı kafa golü dışında akan oyunda pozisyon bulamayışı son derece dikkat çekici... Fenerbahçe eskisi gibi yürüyerek oynamıyor ama hızlı hücum anlamında henüz asla yeterli noktada değil... Hızlanmazsan, akan oyunda pozisyon bulman, gol atman bu kadar sıkıntıya giriyor. Hızlı, hızlı, daha hızlı... Günümüzün futbolunun vazgeçilmezi bu... Henüz tam hazır değilsin. Maçın son bir saatini rakibe teslim ediyorsun. Aleyhine iki penaltı var. Son 10-15 dakikayı bir eksik oynuyorsun. Buna rağmen kazanman, Milli Piyango’da büyük ikramiyeyi bulman gibi... Fenerbahçe için bu galibiyet, bir galibiyetten çok daha fazlası... Gollerle değil, “ellerle” gelen bir galibiyetten çok daha fazlası...
Galatasaray maçı ezeli rekabetin bir parçasıydı, Karagümrük karşılaşması ise bu sezonun yol haritası… Komple bir test… İyi ve hazır bir takım, önce savundu, golden sonra saldırdı; her iki durumda Fenerbahçe üstünlüğü ele alıp gol atmayı başardı.Açık söylemek lazım, Karagümrük kendini savunurken daha rahattı Fenerbahçe. Rakip gol aradığında ise korkulu zamanlar yaşadı. Demek ki, pek çok maçta iki farklı takım haline gelmesi lazım Fenerbahçe’nin. Beş futbolcu değişirken zor değil. Nitekim ikinci yarı Ozan ve Thiam çıkıp Sinan ile Mert oyuna girince Karagümrük’ün baskısı kırıldı. Daha sonra Sosa-Tolga değişikliğinin sebebi Erol Bulut’un daha savunmacı bir orta saha arayışı olmalı.
Aslında Karagümrük hocası Şenol Can’ın da katkısı var Fenerbahçe’nin rahatlamasında. Aatıf’ı, Jimmy Durmaz’ı oyuna sokup sürklase mi edeceksin Fenerbahçe’yi?Kadro dışı olanlarla kulübede oturanlardan şampiyon adayı bir takım kurabilecek Fenerbahçe, aslında “bolluk” sorunu yaşıyor bu sezon. Erol Bulut’un önündeki en büyük bilmece, formayı sokaktaki adamın ilk on birden ezbere sayabileceği sekiz-dokuz futbolcuya zimmetlemek. O futbolcuların da hem savunmada hem hücumda takıma katkı yapması gerek. Savunmada Lemos ve Tisserand ikilisi tam bir hayal kırıklığı… Daha doğrusu Lemos… Maçın ilk devresinde rakip Karagümrüklü’ye öyle bir pas verdi ki, geçmiş yıllardaki savunma hatası dramlarına taş çıkarttı.
Lemos’un marifetleri bitmedi… Elini, kolunu toplamayıp maçın son çeyreğinde penaltı yapması, en sonunda da ikinci penaltıyı yaparken oyundan atılması cabası. Bir takımı sabote et deseniz bundan iyisi yapılamaz. Gökhan’ın dikkati, Caner’in emeği tartışılmaz. Sadece Caner sinirlerine biraz daha hakim olmalı. Her hakem bu kadar konuşturmaz sonra. Orta sahada Ozan-Sosa-Gustavo değişmez olma yolunda. Ancak Ozan’ın kapanan takımların savunmasını bozmak için daha çok dikine koşu yapması lazım.
Forvet işi ise karışık… Ama tüm kartlar kullanılmadı. Sarı-lacivertlilerin bir golcüsü kulübede oturdu, bir kanat adamı uçaktan yeni indi. Thiam ise takım kurgusu içinde harcananlardan biri. Ne alışkın olduğu yerde oynayabiliyor adam ne de desteği, besleyeni var. Samatta’ya gelince… 24. dakikadaki çalışılmış Fenerbahçe kornerinde ceza sahası dışından koşu yapıp öyle temiz bir vuruşla golü var ki, insan gol atmayı kolay sanıyor.
İkinci golü ondan da güzel. Sosa’nın ortasını kafayla kalecinin asla erişemeyeceği noktaya göndermesi tam bir usta işi. Maçın son altı dakikasında Cisse’nin oyuna girmesiyle Lemos’un bir penaltıya daha sebep olması aynı dakikadaydı. Lakin bu sefer Altay devleşti kalede. Penaltıyı kurtardı. Lemos’un batırdığını tutup dipten çıkardı Altay. Futbolda böyle olaylar da var.Ne olursa olsun Fenerbahçe’nin lig liderini yendiği maç, düzelme-takviye-yeniden yapılanma dönemini geçmeye çalışan sarı-lacivertliler için geride kalmış ve başarılmış bir sınav niteliğinde.
Tekte topa vurmayı düşünen bir santrfor çok şey demek. İlk golü sol içle, ikinci golü kafayla attı. Ama asıl önemlisi 2. gol öncesince soldan gelen ortaya sağı ile voleye hazırlanırken, savunmanın araya girdiği pozisyon. Tekte, savunma ve kaleci daha dönmeden vurulan şutta kalite varsa kazanç büyük oluyor. Çok oturmamış, henüz ham bir hücum ekibi için, organize olmakta zorlanırken Samatta’nın katkısı büyük oldu. Şunu gördük kale hep aklında ve top gelmeden ne yapacağına karar verip uyguluyor. Buna avcı içgüdüsü denir. Henüz ham derken kastettiğim şeyi anlatmakta fayda var. Henüz Fenerbahçe’de hücum yönünde hemen söyleyebileceğiniz bir ikili yok. İyi, özellikleri olan oyuncular var ama rakipleri şaşırtan, hızla iş gören, ezbere oynayabilen, birbirini hemen en doğru şekilde gören herhangi bir ikili yok.
Bu bir bakımdan oyuncuların birbirine henüz tam alışamamış olmasından kaynaklanıyor. Ancak asıl önemlisi santrfor arkası/destek santrfor pozisyonunda tüm yolları bağlayacak bir merkez oyuncu olmaması. Ozan ve Mert Hakan henüz bu göreve uygun bir performans gösteremediler. Bu olmayınca kolay top kayıpları, gereksiz enerji sarfiyatı ve savunmada dengesiz yakalanma gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Kalabalıkken dahi pozisyon bulmak imkansızlaşıyor. Bu işi Perrotti mi yapacak? Yoksa başka bir aday mı? Sorun bu.
Bu sorunu çözmek bu savunma standardını hızlı bir şekilde oturtan Erol Bulut için orta vadede sorun olmaz. Bunu yapar. Ancak dün Sosa çıkıp Tolga oyuna girince buradaki problem daha da büyümesi üzerinde durmak lazım. Mert Hakan ve Tolga o kadar top kaybı yaptılar ki Gustavo arkalarını toplamak için ne yapacağını şaşırdı. Lemos’un kırmızı kartına yol açan hatalar zinciri de buradan başladı. Dün Samatta ve Altay’a birkaç kez teşekkür etmişlerdir.
Kaybeden tüm kuponlara %3'e varan iade! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!