26.08.2020 - 10:26 | Son Güncellenme:
Pandemi süreci bütün dünyayı sarsarken en az zayiata uğrayan ülkede olduğumuz için şanslıyız. Çünkü ; yurtdışındaki arkadaşlarla konuştuğumuzda tam bir kaos yaşadıklarını söylüyorlar. Toplumsal olarak biraz daha dikkatli ve sağ duyulu olsak ve üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirsek çok çok daha iyi olacak. Umarım bundan sonra her şey daha iyi olur. Şu ana kadar sağlığımız sıhhatimiz yerinde. Dünyanın en güzel zenginliği de bu zaten.
Üzülen sevgili Fenerbahçeliler varsa şunu söylemek isterim ; Bu bir bayrak yarışıydı. 16 yıl emek verdik. Beraber geldik ve Fenerbahçe TV’nin kurulum aşamasında bir ekiple defalarca “Dünyanın En İyi Kulüp Televizyonu” ödülünü aldık. Fenerbahçe TV’de çalışırken çok güzel anılarım var. Çok acı anılarımız da var. Şampiyonluklar yaşadık, 100.yılı yaşadık,kurşunlanan otobüsün içerisindeydim ve son dakika kaçan şampiyonlukların içerisindeydim... 3 Temmuz’u yaşadık. Tam bir kaostu. Gece yarıları transfer açıkladık. İnanılmaz heyecanlı transfer hamlelerinin içindeydik. Kısacası bu 16 yılın 15 yılı, soyunma odasında ve yönetimin hamleleri içinde görev yapmak ve orada o inanılmaz heyecanı yaşamak ayrıcalıktı, bana nasip oldu. Şuanda da çok deneyimli ve yetenekli arkadaşlarımız var.
Onlar Fenerbahçe iletişimini ve Fenerbahçe TV’yi çok güzel yerlere taşıyacaklar. Bu bir bayrak yarışıydı ve bayrağı teslim ettik. Ben göreve başladığımda Daum teknik direktördü, Koch da yardımcısıydı. Koch ve Önder Hoca ile konuşurken onlar bana şundan bahsettiler ; Senin iyi soru sorabilmen için daha iyisini bilmen lazım. İyi yorum yapabilmen için daha da fazlasını bilmen lazım. Önder Özen hocanın bana çok katkısı oldu. Bana çok yardımcı oldu. Bir öğrenci yetiştirir gibi ders verdi. Ödevler vererek maçları takip etmemi ve sadece savunmayı yorumlamanı istiyorum derdi. Rapor çıkarıyordum ve “Hayır,yanlış yapmışsın.” diyordu. Ayrıca, “Falanca maçı,filanca futbolcuyu izle ya da “Ne,ne demektir,?” , “Bu antrenmanda şu neden uygulanır? Vb. Yani işin perde arkası, bir profesyonel futbol takımının bireysel antrenmandan takım antrenmanına, psikolojik çalışmalarından yemeğine kadar detayar neler bunarı bilmek zorundasın demişti. Ben de çok aç bir adamım,öğrenmeye açım. Önder hoca gibi bir madeni bulmuşken Zico döneminde Santana, Brezilya Milli Takımı ile Dünya Kupas kaldırıp gelmişti.Sonrasında Aykut Hoca ve Ersun Hoca ile çalıştık. Sonra tekrardan Aykut Hoca ile çalışma şansımız oldu.
Vitor Pereira ile çok keyifli bir beraberliğimiz oldu. Samandıra’da bulunan her hocadan yararlanmaya çalıştım. Sonrasında Advocaat gibi inanılmaz bir cevher geldi. Çok şey biliyordu ve inanılmaz bir tecrübeydi. Onlarla bulduğum her anı değerlendirmeye çalıştım. Örneğin ; Laktak testi ile alakalı birçok soru sorardım. “Kan testlerinde ne çıkıyor?” gibilerinden. Bu soruları sürekli olarak farklı kişilere sorunca da bana şakayla karışık kızarlardı. 16 yıl boyunca böyle bir avantajım vardı. İşin antrenmanında,yemeğinde... “Bir futbolcu nasıl beslenmelidir?”, “Futbolcu nasıl uyumalıdır?” ya da “Kondisyon nasıl yüklenir?” Fatih Yıldız ve Alper Aşçı Hoca... Türkiye’de yazdığı kitaplarla üniversitede ders olarak okutulan insanlar. Ben bencillik yaparak, hiç para vermeden onlardan özel ders aldım. Dünya çapında futbolcuları ve takımları görme şansım oldu. Dünyanın birçok ülkesini görme şansım oldu. Türkiye’nin çok önemli futbolcuylarıyla yıllarca birlikte yaşama fırsatım oldu. Sadece futbol oynamıyordum ancak onlarla birlikte yaşıyordum adeta. “Bir futbolcu maça nasıl başlar?” ya da “Maç sonu ya da önünde onu geren şey nedir?” gibi birçok soruyu yaşayarak gördüm. Çok büyük acılarla birlikte bunları deneyimledim. Bunların yanında çok büyük başarısızlıklar da gördüm.
Çok büyük başarılara da şahit oldum.Olabildiğince hepsini yaşama şansım vardı. Türkiye’nin en büyük camialarından birinde ve en dikkat çeken alanda bunları yaşama şansım oldu. En iyilerin rakibi olma şansım oldu. Sonuç olarak bunların hepsini bir araya getirerek bundan sonra mesleği biraz geriden yani bir camianın ; medya sorumlusu,muhabiri,haber spikeri değil de biraz daha geriden yapacağım. Yaşım da 45’e geldi ve bundan sonra bir enerji de gerekiyor. İnsanlara ne bildiğim varsa aktarmaya çalışacağım. 21 yaşında bir oğlum,8 yaşında bir kızım var. Oğlumun büyüdüğünü görmedim. Bisiklete bindiğini,ilk yürümesini, ilk okula gittiğini görmedim. Çünkü ben hep çalışıyordum. Kızımda yine aynı süreçleri yaşadım. Bunları ben hep video olarak izledim. Ama artık ben onlarla biraz yaşamak istiyorum. Bu kadar yoğun bir tempoyu da kaldırabilecek durumda da değilim. Dolayısıyla bundan sonra spor medyasında gerçekten buna ihtiyacı olan birileri beni çağırır ve “Ne biliyorsun, anlat bakalım.” dediğinde bildiklerimi aktarmak istiyorum. Tam tersi olursa da bir sporsever olarak hayatıma devam edeceğim.
Öncelikle ne yapılmak istendiğine bakmak zorundayız. Erol Bulut tercihi bize şunu anlatıyor ; Türkiye’yi tanıyan, hemen başarı gerektiren ve eldeki imkanlardan en iyisini ortaya çıkarması istenen teknik adam tiplemesidir Erol Bulut. Bu tamamen kısa ve uzun vadede planlarımız var demektir. Kısa vade olan ; hızlı bir şampiyonluk.
Şunu da söylemek lazım Emre Belözoğlu çok büyük bir şans. Çünkü hem saha dışını hem de saha içini çok iyi bilir. Emre Belözoğlu pırlanta gibi bir insan. Onu tanıdığıma inanıyorum. Yıllardır çok özel diyaloglarımız da oldu. Onun Fenerbahçe’de var olması çok önemli. Çünkü; Türkiye’de futbol adına bir derdi olan ilk olarak Emre’ye gider. Kulübü ile sorunu olan, milli takıma nasıl gideceğini bilmeyen genç yetenek ve yurt dışından gelen tecrübeli bir futbolcu da önce Emre’ye gider. Emre Belözoğlu sadece orta sahayı ilmek gibi dokuyan biri değildir,daha fazlasıdır. Emre saha dışında da Sayın Cumhurbaşkanından, bütün teknik direktörlere herkesin saygıyla bahsettiği bir insandır. Emre’nin varlığı çok büyük bir değerdir. Emre Belözoğlu ilk olarak reçeteyi ortaya koymuş. Demiş ki “Bizim önce şampiyon olmamız lazım.” Bunun için de zaman yok ve tecrübeli oyunculara ihtiyacımız var. Şampiyonluk yolunda olmuş ve bu mücadeleyi vermiş isimler ile çalışmalıyız demiş ve gelen oyunculara bakınca bunu da anlıyoruz.
Caner ve Gökhan yıllardır bu camia için oynadılar. O stresi yaşamış,şampiyonluk mücadelesi vermiş ve camiayı tanıyan insanlar. Novak ise hemen çözüm üretebilecek bir oyuncu. Geçen sezonun en parlak performansına imza atan Mert Hakan Yandaş... Bu isimlerden anlaşıldığı üzere Fenerbahçe bu sene kesin bir şekilde şampiyon olmak istiyor. Fenerbahçe geçen sene yaşanan tablonun ardından bir karar almış ve bir senaryo ortaya koymuş. Bu senaryonun hem avantajları hem de dezavantajları var. Avantajları ; ne ile karşılaşacağını bilen oyuncularla yola çıkılıyor.
Bu çok önemli bir durumdur ve paha biçilmezdir. Dezavantajı ise ; öğrenilmiş çaresizlikler vardır. Futbolda bıkkınlıklar ve yorgunluklar vardır. Özellikle yaş haddinin getirdiği sınırlar vardır. Her futbolcu için bunları planlamak zorundasınız. Bu aşamada bir sonraki adımı bilme zorunluluğunuz ortaya çıkıyor. Çünkü ; yaş ortalaması yüksek oyuncular ile yola çıkıyorsanız bir sonraki yıla acil önlem planlarınızın olması gerekir. Futbolda en önemli nokta takımın omurgasıdır. Tutan,karşılayan,dalgakıran ve atan... Eğer atanınız gidiyor ise atan çok önemlidir ve bulmak zorundasınızdır. Hemen arkasına Mert Hakan mıdır? Eğer ki Mert Hakan ise olmadığı durumlarda alternatifi nedir? Onun arkasında ise şuanda Türkiye’nin en zengin önliberolarına sahipler. Son olarak da stoper bulmak zorundalar. Fenerbahçe gerçekten iyi takım kuruyor.
Bir futbolcu transfer ettiğinizde, o futbolcu kendi takımında çok başarılı olabilir. Ancak sizin futbolcudan ne talep edeceğiniz önemlidir. Teknik direktörün nasıl bir rol vereceği de çok önemli. Bununla ilgili Bilica örneğini verebiliriz. Sivasspor’da harikulade bir futbolcuydu ancak Sivasspor bekleyen bir takımdı. Fenerbahçe’de ise geniş alanda oynarak çok fazla pozisyon hatası yaptı. Bilica ayrılırken insanların “kötü stoper” kanaatiyle ayrıldı. Söylemek istediğim ; oyuncunun size ne vereceği? Bunu da Emre,Volkan ve Erol Bulut üçlüsü değerlendiriyordur.
3 Temmuz çok acı bir süreçti. Tarifi çok zor. Umarım bir daha öyle bir şey yaşanmaz. Tamamen reaksiyonel hareket edilen bir süreç yaşadık. Aykut Kocaman,Emre Belözoğlu,Volkan Demirel o dönemde o yükün altına giren isimlerdi. Kendilerini de saygıyla anmak istiyorum. Aziz Yıldırım ve yöneticiler Fenerbahçe ve bütün ülke için bir reaksiyon gösterdiler.
Dik durdular ve eğilmediler. O zamanlar “Memleket elden gidiyor” derken bu organizasyonun bütün ülkeyi tehdit ettiğini ve hain bir süreç olduğunu işaret etmeye çalışıyorlardı. Topuk Yaylası kampında bütün futbolcular akşam uyurken Aykut Hoca,Emre ve Volkan uyumuyordu. Sürekli olarak bu olayın altından nasıl kalkarız diye konuşuyorlardı.
Aziz Yıldırım hapisten çıktıktan sonra Can Bartu Tesisleri’ne geldi ve çok duygusal bir toplantı yapıldı. Emre orada takım kaptanı ve camianın bir evladı olarak sözü aldı ve konuştu. Konuşmadan sonra birçok insan ağladı. O sahneyi her hatırladığımda ben de duygulanıyorum. Aziz Yıldırım’ın dediği gibi “3 Temmuz bitmedi.” O dönem kim ne dediyse aynı yerdeler ve dediklerini tekrarlıyorlar. Sayın Ali Koç da “3 Temmuz kırmızı çizgimizdir.” diyerek bunu dile getiriyor.
Ben her ikisini de çok severim. Uzun yıllar birlikte çalıştık. Caner, evin yaramaz çocuğudur. Caner ile uğraşmak çok zordur. Çünkü ; yerinde duramaz ve müthiş bir enerjisi var. Samandıra Tesisleri’nde, Topuk Yaylası’nda ve gittiğimiz deplasmanlarda sürekli şaka yapmak isteyen, gece geç yatan, sabah çok erken kalkan ve uyutmayan bir yapıya sahip.
Kışın herkes donarken şortla antrenman yapar. Rusya’da futbol oynadığı için soğuğa karşı bir alışkanlığı da var. Gökhan ise her zaman durgun, aklı selim ve takımın ağırlarındandır. Futbolcular, ekmek yedikleri camialar için sonuna kadar savaşırlar. Fenerbahçe’de çok güzel günler geçirdikten sonra Beşiktaş’a gittiler.
Beşiktaş da çok büyük bir camia. Beşiktaş’ta da terlerinin son damlasına kadar mücadele ettiler. Ardından Fenerbahçe’ye dönüş için bir teklif aldılar. Bu dönüş onlar için çok büyük bir heyecan yaratıyor. İnşallah çok başarılı olacaklar ve ben olacaklarına inanıyorum.
Alex ve ailesi hem Fenerbahçe’yi hem de Türkiye’yi unutamadı. Türkiye’ye dönüp, burada yaşamak istiyorlar. Hatta Türkiye’den ayrıldıkları ilk günler oğlu Felipe çok küçük olmasına rağmen sürekli “Eve ne zaman döneceğiz?” diye soruyormuş. Alex de buradaki dostlarını ve yaşadıklarını unutamadı. O dönemler bazı şeyler yaşandı.
Kulüplerin bu tip kapalı kapılar ardından yaşadığı sırları vardır. Biz de o dönem ne olduğunu bilmiyoruz. Çünkü ; Alex tek yaşayan bir insan değildi. Türkiye’de hepimizin psikologa ihtiyacı var. Bu hayatın yükünü kaldırmak kolay değil. Futbolcuların çoğu hiçlikten gelir. Futbol çileli iştir. Zengin futbolcu yok denecek kadar az. O hiçlikten gelip burada milyon eurolar kazandıktan sonra,insanların sevgi seline uğramak kolay mı? O psikolojiyi düşünebiliyor musunuz?
Türkiye’deki büyük kulüplere imza atan futbolcuların hepsi bir anda herkesin odak noktası oluyor. Bir anda çok değerleniyorlar. Bu insanların dengesini bozduktan sonra “Neden böyleler?” sorusunu soruyoruz. Öncelikle birinin dengesini bozup ardından dengesizsin demek ne kadar doğru bir düşünce? Bu futbolcuların hiçbiri mental anlamda bir destek almıyor. Başakşehir bu anlamda bir çalışma yürütüyor. Yanlış bilmiyorsam 7 ya da 8 psikolog ile çalışıyorlar. Bunun karşılığını alıyorlar. Gelelim Alex’e... Alex’e ; zamanda yolculuk yapsak ve hiçbir şeyi değiştirmesek “Aynı şeyleri tekrardan yapar mıydın?” diye sorsalar, çok büyük bir ihtimal “hayır” diyecek. Alex burayı çok seviyor ve çok saygı duyuyor. Günün birinde “Alex senin tecrübene ihtiyacımız var” diyen biri olursa koşa koşa gelir. Çok değerli bir isim.
Alex Fenerbahçe’yi çok seviyor.Fenerbahçe’de çok güzel anıları var ama sonuç itibariyla bir futbol adamı. Eskiden beri bana tuhaf gelen bir durum var ; X takıma gittim ve “Burası Türkiye’nin en büyük camiası.” Ne gerek var? Bunu neden söyleme ihtiyacı duyuyorlar. Sen bunun cevabını sahada vermelisin. İyi oynarsan,iyi çalısırsan ve kendine iyi bakarsan bu camiaya en güzel teşekkürünü vereceksin. Burak Yılmaz’ı düşünelim. Eskişehir’de az mı performans gösteriyordu?,Fenerbahçe’de nispeten iyiydi,Trabzon’da muhteşem bir sezon geçirdi, Galatasaray’da uçtu kaçtı mı diyeceğiz? Beşiktaş’ta oynamadı mı diyeceğiz? Hayır tabii ki. Çünkü ; futbolcular profesyonel bir iş yapıyorlar. Bir takım tutma,bir takım taraftarı olma ya da bunu ispatlama meselesi tuhaf geliyor. Futbolcular buralarda iş yapar,camiaları en yukarı taşıma çabasına girer ve para kazanmak isterler. Sonuç olarak Alex bir profesyoneldir.
16 yıl tabii ki anılarla dolu. Appiah döneminde, Afrikalı futbolcular akrep ve yılan gibi hayvanlar uğursuzluk sayılır. Afrikalı futbolcular bu hayvanları görünce aşırı korkar ve uğursuzluk sayarlar. Appiah da inanılmaz korkardı.Bir gün antrenman öncesinde Appiah duşa giriyor. Can da plastik bir yılanı duştan içeri sarkıtıyor. Appiah yılanı gördüğü andan itibaren bir çığlık attı,kıyamet koptu. Çığlıkla resepsiyona doğru koşuyor ve o panikle arabasının anahtarını alıp arabayla birlikte uzaklaştı.
Altında da sadece şortu var. Herkes kahkaha atarken Appiah gitti. Antrenman saati geldi ve Appiah hala gelmedi. Bir şort bir Appiah bir de araba yok. Geri dönsün diye çok bekledik. Geri döndüğünde bir süre kimse ile konuşmadı. Onun duştan kaçışı hala gözümün önünde ve hala çok gülerim. Serkan Balcı’nın bir tane kurt köpeği vardı ve arada bir idmana getirirdi. Appiah da sahada orta-gögüs kontrol-şut çalışıyor. Appiah’ın o dönem bu tarz golleri de vardı. Bu çalışma sırasında Serkan’ın köpeği Appiah’ı kovalamıştı. O dönem baya gülmüştük. Appiah’ın maçta böyle depar attığını görmedim.
Appiah çok çalışkan bir futbolcuydu. Futbolu çok erken bırakmak zorunda kaldı. Pıhtı atmasından dolayı bazı problemler yaşadı. O dönemler özel idmanlarına çok özen gösterirdi. Pıhtı olayından sonra bir antrenmanda “Nasılsın?” diye sordu, ben de “Çok iyi vücut yapmışsın” dedim. “Dışı çok iyi ama içini bilmiyorum.” dedi ve ağlamaya başladı. Futbola dönemeyeceğini biliyordu. O çökmüş halini görmek beni çok üzmüştü. Umarım tekrardan futbolun içinde olur. O güzel gülüşünü bize hediye eder.
Bazı ihtimaller var. Birincisi ; bu sorumsuzluğu devam ettirirsek salgında ikinci dalgayı yaşayacağız. Buna bağlı olarak futboldan mahrum kalacağız, çocuklar okula gidemeyecek... Bu ihtimalden ziyade korkunç bir görüntü. Umarım herkes üstüne düşeni yapar ve bunu yaşayamayız. Ne kadar insanları seversek sevelim,sosyal mesafeyi koruyalım ve maskemizi takalım. Çok değerli bir arkadaşımın babası koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Lütfen kurallara uyalım. Büyüklerimizi evde tutmaya çalışalım. Biraz disiplinli davranırsak federasyon az bir seyirci ile sezonu açmayı düşünüyor. Lige dönersek “Bu yıl şampiyon olmak zorundayız” sözünü herkes söylüyor. Bir tane şampiyon çıkacak ama herkes şampiyon olmak istiyor. Şampiyonluk dışında her türlü derecenin başarısızlık kabul edildiği bir ortamda futbolu nasıl bir adım öne taşıyabiliriz? Herkes planını “bu” yıla göre yapıyor. Ya sonraki yıllar? Battık,daha da batacağız. Bu batık duruma rağmen kimse “yeniden yapılanma” demiyor. Kimse 3 yıl şampiyon olmayalım ama keyif alalım ya da takımımızı destekleyelim demiyor. Hep Almanya’yı örnek gösteririz. Dortmund’u,Köln’ü... Düştüler,çıktılar,seyircileri çok iyiydi. Sadece konuşuyoruz. Şampiyonluğa oynamadığı halde biz de takımımızı alkışlayalım,yanında duralım. Şampiyon olamayınca taraftarlığımızı askıya mı alıyoruz? Peki biz nasıl kurtulacağız? Bu mantıkla bakmaya devam edersek transfer savaşları devam edecek.
Fatih Terim’in tecrübesi ve takımın var olan kurgusunu devam ettirme artısı var. Okan Buruk, elde edilen gelirler ile kadrosunu güçlendirip yeniden şampiyon olmak isteyecektir. Çok güçlü bir rakip. Bileği en zor bükülecek rakip yine Başakşehir olacaktır. Çünkü ; saha dışını iyi organize ediyorlar. Futbolcunun üzerinden baskıyı rahatça alabiliyorlar. Fenerbahçe’nin Erol Hoca ile birlikte tecrübeli bir kadrosu olacak. Beraber oynamamış olsalar bile çok tecrübeli futbolcular var. Arada genç futbolcular da var. Stoper ve forvet hattındaki problemi hallederlerse çok ciddi bir şampiyonluk adayı olurlar. Camiayı da arkalarına alınca gerçekten rakipsiz oluyorlar. Fenerbahçe camiası bu anlamda takımını destekleyen,eğilip,bükülüp ve kırılmayan bir yapıya sahip.
Beşiktaş’ta Sergen Yalçın faktörü gerçekten çok önemli. Bu kadar iyi futbolcu,bu kadar iyi teknik direktör zor olur. Çok zeki bir insan. Sergen Hoca, Durum oyununu ve yaşananlar karşısında nasıl reaksiyon verilebileceğini çok iyi biliyor. Bir futbolcuyu nasıl motive etmesi gerektiğini de çok iyi bilir. Çok yakından tanıdığım Ozan Tufan ve Salih Uçan’ın performanslarında Sergen Yalçın’ın payı çok büyük. Geçen yıl Beşiktaş’ı getirdiği yer çok önemliydi.
Trabzonspor’u çok takdir ediyorum. Bütçeyi çok iyi idare edip, altyapıda inanılmaz işler yaptılar. Altyapı meselesini en iyi götüren kulüp Trabzonspor’dur. Çok yetenekli futbolcular çıkardılar. Trabzon’un en büyük sıkıntısı ise camianın sabırsızlığı. Ben de Karadenizli olduğum için oranın insanını iyi biliyorum. Bir şey hemen olsun isterler. Hatayı kabul edemezler. Trabzonspor geçen sezonu çok iyi getirdi. Sabırsızlık geçen seneyi kötü etkiledi. Son olarak umarım pandemiyi yaşamayız ve futbol devam eder.
Haftalık net canlı iddaa kaybına %10'a varan iade! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!