26.10.2021 - 07:35 | Son Güncellenme:
Baskılı oyna... Rakibini bunalt... Savunmasından çıkartma... Atak üstüne atak yap... Golü bulamıyorsan hepsi yalan rüzgârı... Kazanacaksan golü atacaksın. Beşiktaş, ustaların karışımı ile müthiş başlangıç yaptı. Galatasaray gençlerinin dinamizmi ile ayakta kalmaya çalıştı. Beşiktaş özellikle ilk çeyrekte Galatasaray ceza alanı içinde adeta dans etti. Ama kenarlardan gelen, savunmanın arkasına atılan her topa bir adım uzak kaldılar. Bu görüntü ile avını kapmak için dalış yapan, ama kapamadan havalanmak zorunda kalan Kartal gibiydiler. Galatasaray bu fırtınayı atlattıktan sonra, özllikle Kerem‘in öldürücü deparları ile Beşiktaş ceza alanı çevresinde görünmeye başladı. Nitekim gene Kerem’in asistinde Cicaldau’nun yerden şutu, dışa doğru falso alıp Beşiktaş ağlarına yapıştı. Bu golde dikkatimi çekti... Cicaldau’nun şutu, tam Vida’nın üstüne geliyordu. Vida toptan kaçmasa top muhtemelen kendisine çarpıp dönecekti. Vida çok kıvrak bir hareketle toptan kaçınca, o top da gitti, Beşiktaş kalesine gol oldu.
Daha birkaç dakika geçmişti ki, bir büyük yanlış, bir büyük ikram Galatasaray’dan geldi. Umut Meraş’ın soldan ortasında önce Nelsson boşa çıktı, sonra da Muslera... Çifte ikramı, Larin affetmedi, Beşiktaş beraberlik golünü attı. Muslera’nın özellikle son dönemlerde hatalı yediği çok golü gördüm de, Larin golündeki gibi, havayı dövdüğüne ilk defa tanık oldum. Muslera’nın kariyeri yediği bu gole isyan etmiş olmalı. Umut Meraş, ne oldu da Başiktaş’ta tam 10 hafta kenarda oturdu, meraktayım. Umut sağlamsa, sol beke yazılacak ilk adam olur. Elbette Kerem... Türk futbolunun en hızlı oyuncusu... Son Lokomotiv maçındaki gibi, Avrupa maçlarında bir-iki deparlı gol daha atarsa, kimse tutamaz. Kaparlar, alır götürürler.
İlk yarıda Fırat Aydınus’un bir hareketine bayıldım. İkili mücadelede Alex Teixiera’nın eli, Taylan’ın yüzüne ya değdi, ya değmedi... Taylan, “Yandım Allah” diye yatıp kıvranmaya başladı. Fırat Aydınus oralı olmayınca Taylan kalkıp koşmaya başladı. Hakemler bunu yapmalı... Temaslı, dirsekli, sert darbeler tamam da, okşamalarda bile yerde kıvranan futbolculara prim vermemeli... Bizim takımlar, korner atışlarında ön direkten aşırılan toplara çare bulamıyorlar ve arka direğin oradan golleri yiyorlar. Beşiktaş, Sporting’den iki golü böyle yedi... Fenerbahçe, Alanya’dan ikinci golü böyle yedi. Bu modaya Galatasaray da uydu. Beşiktaş’ın kullandığı kornerde Necip topu ön direkten arkaya aşırınca, uzak direkte Larin’e boş kaleye vurmak kaldı.
Bu golde garip olan şu; Necip’in aşırdığı top biri Muslera, diğeri üç savunma oyuncusu, dört Galatasaraylının önünden geçti, kimse müdahele edemedi. Özellikle ilk topa müdahele etmesi gereken Van Aanholt‘un ıskası bütün savunmayı yanılttı. Marcao, Beşiktaş’ın ele-avuca sığmayan, balık gibi kayıp giden golcüsü Batshuayi’ye adım atırmadı, nefes aldırmadı, oltaya taktı, bırakmadı. Ama Galatasaray’da Larin’i kimse hesaba katmadı. Pjaniç sadece frikik atışlarında göründü. Alex Teixeira her topa geç kaldı. Beşiktaş’ta “ağır abi”lerin bir anlamda izinde olduğu maçta, Larin fazla mesai yaptı.
Elbette, bitime 10 dakika kala kurtardığı penaltı ile kaleci Ersin maçın kaderini belirledi. Bir anlamda ilk golde büyük hata yapan Vida’yı, bu kez de yaptığı penaltı yanlışından kurtardı. Galatasaray’da Kerem’i ayırıp bir tarafa koyuyorum. Takımda gençlik var, dinamizm var ama oyuna ağırlığını koyacak, maçın kaderini etkileyecek, suyun akışını değiştirecek bir oyuncu yok. Bu gençler buraya kadar, bundan daha fazlası olur mu, görüntü “olmaz” diyor. Bu seviyeye gelmiş takımlar yetiştirme-geliştirme yeri değil, yarıştırma yeri... Galatasaray’ın gençleri dinamizmini ortaya koydu, buna rağmen Beşiktaş’taki ustaların karışımına, hem de o ustalardan çoğu iyi oynamadığı halde dişini geçiremedi. Hep söylerim: Büyük takımlarda büyük oyuncular oynar. Büyük oyuncuların, iyi golcülerin varsa korkma, kazanırsın. Futbolun kuralı bu...
Birbirine saygı duyan, oyunu oynamaya çalışan iki iyi niyetli takım, güzel bir maç sergiledi futbolseverlere… Ev sahibi Beşiktaş, ilk yarıda adeta “deplasmanda” oynayan taraftı. Maçı rakip sahaya taşıdılar... Beklenenin üzerinde baskılı ve tempolu oynadılar. Maçı da güzel oyunla kazandılar. Galatasaray da maçı kendi sahasında kabul etti. Orada Beşiktaş’ı karşılarken kazandığı toplarla hızlı bir geçiş oyununa geçmeyi tercih etti. Beşiktaş’ta “Şef” Sergen Yalçın, spesiyalitesi “milli” sol bek Umut Meraş’la herkese sürpriz yaptı. Rıdvan/Nsakala tartışmalarına üçüncü boyutu kazandırmış oldu. Doğrusu zamanında ve başarıyla gerçekleşen bir tercihti bu.
Beşiktaş sahanın her yanında baskılı, rakibin oyun kurmasını engelleme çabasıyla “dominant” bir oyun sergiliyordu ki bir anda geriye düştü. Galatasaray kazandığı topla Beşiktaş yarı alanına geçti. Top, son haftalarda takımın en iyisi Kerem’in ayağına geldi. Beşiktaş savunması yerleşerek alanı kapatmaya çalışırken Cicaldau’ya attı topu. O da bu güzel asisti Ersin’in soluna attığı golle değerlendirdi. Golde Ersin’in hatası değil, talihsizliği vardı… Arkadaşlarının arkasında kalan Cicaldau’yu göremedi.Beşiktaş yediği gole rağmen ayarını ve kimyasını bozmadı. Dört dakika sonra Umut ortaladı, Larin’in Muslera’dan daha çabuk davranıp yaptığı kafa vuruşu ve attığı gol beraberliği sağladı. Umut’un ortasını “asist” olarak değerlendirmek gerekiyor bir… Yalçın Çetin’in verdiği bilgiye göre, bu gol 50 maç sonra Galatasaray’ın “kafadan” yediği ilk golmüş… Eh, bu da iki.
İki gol de duran toplardan değil, akan oyundan üretildi. Gol goldür ama, koşuyla, pasla, hazırlıkla akan oyunda atılan gol, bence daha değerli! Beşiktaş’ta Batshuayi çok pozisyona girdi, çok top kullandı. Az şut attı. Etkisiz vuruşlardı bunlar…Gayretinin karşılığı değildi. Diagne de pozisyon bulamadan, şut atamadan devreyi tamamladı. Galatasaray’ın iki beki Yedlin ve Aanholt Beşiktaş ataklarında çok zorlandılar. Derbi tam anlamıyla bir “reaksiyon” gösterisiydi… Fatih Terim’in ikinci yarıda oyunun akışını da biçimini de etkileyen hamlelerini gördük 64’te… Hoca oyuna ortak olmak, mücadeleyi rakip ceza alanına taşımak istiyordu.. Morutan - Babel, Taylan - Halil değişikliklerini yaptı.
Beşiktaş da 1 dakika sonra bu hamleye Larin imzalı golle yanıt verip öncelik aldı. Savunmada stoper nöbetine atanan Necip Uysal’ın asistiyle hem de. Doğrusunu söyleyelim, Terim’in Mustafa Muhammed ve Ömer Bayram hamleleri de oyunda denge arayışını sağladı. Vida’nın Halil Dervişoğlu atağında topa elle teması penaltıydı. Mutafa Muhammed’in atışında Ersin Destanoğlu gole izin vermedi. Konya’da kurtardığından sonraki ikinci penaltıydı bu. Hakçası, Galatasaray’ın penaltıyı da kaçırdıktan sonra hışımla Beşiktaş’ın üzerine adeta çullanarak beraberlik golünü araması alkışlanacak bir mücadele örneği idi. Üst üste çok tehlikeli pozisyonlara girdiler... Beşiktaş da Salih, Güven, Kenan, Welinton’un da katıldığı oyunda, dayandı, direndi, ayakta kaldı ve kazandı.
Fırat Aydınus’a da alkış borcumuz var… Futbolcularla, kenardaki hocalarla başarılı iletişim kurdu. Maçı doğru kararlar ve kartlarla yönetti. Oyun boyunca hakem - oyuncu arasındaki başarılı iletişim güven duygusu yarattı. Doğum gününde 48 yaşına girerken kalitesini gösterdi. Atan Larin ve tutan Ersin’le, tüm takımın katıldığı Beşiktaş gösterisi izledik, takdir ettik. Günün notu: Spor programcısı arkadaşım Ersin Düzen, Beşiktaşlı eşi spor spikeri Seyhan Şaşko’nun bir erkek çocuk dünyaya getirdiğini müjdeledi ve maçı oğlu Asil Han’a adayacağını söyledi. Bak şu bacaksıza… Maaşallah, golleriyle geldi kerata!
Efendim diyorlar ki, Beşiktaş’ın kadrosu kantarda ağır basıyor... Valla doğruya doğru... Ne var ki bu ağırlık pozisyon üretimine ve gollere yansımıyorsa neye yarar ki! Efendim, Galatasaray iç hatlarda kötü, dış kulvarda ise harika oynuyor... Valla bu da doğru... Ama kazın ayağı hiç de öyle değil! Öyle Konya maçını kıstas alıp, Kartal’ın fark yapacağını savunanlar da yanıldı sanırım! Karşındaki sıradan bir takım değil, Galatasaray arkadaş... Neticede adı derbi, öyle istatistikler, kadro derinliği, etkili kramponlar vs, hepsi detaydan öteye gitmiyor bazen! İşte derbinin ilk yarısı...
Pjanic’in serbest atışta, orta ile karışık şutunda top üst direğe çarparak dışarı gitti... Alex Teixeira bu yarının en net pozisyonunu yakaladı, kaçırdı, o da, biz de şaşırdık! Herkes kaçırır ama Alex asla dedik, biz de yanıldık! İster inanın, ister inanmayın, Aslan’ın bu yarıda kaleyi bulan bir şutu var, o da Cicaldau ile, gitti Ersin’in kapadığı köşeden gol oldu. Neyse ki, Kartal’ın bay kafası var! Cyle Larin... Yüksek toplarda şartlar ne olursa olsun, kalede isterse Muslera olsun fark etmiyor, yükseliyor, Umut Meraş’ın asistini golle taçlandırıyor... İlk yarıdan futbol adına keyif aldık mı? Ehhh biraz,o da bazen! Belki ikinci yarı dedik, doğru çıktı!
Kartal, gücünün farkına vardı, adeta kanatlandı, oyunu tamamen rakip alana yıktı, vites yükseltti, baskıyı iki katına çıkardı... Tek eksik gol idi... O da 64’te geldi, Necip ön direkte kafayla aşırdı, Larin’e dokunmak kaldı... Yokkk arkadaş, yokkk... Her şey iyi giderken, biri çıkıyor, eline - koluna sahip olamıyor! Tıpkı Vida gibi! Penaltı... Atışı Mustafa Muhammed kullandı, Ersin köşeyi iyi tahmin etti, gole izin vermedi. Aferin Ersin... Son dakikalar ve uzatma bölümleri mi? Aslan risk aldı, Kartal kabuğuna çekildi, heyecan bir kat daha arttı. Ne var ki, Aslan’ın şuursuz baskısı pek işe yaramadı, Kartal, rakibine bu kritik süreçte pozisyon dahi vermedi ve derbiyi kazanan Kartal, Süper Lig’e dönüş yaptı. Derbinin iki kahramanı var bence, bir atan Larin, diğeri penaltı kurtaran Ersin’dir...
Galatasaray, geçen sezonun şampiyonu Beşiktaş ile deplasmanda oynuyor. Rakibin taraftar desteği var. Üstelik sarı-kırmızılılar Rusya’dan cuma sabahı altıda Türkiye’ye geldi. Buna rağmen ezeli rakibi karşısında kesinlikle yenilgiyi hak eden futbol oynamadı Galatasaray... Cicaldau ile golü buldular. Kerem pası veriyor, o da güzel bir vuruşla takımını öne geçiriyor. Burada sorun yok. Sorun, yenilen gollerde... Morutan’ın takip etmesi gereken Umut topu sürüyor, harika bir orta yapıyor, Larin kafayı vuruyor, Muslera boşa çıkıyor. Morutan da hatalı, Muslera da... Böyle goller yersen, deplasmanda galip gelemezsin. Morutan iyi futbolcu ona sözüm yok. Ama o da eşleştiği Umut’a o ortayı yaptırmaması lazım...
İkinci gol de hatadan... Kornerden top geliyor. Larin direğin dibinde bomboş. Yedlin bir metre arkasında kalıyor. Top Larin’e gelince o da golünü atıyor. Yedlin’e sormazlar mı, “Arkadaş sen rakibinin gerisinde ne yapıyorsun?” diye. Hadi bunları da geçtim. Maçın son 10 dakikası penaltı kazanıyorsun. Mustafa Muhammed topun başına geçiyor. O sırada Fatih Terim’i kameralarda gördüm, şaşırmıştı. Mustafa topa gelirken biz nereye vuracağını Ersin gibi anladık ve sonuçta penaltı kaçtı. Sen bu kadar hatalar yaparsan, deplasmanda Beşiktaş gibi bir takımdan nasıl puan alacaksın? Mümkün değil.
Bakıyorum Nelsson-Marcao resmen savaşıyor. Cicaldau ve Berkan orta sahada neleri varsa ortaya koyuyorlar. Ama üç hata ve maçı kaybediyorsun. Bu saydığım isimlerin de emeklerine yazık oluyor. Futbolda tabii ki hatalar var. Fakat derbide böyle hatalar yapılmaz. Artık Diagne niye oynamıyor diye eleştirmeyeceğim. Ne kadar ağırlaşmış... Necip’e olsun, Vida’ya olsun baskı yapamadı, kaleye tek şut atamadı. Rakip bile eksiltemedi. Galatasaray taraftarı da Diagne’nin peşini bıraksın. Halil ile Mustafa var. Sonuçta yazık oldu Galatasaray’a... En azından bir puan alabilirlerdi.
Her iki takım açısından da kazanılması gereken bir maçtı. Berabere bitse derbi için belki normal sonuç ama hem Beşiktaş hem de Galatasaray’ın fikstürüne baktığımızda iki taraf da mutlaka kazanmak istiyordu. Lider Trabzonspor’un kazandığı haftada, Sergen Yalçın ve Fatih Terim için derbideki beraberlik, bir puan kazanmak değil, iki puan kaybetmek demektir. İlk yarıda Cicaldau’nun 35. dakikada attığı gole Vodafone Park gibi bir deplasmanda atılması nedeniyle sıradan bir gol gözüyle bakamayız. Üstelik, sarı-kırmızılı ekip Beşiktaş’ın sahasında uzun süredir gol atamıyordu. Larin’in bu gole 39. dakikada attığı golle verdiği cevap hem Beşiktaş’ı oyuna ortak etti hem de Kartal’ın soyunma odasına moralli girmesini sağladı.
İkinci yarı oynanan oyun daha tempoluydu. Larin’in 64. dakikada attığı golden sonra, oyunun temposu daha arttı. Derbiye yakışan bir heyecana şahit olduk. Mustafa Muhammed’in 81. dakikada kullandığı penaltıyı Ersin kurtarınca, derbinin coşkusu daha da arttı. Aslında Galatasaray beraberliğe bu dakikadan önce yaklaşmıştı. Halil’in 66. dakikadaki şutu direği yalayıp geçti sanki. Aynı Galatasaray’ın kazandığı penaltı öncesinde, 79. dakikada da çok net bir fırsat bulmuştu. Bu dakikalar Beşiktaş adına en önemli şans dakikalarıydı. Ersin’in penaltı kurtarışından sonra Souza ile Vida tartışması ise çok gereksizdi. Beşiktaş bu dakikalarda oyun konstrasyonunu kaybetti. Galatasaray gol atsa Beşiktaş kendi kalesine atmış olacaktı. Kötü gidişata Galatasaray galibiyetiyle sonra veren Beşiktaş, kazandığı üç puanla zirveye yakın durmaya devam etti.
EN YÜKSEK ORANLARIN ADRESİ MİSLİ.COM Hemen oynamak için buraya tıklayın!