21.09.2020 - 07:28 | Son Güncellenme:
‘Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir’ misali, 2. haftadakiBaşakşehir - Galatasaray maçının kaderi de birinci haftadan belli oldu… Başlangıç haftasını Galatasaray “Süper”, Başakşehir “Berbat” oynayarak kapatmıştı… Bir hafta dediğiniz topu topu yedi gün… Ne değişecek de Galatasaray’ın süper futbolu çakılacak, hangi rüzgar esecek de Başakşehir ilk haftanın berbat oyununu onaracaktı…
Nitekim, 2. haftanın gelişi birinci haftadan belli oldu… Galatasaray iyi başladığı oyunu, özellikle ilk yarı sonuna kadar son derece iyi ve farklı götürdü… 30. dakikada pas istatistikleri ekrana geldi… 153-87 Galatasaray önde… Eee, ne oldu pasın kralını yapan Başakşehir’e… Böyle oynarsa Türk futboluna “damga” vurmaya hazırlanan Taylan ile Galatasaray camiasının istenmeyen adamı olmasına rağmen süper oynamaya devam eden Belhanda, orta alanı o kadar iyi kontrol ettiler ki, o kadar çabuk oynadılar ki, kaleci Fatih bu yarıyı yere yatmadan, kazağı toz olmadan, ter kokmadan tamamladı…
Galatasaray’ı öne geçiren penaltı gene büyük malzeme olacaktır… Mesafe yakın falan hepsi tamam, ama sonuçta kaleye doğru giden top elle buluşmuyor mu, penaltı… Gerisi teferruat… Al ileri - ver geri, rengine göre, niyetine göre, amigoluğuna göre, takımların gönül avukatlığına göre elli türlü yorum yaparsın... Hepsi teferruat; penaltı... Galatasaray’da Omar - Feghouli sağ kanadı “Memleket saat ayarı” gibi tıkır tıkır çalışıyor… Solda rakip hücumda Arda ile Emre Kılınç, Saracchi’nin önüne çabuk geliyorlar ve adeta üçlü bir duvar örüyorlar… Elbette çabukluk önemli… Demba Ba ayağındaki topa vurana kadar Marcao çok hızlı bir son hamle yaptı… Berkay’ın çok elverişli ve çok tehlikeli şut pozisyonunda bu defa Belhanda jet hızıyla gelip topu çaldı… Bu iki mucize hamle ile Galatasaray skoru tuttu...
İkinci yarı başladı, Allah Allah, ben mi yanlış görüyorum… İlk yarıda ne varsa hepsi tersine döndü… Başakşehir, Crivelli’nin katılımıyla hareketlendi ciddi baskı kurdu… Ama hücum bölgesinde ayaklarından zincire vurulmuş mahkum gibi, zor yürüyen bir Demba Ba vardı… Her pozisyona bir adım geç kaldı… Bu baskı dakikalarında sahanın en çalışkan adamı Taylan bile ayağında topla giden Visca’yı faulle bile durduramadı… Başakşehir baskısı sağlamdı… Ama karşısında da bu baskıyı yemesine rağmen Aslan gibi dikilen bir Galatasaray vardı… Galatasaray 75’ten sonra bir silkelendi, Diagne’nin yoktan var ettiği pozisyonda, sahanın en iyisi Belhanda sonucu sağlama aldı…
Diagne demişken, dünya markası Falcao’dan ayırmam… Galatasaray adına Falcao kadar önemli, çalışkanlığı ve pivotluğu ile belki de daha yararlısı… Başakşehir son iki yılda Clichy ile sol bekte, üstelik hem savunmada, hem hücumda bir “konfor“ yaşamıştı… Geçmiş olsun, Clichy sonrası sol bek mevkiinde hem hücum, hem savunma anlamında ciddi bir sorun var… İlk maç yazmıştım, gene yazayım… Galatasaray oyuncu değiştiriyor, önce Linnes girdi, Saracchi’yi aratmadı… Sonra giren isimler Etebo, Babel, Diagne ve Ömer Bayram… Böyle sağlam ve kaliteli kadro derinliği olan bir takım Galatasaray… Maç oynanmadan kazanılmaz denir… Oysa birinci hafta sonunda Galatasaray’ın kazanacağı çok belliydi… Galatasaray çalışarak, ilk hafta oyununun üstüne koyarak, Marcao, Belhanda ve Taylan’ı göz kamaştırır gibi oynatarak, hoca katkısını sahaya koyarak, kalitesinin ve çalışkanlığının sonucunu alarak ikinci zafer haftasını yaşadı...
Üç günde bir maç oynamak kolay bir işi değil. Bu takım perşembe günü Azerbaycan’daydı. Dün geceyse geçen sezonun Süper Lig Şampiyonu Başakşehir’i yenip üç puan aldı. Hakikaten bu sezon farklı bir Galatasaray seyredeceğiz. Bunun sinyallerini görüyoruz. Futbolcular arasındaki yardımlaşma, mücadele, kazanma hırsı, rakibe pres hepsi en üst seviyede...Çok eleştirilen Belhanda’nın bile takımına katkısı çok artmış, bunu görüyoruz. İlk yarı Berkay’ın yüzde yüzlük gol vuruşunu kendini topun önüne atarak önledi. Attığı ikinci goldeki takipçiliği alkışlanacak kadar güzeldi. Tabii Diagne’nin Emre Kılınç’a, Emre’nin de Babel’e ve Hollandalı oyuncunun da Belhanda’ya gol pasını vermesi kolektif hücumun güzel bir örneğiydi.
Taylan sahada basmadık yer bırakmadı, orta sahada iki kişilik oynuyor. Üçüncü bir stoper gibi rakip atakları kesiyor. Orta sahada en fazla top kapan oyuncu herhalde Taylan’dır. Bu sene şu görüntüsüyle sarı-kırmızılıların olmazsa olmazı oldu. Falcao sahada kaldığı sürece, forvette çok yalnız kaldı. Skrtel, Epureanu’nun arasında rahat topla buluşamadı. Arkadaşlarından da yardım göremeyince pek parlayamadı. Şanssızca sakatlanan Saracchi ilk yarı Visca’ya bir tek top vermedi. Bunun yanında Arda, Emre Kılınç ve kendisi Başakşehir’in sağ tarafını çok hırpaladı.
Futbol adına güzel görüntüler seyrettik. Omar, vazifesini mükemmel yapıyor. Dün gece hücumda fazla etkili değildi. Ama defansif anlamda Başakşehir’in sol tarafını hiç çalıştırmadı. Bunun yanında Galatasaray’ın en önemli silahları Luyindama ve Marcao... Belki de ikisi yan yana oynayınca Avrupa’nın en etkili stoperleri oluyorlar. Güzel bir hava da yakaladılar. Rakip forvetlere nefes aldırmıyorlar. Şimdi bir haftadır gazetelerde okuyoruz; ‘Roma Marcao’yu istiyor’ diye... Fatih Terim’in bu olaya el koyması lazım. Artık Marcao, Diagne için bu transfer haberlerini bitirmesi lazım. Böyle haberler Cim Bom’a zarar verir.
Perşembe günü Hajduk Split, pazar günü Fenerbahçe, şayet Hırvat ekibini yenerlerse bir sonraki hafta da muhtemelen Glasgow ile İskoçya’da oynayacaklar. Artık lig kızışmış, Avrupa arenası kızışmış, şu durumda Galatasaray’ın ‘olmazsa olmaz’ diyebileceğimiz futbolcularını satması ne kadar doğru? Sonuçta Başakşehir karşısında hücumda ve defansta çok daha etkili olan Galatasaray, galibiyeti hak eden takımdı.
Başakşehir, oyun ezberinin dışında doğaçlama bir oyun oynadı. Ciddi bir konsantrasyon sorunları vardı. Galatasaray ise tam tersi. Belhanda’nın konsantrasyonu Visca’dan yüksekti desem herhalde genel resmi anlatmış olurum. Önce şunu söylemek lazım: Clichy’nin yokluğu sadece bir sol bek yokluğu değil. Geçen yıl takımın toplam zekasını yükselten, oyunu yönlendiren bir liderdi. Yerini Hasan Ali’nin doldurmasını beklemek saflık olur. Başakşehir; Hasan Ali/Berkay sol kanadıyla vasatın altına düştü. Terim’in öğrencileri de rakiplerini o tarafa yönlendirdi.
Emre, Arda, Saracchi üçlüsü Visca’nın kanadını ilk yarıda tıkadı. Başakşehir hep soluna döndü. Penaltı sonrası Başakşehir oyun ezberinden tamamen çıktı. Mahmut ve İrfan, tanınmaz haldeydi. Tamamen kafalarına göre oynuyor gibiydiler. Galatasaray ise Arda’nın saha içi liderliğinde kompakt kalmayı, birlikte hareket etmeyi bildi. Az enerji harcadılar, az geri koşmak zorunda kaldılar. Böyle olunca Belhanda dahi yıldızlaşabildi.
Okan Buruk, bu durumu değiştirecek hamleleri bir oranda devre arasında yaptı. Hem sol kanadındaki oyuncuları oyundan aldı. Hem de Marcao’ya baskı yapmak üzere Crivelli’yi oyuna sokup 2 santrfora döndü. Galatasaray’ı hataya ittiler ama şansları iyi kullanamadılar. Orta sahanın merkezindeki konsantrasyon eksiliğini de tamir edemeyince dakika dakika taktik sadakatten uzaklaştılar. Galatasaray bu yarıyı çok iyi oynamasa da rakibinden daha kompakt ve diri kalabildi. Başakşehir ancak 85’ten sonra gerçek bir baskı kurabildi ama kale önünde çok beceriksizdiler.
Bu seviye maçlar için fazla tecrübesi olmayan ancak yetenekleri ile daha ilerisi için umut veren Atilla Karaoğlan, dün akşam tartışılacak birkaç faul ve kart hatası dışında fazla sırıtmadı. 8. dakikada Luyindama, Ba’yı faulle durdurdu. Bu pozisyonda bariz gol şansı olmaz. Çünkü top yüksekte ve henüz top Ba’nın kontrolünde değildi. Ancak faul ve sarı kart gerekirdi. Maçın hakem açısından tek kritik kararı 12. dakikadaydı. Başakşehir ceza sahası içinde, kafa topu mücalesinde top, Ba’nın önce sağ koluna geldi sonra sol kolundan kaleciye gitti. Hakem “Devam” demişti ama VAR devreye girince karar penaltıya döndü. Bu pozisyon bence de penaltıydı.
Top Ba’nın sağ koluna kısa mesafeden farkında olmadan düşmüştü ancak Ba bana göre sol kolunun topa temasını önleyebilirdi. Farklı fikirler de olabilir ve ‘Ba iki elini de toptan kaçıramazdı’ diyenler olabilir. Dolayısıyla görüşler subjektiftir, pozisyon için net hüküm kuramazsınız ve tamamen hakem yorumu geçerlidir. Dolayısıyla hakem yorumunun öncelikli olduğu bu pozisyonda VAR müdahalesinin gereksiz olduğu aşikar.
G.Saray, kendisine güvenerek Fatih Terim'in alışılmış oyun anlayışıyla maça başladı. Okan Buruk da bunu önceden düşündüğü için, "Önce kendi alanımda karşılama görevini yapayım. Rakip riskleri artırdığı zaman da ani çıkışlarla pozisyon bulayım" fikrindeydi. Ama maç öncesi düşüncesi 14. dakikada iflas etti. Çünkü G.Saray, penaltı ile skor avantajı elde etti. Benim yeri geldikçe vurguladığım bir konu var; kaleye gelen duran toplarda yardıma gelen santrforlar her zaman tehlikelidir. Demba Ba, adeta penaltıyı hediye etti. Tabii ki, bu golden sonra avantajı yakalayan G.Saray, riski azaltarak oyunu kontrol edip hücum girişimleri yaptı. İlk yarıda kontrol tamamen ellerindeydi. Başakşehir Luyindama'nın hediyesiyle iki pozisyon buldu ama değerlendiremedi
İkinci yarıda beklendiği gibi değişik bir tablo oluştu. Doğal olarak G.Saray'da bir tempo düşüklüğü başladı. Başakşehir de yoğun bir baskı kurdu. Önemli olan Fatih Terim'in yapacağı değişikliklere kadarki süreçte golü bulmaktı ama bunu yapamadılar. Terim, biraz geç de olsa değişiklikleri gerçekleştirince ibre tamamen G.Saray'a döndü ve ikinci gol geldi. G.Saray çok önemli 3 puan aldı ve de moral depoladı.
Bana göre bu senenin en büyük transferi Taylan. Bunun yanında da keşke her hocanın Linnes gibi kulübede bir profesyoneli olsa. Sahanın en iyisi ise Marcao'ydu. Sağ bek Omar hücumlarda görünmedi ama kendi görev yerinden de rakibe hiçbir tehlikeli atak şansı tanımadı. Luyindama bazı hatalar yaptı ama Marcao ile birlikte üstün fizik güçleri Demba Ba ile Crivelli'ye ağır geldi. G.Saray'da kaleci Fatih başarısını da göz ardı etmemek gerekiyor. Başakşehir, sezona hazır başlamadı. Geçen haftaki Hatay maçında bu zaten belliydi. Eğer çok kuvvetli ve deparlı bir santrfor transfer edemezlerse eldekilerle iki kulvarı götüremezler.
Haftalık net canlı iddaa kaybına %10'a varan iade! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!