12.04.2013 - 05:53 | Son Güncellenme:
UEFA Avrupa Ligi çeyrek finalinde ilk maçı Kadıköy'de 2-0 kazanan Fenerbahçe İtalya'da Lazio ile 1-1 berabere kalarak Avrupa Ligi'nde yarı finale kaldığı maçın ardından yazar görüşleri...
Sihirli gece (Ediz Sırapınar)Tesadüfle, rastlantıyla, şansla değil... Ter akıtarak, mücadele ederek, oyuncu performansı beklentilerin altında kalsa da disipline sadık kalarak gelen bir zafer bu...Akılla, enerjiyle ve de Caner Erkin ile gelen bir yarı final bu...Aykut Kocaman ilk maçın verdiği avantaj ve Sow’un yokluğu yüzünden savunma güvenliğini daha ön planda tutan, topu rakibe bırakan bir oyun anlayışını tercih etti... Riskli ama ilk bakışta mantıklı bir plan gibiydi... Ancak ilk 60 dakika işler pek de iyi gitmedi... Cristian’ın orta alanda rakibe sürekli refakat etmesi, Webo’nun dirençsizliği, Kuyt’ın savunmayı düşünmekten ileri fazla gidememesi, Meireles ve Selçuk’un pas trafiğini bir türlü yönlendirememesi Lazio’nun müthiş bir baskı kurmasını sağladı. Candreva’nın özellikle Fenerbahçe’nin solunu felç etmesi de buna eklenince Lazio’nun golü bağıra bağıra geldi. Herkes eyvah derken Kocaman’ın çok gecikmiş hamlesi rüzgârı terse çevirdi. Cristian’ın yerine Salih’in oyuna girmesiyle Fenerbahçe nihayet topu sahasından çıkarmaya başladı. Rakibin yerleşmesine çok şans tanımada. İşte bu anlardaz sarı-lacivertli ekibin belki de oyun içinde geliştirdiği ilk organize atakta ilk maçın kahramanı Caner akıl dolu bir golle gecemizi aydınlığa çevirdi.Artık gerisi kolaydı. Gözlerini, nefeslerini, kalp atışlarını, duygularını kilitleyen Fenerbahçeli oyuncular sonuca sabitlenmişti...Ve Aykut Hoca ile birlikte çıktıkları yolu onurla, başarıyla, kıvançla tamamladılar...Ligin ilk yarısında çalışılmış organize ataklar yapamayan...Sow’un bireysel becerileri dışında rakip ceza sahasına ulaşamayan...Her maç parmakla sayılabilecek gol şansı yakalayan...Bavulunu toplayıp ‘ben artık yokum’ hocasını zor tutan...Her türlü spekülasyona açık, geleceği karanlık Fenerbahçe’yi aynı sezonun sonuna yaklaşırken eğer ayakta alkışlıyorsak, UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğunun ülkece hayalini kuruyorsak bu başarıdaaslan payı Başkan Aziz Yıldırım’ındır...Teknik adamına arka çıktığı, şalteri indirmiş oyuncularını tekrar canlandırdığı, inancını ve heyecanını hiçbir zaman çöpe atmadığı için...Milliyet
Volkan ve Caner (Atilla Gökçe)Sinir bozucu, sıkıntı yaratan bir taktik savaşı sergiledi Fenerbahçe... Saracoğlu’nda sağladığı 2-0’lık avantaja güvenerek rövanşı sadece kontrol oyunuyla geçiştirmeyi tercih etti.Doğrusu, çok yoğun dikkat, disiplin ve organizasyon gerektiriyordu bu oyun. Dahası, hata kaldırmazdı. Lazio’nun bulacağı erken gol, tribünde taraftarı olmasa da futbolcuları coşturmaya yeterdi.Sonrasının ne olacağını kestirmek güçtü. Tamam, kontrola itirazımız yok da, Fenerbahçe ne zamandan beri hücumsuz futbolla yetiniyor? Kocaman’ın taktik anlayışı nasıl sadece savunma üzerine bina edilmiş, oyuna ortak olmayan bir sığlığa dönüşüyor? Bunları anlamakta güçlük çektik. Elbette Aykut Hoca’nın da bir bildiği vardır, tercihlerine saygı duyuyoruz ama, sıkılmaktan da kendimizi alamıyoruz!Lazio, Fenerbahçe’nin oyunu kendi alanında kabul etmesinin de yarattığı rahatlıkla hücumda üst üste pozisyona girdi, dış şutlarla kaleyi yokladı. Candreva, Ledesma ve Hernanes’le golü aradı. Kozak’la doğrudan Volkan’ın üzerine yüklendi. Hele Fenerbahçeli oyuncuların sıkıştıkça kendilerini hiç zorlamadan topu kornere atmasıyla psikolojik olarak gole hep sıcak kaldı.Fenerbahçe’nin savunma ve kontrol oyunu, Aykut Hoca’nın Meireles’in yanında Selçuk’u görevlendirmesiyle daha baştan bir niyet mektubu taşıyordu. Sessiz stattan yarı finali alır giderim, mesajı veriyorlardı. Kontrol oyununda Kuyt, sadece mücadele ediyor, Webo yalnız adamı oynuyor, Caner her şeye rağmen, topu ileri taşıma oyunu hücuma döndürme konusunda ısrarla çaba gösteriyordu. Bu oyunda Cristian’ın yaratıcı katkılarını boşuna bekledik. Buz gibi, heyecansız, hevessiz, derinliği ve etkinliği olmayan bir oyalama gösterisinden başka hiçbir şey yapmadı Lazio, erken goller bulabilirdi. Ama Volkan’ın inanılmaz kurtarışlarıyla sıkıntıya girdiler. Fenerbahçe kalecisi, sadece 1 kez mağlup oldu. O da 60. dakikada... Lulic’in golü dışında hiçbir topa seyirci kalmadı.Aykut Kocaman, genç Salih’i oyuna alınca, Fenerbahçe’nin gole de nihayet niyetlendiğini anladık. Zaten o girer girmez, Fenerbahçe Salih’le birlikte ceza alanında çok adamla görünüverdi. Caner’in attığı beraberlik golü, böyle çok adamlı baskının ödülü.Her neyse... Futbolda en büyük gerçek tabeladır. Oyun ne kadar sıkıntılı olursa olsun, tabelada parlak bir tarih yazıyor. Fenerbahçe yine başını eğmediği bir deplasmandan, tarihi bir yarı final gururuyla dönüyor.Bu tur yarıda bırakılır mı? Finale kadar koş Fenerbahçe... Koş ve kazan...Milliyet
Amsterdam'a 33 gün kaldı (Uğur Meleke)Fenerbahçe gerektiğinde çok iyi bir savunma takımı olabiliyor. Dün ilk 45 dakikada Roma Olimpiyat Stadı’ndaki iki takıma farklı renk formalar giydirip mesela bir Belçikalı’ya hangi ekibin İtalyan olduğunu sorsanız, herhalde Fenerbahçeliler’in İtalyan olduğunu düşünürdü. Müsabakanın yalnızca ilk 7 dakikasında Lazio iyi bir tempo tutturdu, topu hızlı çevirdiler, ceza alanı çevresine girdikleri 1-2 an oldu. Ama ilk yarının kalan 38 dakikasında görüntü hep aynıydı: Maç orta saha ile Fenerbahçe ceza yayı arasındaki 30 metreye sıkıştı, 41’de sağ çaprazdan bir Ederson şutu hariç tehlike bölgesine hiç giremediler. Bu bölümde Lazio 7, Fenerbahçe 1 uzaktan şut attı. Özellikle Hernanes ayağına aldığı her topu kaleye yönlendirdi, ama ne onun, ne de Ederson veya Cendreva’nın şutları büyük bir tehlike yaratmadı.İkinci devrede de Fenerbahçe, kompakt 4-5-1 futbolunu sürdürdü. Sarı-lacivertlilerin sahaya sürdüğü kadro da zaten bu oyunu oynamaya müsait: Bu turun yıldızı sol açık Caner defansif melekeleri olan bir oyuncu, sağ açık Kuyt da gerektiğinde harika savunmacı oluyor. Lazio, sarı-lacivert duvarı aşamayınca 57’de Biava/Klose değişikliğiyle 3-5-2’ye döndü, 57 ile 73 arasında da zaten en etkili dakikalarını geçirdiler. Ama Fenerbahçe savunması dün grup olarak öyle iyi hareket etti ki, Avrupa Ligi gol kralı 1,93’lük Kozak maç boyunca bir kez kafa fırsatı bulabildi, araya yaptığı koşularda da Ederson’la hiç uyum sağlayamadılar. 180 dakikanın sonunda da toplamda 3-1’lik farklı bir skorla hak ederek kazanan temsilcimiz Fenerbahçe oldu.Fenerbahçe, 8 çeyrek finalist içinde Avrupa Ligi’nin en golcüsü olan Lazio’ya 180 dakikada sadece bir-iki kez çerçeveyi göstererek kupanın son dördüne kalmış durumda. 15 Mayıs’ta Amsterdam’daki finale çıkmak için sarı-lacivertlilerin önünde belki de birini kazanması yetecek yalnızca iki maç var. Fenerbahçe son dördün en iyi savunma yapan takımı gibi gözüküyor, üstelik kilitlenen maçları iyi korner organizasyonlarıyla, Gökhan’la, Bekir’le, Egemen’le çözebiliyor. Hem gururlu, hem de çok umutluyuz: Eğer büyük bir şanssızlık yaşamazsak 15 Mayıs’ta Amsterdam’da bir Türk takımını Avrupa Ligi finalinde izlemek için heyecanla bekliyoruz artık... Teşekkürler çocuklar, bize Avrupa’da Nisan sonunu gösterdiğiniz için. Teşekkürler çocuklar, bize Avrupa Ligi finali hayali kurdurduğunuz için...Milliyet
Kocaman bir bravo (Rüştü Reçber)F.Bahçe ilk maçta elde ettiği 3-0’lık avantajla Roma’daydı. İlk maçı göz önüne alırsak Roma’da elenmesi de mucize gibiydi F.Bahçe’nin. Fakat futbol değişkenlik gösteren ve anlık bir oyun olduğu için her zaman dikkat edilmeliydi. F.Bahçe öncelikle agresif, sert, iyi savunma yapan, zaman zaman da oyunu soğutmaya yönelik hareketler içinde olmalıydı. Nitekim de F.Bahçe, ilk yarı boyunca daha çok savunma yapan, rakibe pozisyon vermeyen, ileride sadece Webo’yu oynatıp, geride kalan tüm oyuncularıyla rakibi sindirmeye yönelik bir oyun sergiledi. Rakibin tehlikeli özellikleri vardı tabii ki. Bunların en başında kontratağa çıkmaları, çabuk oynamaları ve duran toplar geliyordu.Ama F.Bahçe bu özellikleri ortadan kaldırdı ve sadece rakibine şut imkanı verdi. Atılan şutların bir çoğu da isabetsizdi. İsabetli olanları da Volkan başarıyla savundu.İlk yarı F.Bahçe’nin istediği gibi neticelendi. 2. yarı Lazio gole kadar önde baskılı oynayıp özellikle F.Bahçe’nin sol kanadını çok sık kullanmaya başladı. Yine o tarafta olan bir faulde çabuk başlamaları ve iyi bir ortayla gelen gol, Lazio’yu öne geçirdi.Burada F.Bahçeli oyuncuların en büyük hatası, Lazio’nun topu oyuna hızlı sokmasını engellemekti onu da yapamadılar. Golden sonra da Lazio’nun baskısı devam etti. Nitekim 65’ten sonra F.Bahçe oyunu dengeledi hatta 8-10 dakikalık bölümde topu fazla tutan, pas yapan ve kaleye gitmeye çalışan bir görüntü verdi. Sonucunda Caner’in güzel golünde F.Bahçe turu geçtiğini ilan etti o dakikada.LAZIO’YU ENGELLEDİTabii Laziolu futbolcular, buldukları golden sonra belki galibiyet için biraz zorladılar ama F.Bahçe’nin, ‘en kötü beraberlikle ayrılırız’ düşüncesi, Lazio adına bir gol daha olmasını engelledi. Sonuç olarak F.Bahçe, Lazio gibi önemli bir İtalyan takımını elemeyi hak ederek başardı. Hem Aykut Kocaman’ı hem de futbolcuları tebrik ediyorum ve finale doğru giden son 2 maçta başarılar diliyorum. Volkan’dan, ileri uçtaki Webo’ya kadar herkes, ‘kocaman’ bir bravoyu hak etti.Caner’in katkısı...Defans hattı çok başarılıydı F.Bahçe’nin. Özellikle Yobo-Egemen ikilisi, önlerinde Selçuk ve ileride de Kuyt, iyi bir oyun ortaya koydular. Caner’e ayrı bir parantez açalım... Futboluyla F.Bahçe’ye özellikle son maçlarda çok büyük katkı sağladı.Vatan
Hepinize helal olsun! (Tayfun Bayındır)Bravo F.Bahçe’ye, helal olsun Aykut Kocaman ve talebelerine... Roma’da tarih yazdılar. Belki iyi bir futbol sergilemediler hatta yüreklerimizi ağzımıza bile getirdiler ama ilk maçın avantajını mükemmel kullanıp, isimlerini altın harflerle Avrupa’nın UEFA’daki en iyi 4 takımı arasına yazdırdılar. Emeği geçen herkese, Türk futbolunun şükranlarını sunması gerekir. İşte şimdi yeni bir sayfa ve yeni bir dönem başlıyor. Yolun açık olsun F.Bahçe...Tedirgin, ürkek hatta korkak başladı F.Bahçe. Sow’un eksikliğini geçen her dakika hissederek oynadı sarı-lacivertliler. Avrupa yolundaki en kötü performansın sergilendiği 65 dakikalık süre içersinde inanılmaz top kaybı yaptı F.Bahçe. O alıştığımız pas trafiği paramparçaydı. Bu kargaşa içersinde soğukkanlılığıyla tanıdığımız Volkan bile herkesi tedirginliğine sokacak hareketler yaptı. 3 boş top, 1 kısa düşen pas. Doğrusu şu ki F.Bahçe’nin ihtiyaçı olan o dakikalarda bulması gereken bir goldü ve işin garibi de o golü Lazio attı. İtalyanlar’ın risk almasına, Petkovic’in 3 santrforla oynamasına yönelmesine neden olan o gol F.Bahçe’yi kendine getirdi. Takımın en kötülerinden biri olan Caner öyle birg ol attı ki, 90 dakikadaki bütün olumsuz görüntüsünü ters dürz etti hatta maçın yıldızı oluverdi. Elbette İtalyanlar’ın o golünden sonra kalesinde devleşen Volkan da öyle.İki ayaklı maçlarda aslında avantajı kullanmak futbolun standart uygulamasıdır ve F.Bahçe de onu yaptı. Eksik, hatalı ve şaşırtıcı derecede top kayıpları da olsa hedefe ulaştıran bu yapı sarı-lacivertlileri tarihi başarı yani yarı finale taşıdı.O nedenledir ki bu takımın elde ettiği bu sonuç, sahadaki futbolun tam tersine alkışa, övgüye ve ödüle layıktır.Aykut Kocaman’ın yüreğine, beynine sağlık. Roma’da F.Bahçe’nin artık bir antrenör takımı olduğunu kanıtladı. Bundan sonrası elde edilmiş olağanüstü bir başarının üstüne kaymağı koymak olacaktır. Ve bu F.Bahçe, Roma’da yazdığı tarihe bir ekte finale çıkarak yapacaktır, bundan kuşkum yok ve umudum çok. Amsterdam hiç de uzak değil.Vatan
Sıradaki gelsin (Ersin Düzen)F.Bahçe, Moskova’dan çıktığı Avrupa yolculuğunda adım adım Amsterdam’a yaklaşıyor. Artık mesafe kısaldı, sadece 2 maç var. Hayal kurmak güzel, ama sahadaki oyuncuların ortaya koyduğu mücadeleyi yerinde görüp, yüzlerindeki inanca şahit olmak daha güzel. Aykut Kocaman, belki de Türkiye’de en fazla eleştirilen teknik direktör. Başarılı olsa dahi, kimileri elenen takımların yetersizliğinden söz eder, kimileri ise oynanan futboldan şikayet eder. Ama tabloya bakarsanız 3 kulvarda yoluna devam eden tek hoca! Başta O’nun hakkını vermek, alkışlamak lazım. Sonra ise bazen kolay, bazen de dün akşamki gibi acı çekerek engelleri geçen ve sonunda milyonlarca taraftarını sevince boğan F.Bahçeli oyunculara teşekkür etmek gerekir. Hakemin son düdüğüyle birlikte Olimpiyat Stadı’ndaki fotoğrafın yanına final yakışır...Oyuna gelirsek; F.Bahçe, ilk yarıda sadece 1 pozisyon verdi ancak karşınızda Hernanes gibi oyuncu varken ve daha pazartesi akşamı Roma derbisinde uzaktan harika bir gol atmışken 45 dakika içinde 8 kez şut imkanı verilmemeliydi. Baroni, ne yazık ki çıkana kadar takımını 10 kişi oynattı.Başta ben olmak üzere, basın tribünündeki tüm meslektaşlarım Brezilyalı’nın bu kadar gamsız oynamasına isyan ettik. Ne ayağında top tutabildi ne de gelen topları servis yapabildi! Meireles ve Selçuk, kalabalık Lazio orta sahasında yalnız kalınca 30-45 arası çok yüklendiler.Herkes, devre arasında Aykut Kocaman’dan hamle beklerken, aynı 11’i görmek şaşırttı. Gole ihtiyacı olan Lazio, ilk yarıda yapamadığını 2. devre ile birlikte uygulamaya koydu. Sadece ortadan değil, bu kez kanatlar da devreye girdi. Yenilen gol, tabiri caizse bağıra bağıra geldi.SALİH FARKIYenilen gol belki de F.Bahçeli oyunculara şok etkisi yarattı. Yaklaşık 10 dakika bildiğimiz, beklediğimiz pas trafiğini gördük. O an, hepimizin gözü kenardaki Salih’teydi. Dakikalarca ısındıktan sonra, bir de oyuna girmek için en az 10 dakika kenarda bekledi. Sahaya bastığı anda ise bu genç yetenek farkını belli etti. Golün içinde başrolü üstlenirken, soğukkanlılığına hayran olmamak elde değil. F.Bahçe beraberliği bulduğu anda yarı finalin kapısı sonuna kadar açıldı.Dün akşamki oyundan çok, sonuç önemliydi. Aslında kalan maçlarda da aynı durum söz konusu. Bundan sonra herkese düşen bu takıma destek vermek. Bir kez daha teşekkürler F.Bahçe!Vatan