SkorerFutbol tehlikesi

Futbol tehlikesi

14.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Futbol tehlikesi

Hepsine tamam da... Futbol üzerinden "hesaplaşma" yaşıyoruz cümleten.Nefret, "tohum" olmaktan çıkmış "orman" olmuş, orman. Bölücülük içinde... Sınıfsal çatışma içinde... Rezillik, hile, şike; güç ve iktidar mücadeleleri en kaba şekilde. Futbol nedir ülkemizde?Kavga ve çekişme... Küfür ve şiddet. Şehri, mahalleyi, sokağı, stadı bırakın, aile bağlarını bile geren bir bölünme aracı, değil mi?Öyle bir hesaplaşma ki, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında terör ve irticanın önüne geçecek yakında. Ulusal güvenliğimizi tehdit boyutlarında. Yetmiyor... Yüreğimizde ne kadar iyi huy, sevgi, kardeşlik kırıntısı kalmışsa, onları da sporun "barış maskesi" altında koparıp alıyor bizden.Neden?"Kullanma kılavuzu"nu "karga"lar yazdığı için.Kılavuz kargadan.* * *Tamam; futbolun yaşamımızda işgal ettiği alan, kendi tercihimiz. Lakin ele geçirilen bu alana taşıdığı olumsuzluklara ne demeli?Sporun niyeti böyle mi? Bakın; Celal Sandal ölüyor, tek sütun... Ne yapsın medya?.. İnsanlar Kezman'ın tırnağındaki son pansumanı daha çok merak ediyor. Yeni nesilden Celal Sandal'ı tanıyan bile yoktur ki. Çünkü eğitimlerindeki büyük plan budur!"Sen zavallı bir ülkenin talihsiz bir çocuğusun. Köşe dönebilmen için ana okulundan itibaren dilini öğreneceksin 'medeniyet'in! Onların mallarını tüketeceksin, onlara özeneceksin. Spor diye önüne konan 'futbol izleme' görevi'ni bir militan gibi yerine getirecek, başka sporla ilgilenmek istiyorsan NBA'e, Formula 1'e, odaklanacaksın. Tribünde oturmak fazla enerjini almıyorsa, kulübün için kavga et rahatla. İstersen ölebilirsin... Unutma; kredi kartıyla noel alışverişinde üç taksit ekstra".Futbol, bu eğitimin sinsi bir parçası olmuş bizim elimizde. Güzel ve çirkin, iyi ve kötü yer değiştiriyor futbol sayesinde... Devre arasında kale değiştirmek kadar normal ve kolayca.* * * Celal Sandal ölmüş, Şeref Eroğlu saldırıya uğramış, Semih Saygıner çok rahatsızmış, Nasuh Mahruki seçimi kaybetmiş, kime ne?Gecekonduda oturup, asgari ücretiyle yarı aç yarı tok yaşayan bir kalfanın, Tigana gönderilirse ödenecek milyonlarca Euro tazminat için hayıflanması, bağırması, gerekirse sokaklarda kavga etmesi nasıl bir komedinin son sahnesi, hiç düşündünüz mü?Ya da bir ilkokul öğrencisinin Beckham'ı, Kazım Karabekir'den iyi tanıması?Bizim hâlâ spor sandığımız atletizmle uğraşan "aptal" Anadolu gençlerinin üç öğün tarhana çorbası ile koşması ve onlara "yarım asırdır koşuyorsunuz bir şampiyon çıkaramadınız" sorgulaması, rezil bir yabancılaşma değildir de nedir? Bu ülkeye ne kadar zarar verirsen o kadar ödüllendirildiğin şu günlerde Celal Sandal, Şeref Eroğlu, Semih Saygıner, Nasuh Mahruki, hatta Anadolu'daki atletler "provokatör" bile sayılabilir neredeyse. Yok İstiklal Marşı çaldırmışlar, yok bayrağı göndere çektirmişler... Futbolları nasıl, futbolları? Buna sadece "futbol bağımlılığı" denemez... Başka bir şey bu... Olay, "sevda" boyutlarını aşmış. "Tutku"yu geride bırakmış, gözümüzü karartmış resmen. Yeni yıl yaklaşıyor ya; "gelecekbilimciler", 2030'daki Dünya'yı tahmin etmişler...Mesela;Türkiye AB'de olacakmış. Her kıyafette bilgisayar bulunacakmış.Mars'ta insan dolaşacakmış.Daha bir sürü kehanet... Özendim, birkaç tane de ben ekledim:24 yıl sonra derbiler Hayırsız Ada'ya inşa edilen stadda yapılacak, güvenlik önlemleri Donanma tarafından sağlanacak. Aziz Yıldırım, "bu son" diyerek adaylığını açıklayacak.Roberto Carlos Fenerbahçe'ye transfer olacak.Gerets, tazminatının son taksidini alacak.Galatasaray Seyrantepe'deki stadına taşınacak.Süleyman Seba sekizinci kez göreve çağırılacak.Şenol Güneş, Güney Kore spor bakanı olacak.Şike'nin belgesi bulunacak. 2030'da neler olacak! İsmet Ülker, "dayı dostum" bir spor adamıdır. Burası Türkiye'dir ve İsmet Ülker futbolcu değildir...O yüzden hatırlatmakta yarar vardır: kendisi 40 yıl önce Dağcılık Federasyonu'nu kuran, Kayak Federasyonu Başkanlığı yapan, Doğu'daki tahta kayaklı sporcuları ilk kez modern araç gereçle tanıştıran, sporcu, yönetici bir Türkiye sevdalısıdır. Uludağ, Köroğlu, Erciyes, Palandöken, Sarıkamış, Davraz kayak merkezlerini planlayan insandır. Hayatını dağlara adamıştır. Son eseri "Dağlarımız" elime geçtiğinde aradım ve muhteşem kitap hakkında bir iki kelime etmek için izin istedim. Yanlış anlaşılmasın; satılmıyor bu kitap. Kültür Bakanlığı'nın bir hizmeti olarak dağıtılıyor. Türkiye'ye dağlarından bakıyor. "Sağ ol Ercan" dedi. "Ama müsaade edersen bu hakkımı insanlarımızı dağlara davet etmek için kullanayım. Önümüzdeki günler futbol yok. Cennet dağlarımızın en zevkli zamanları. Kayaklarını alıp gitsinler. Kayamayanlar gezseler bile yeter. Herkesin Türkiye'de doğduğu için şükrederek döneceğine kefilim"Sporun ve spor adamının asaletine bakın. Haydi dağlara Fenerbahçe'ye verilen üç maç ceza açıklanmış, ekranda bir spor programı... İzleyicilerden gelen mesajları, sıra gözetmeden altyazı yapıyorlar.İnanılacak gibi değil!"Fener düşmanı federasyon; bu ceza çok fazla""Fener yalakası Federasyon; bu ceza çok az"Ya da iki ondan, bir bundan... Ama ard arda...Ne yapacaktı Federasyon; Fenerbahçe'nin kapısına kilit mi asacaktı?Veya ne yapacaktı Federasyon; "Bir daha yapma" deyip cezasız mı bırakacaktı? Vermiş işte bir ceza... Bu işin itirazı var. Bakılır, değerlendirilir, ceza iner veya çıkar. Aynen kalsa ne olur? 3 maç az mı, çok mu? İki taraf da "Şeriatın kestiği parmak acımaz" diyebilse keşke.Evet... Adaletin ortadan kalktığı nokta, bir tarafın çıkarına işlediği andır. Bunun bile olabilmesi için "önce adalet olmalıdır". Adalet ise ancak insanlar inanırsa vardır. Adalet, ayva reçeli değil ki, masada dursun... Bir kavram. Var mı inanan? Yok... İsteyen?.. O da yok. Bugün adalet diye bağıranlar, dün adaletin tekerine çomak sokanlardır. O zaman adalet yok zaten. Olmayan adaletin "taraflı" olduğunu iddia etmek saflıktır. eguven@milliyet.com.tr Önce Adalet olmalı