Dünyada ertesi günü kapının önüne kolaylıkla koyulabileceğiniz meslek hangisidir diye sormaya lüzum yok. Tabii ki futbol hocaları...
Evet, teknik direktörler aylarca, günlerce coşkuyla omuzlarda taşınırken, maalesef günün birinde tekmeyi yiyip bir gecede kapının önüne bırakılıyorlar. Ama hiç acımaya ve üzülmeye gerek yok. Zira inişli çıkışlı bu meslekte adınız bir defa çıkmaya görsün. Zira sık sık görüldüğü gibi kovulurken aldığınız tazminatların daha tadını çıkarmadan bir başka kulübün kapısından yeni bir milyonluk anlaşma ile girebiliyorsunuz. Sizin anlayacağınız kovulmak futbol hocaları için onur kırıcı bir olay değil.
Mantıklı düşünürseniz acaba teknik direktörler futbol oyunu için ne kadar gerekli? Yoksa bir orkestra şefi gibi sadece sahaya çıkıp elinde değnek yerine bağırıp çağırması yeterli mi? Anlaşılan psikolojik açıdan oyuncular hocalarını sevmezlerse, taraftarlarından hoşlanmazlarsa, yahut taraftarlar onlardan hoşlanmazsa, oyuncular birbirleriyle uyum sağlamazlarsa, birbirlerine candan bağlı değillerse teknik direktörün şöhreti ve tekniği tek başına bir işe yaramıyor. Böyle olmasa bugünlerde sık sık şahit olduğumuz teknik direktör yaprak dökümünü başka türlü açıklamak mümkün değildi. Anlaşılan biri gidip diğeri gelse de kervan bir şekilde yürüyor. Olan kulüplerin giden paralarına oluyor.