Yakın anlam taşıyan kelimeleri kimseyi üzmemek için yerinde ve iyi kullanmalıyız. Tıpkı politikacılar gibi olmamak lazım. Zira spor ne de olsa dostluğu ve iyi niyeti temsil ediyor.
Oturmuş 2010 Dünya Kupası maçları hakkında akademik tartışmalar yapıyoruz. Mesela maç anlatan spikerle, maçın sonucunu bilen ahtapot arasında ne fark var gibi. Dedik ya, tartışma akademik düzeyde. Derken, bir profesör “Arkadaş bizim kovduğumuz her yabancı teknik direktör, Dünya Kupası’nda birinci sırada. Bunun bir hikmeti olmalı” dedi. Diğer bir profesör ise “Ayıp abi onları kovmadık, gönderdik” diye cevap verdi, tartışma uzadı.
Ve saydılar: Hiddink, Del Bosque, Löw, Zico, Daum ve Lucescu... İsimler uzadı gitti. Bir üçüncü profesör arkadaşımız “O zaman Dünya Kupası’nı alabilmesi için Arjantin’in Maradona’yı Türkiye’ye göndermesi gerekir” dedi ve “O da böylece Türkiye’deki feleğin çemberinden geçmelidir. Keramet ahtapotta değil. Bizdedir” yorumunda bulundu.
Şimdiye kadar hiç sesini çıkarmayan bir asistan dayanamadı ve “Bu tip sportif akademik tartışmaları televizyonlara bırakmalıdır hocalarım” ifadesini kullanınca tartışma daha fazla büyümeden kapandı.