Eh, işte çok şükür ligler bitti. Şampiyonlar da belli oldu ve rahata kavuştuk. Gerçi “son iyi ise her şey iyidir” derlerse de inanmayın. Zira pişmiş aşa soğuk su katalanlar mutlaka çıkacaktır. Spor camiasında başkasının başarısını alkışlamanın bir fazilet olduğunu bilen kaç kişi var. Mesela şimdi takımını şampiyon yapan teknik direktörler için “şansı vardı, yok şöyle oldu, yok böyle oldu” diyenler çıkacaktır. Sanki adam şampiyon yapmamış, adama milli piyangodan para çıkmış.
Daha sonra bazıları modern futbolu uygulamaya çalışıp başarılı olamayan genç teknik direktörleri yere batırıp, biraz yaşlı biraz otoriter, biraz tecrübeli direktörleri ve bilhassa yabancı antrenörleri tavsiye edeceklerdir. Bizi sadece yabancı teknik direktörler Şampiyonlar Ligi’ne taşıyabilir diye tutturanlar da olacaktır. Mesela Daum’da olduğu gibi.
Gelsin dedikodular, tenkitler ve kirli çamaşırlar. Eh ölü mevsimin boş sayfalarını doldurmak o kadar kolay değil. Dahası bu yıl ne UEFA’da, ne de Şampiyonlar Ligi’nde sesimiz çıkmadı. Gelecek yıl da bu futbolla bir yere varamayız gibi çarpıcı iddialara da hazırlanmalıyız. Hele hele “Gelecek yıl takımı şampiyon yapacağım” diyen kulüp başkanlarının, “Gelecek yıl Şampiyonar Ligi’ni alacağım” diyen teknik direktörlerin vay haline.
Hani bazıları için “kaleminden kan damlıyor” derler ya. Ama ne yazık ki hayali tenkitlerden hoşlanan taraftarımız da az değil. Tribünlerde günlerce bağırıp çağırıp, sonra aynı oyuncuları saha kenarına çağırıp “vatan seninle gurur duyuyor” diyen taraftarlara böyle mesajlar ilaç gibi gelecektir. Bize kalırsa bütün yukarıdaki ihtimalleri ve geçen sezonun tahlilini futbol tarihine bırakıp önümüzdeki sezonun eldeki kulüp başkanları, teknik direktörler ve futbolcularla nasıl olaabileceğini tarafsız olarak tahlil etmek, hem okuyucuya, hem kendimize faydalı olacaktır.