Yine sıfır çektik, öldük öldük dirildik. Maziye doğru gitsek şu abartmalı övünmek tikimize aldanmadan kaç defa ölüp ölüp dirildiğimizin, sıfır çektiğimizin istatistiğini çıkarsak acaba karşımıza nasıl bir tablo çıkar. Görüyoruz ki sporumuzda bu tablo sevinçlerimizden ve coşkularımızdan daha çoktur.
Biz yine dünya sporuna diz çöktüreceğimiz ümidiyle yeni bir güne uyanırız. Ama hiç sormayız. Halk olarak yüzde kaçımız bilinçli spor yaparız, yapma imkanına sahibiz? Sporu ne kadar severiz? Yoksa spor tembeli miyiz? Sporcularımızın, profesyonellerimizin, mesela tanınmış futbolcularımızın popolarının genişliği yabancı sporculardan niçin çok defa bir kaç cm fazladır, düşünmeyiz? Spor yöneticilerimiz politik avantajlarını unutup spora ne kadar eğiliyorlar, spordan ne kadar anlıyorlar? Anlasalar büyük organizasyonlardan evvel bol galibiyetlerden, madalyalardan bahsederler miydi? Öyle olmasa böyle ümitle bakanları ve genel müdürleri ile devlet adına bu müsabakalara giderler miydi?
Çok güçlü spor yaratmak ancak geniş halk kitlesinin sporu benimsemesi ile olur. Çocukluktan itibaren spor yapmakla olur. Hemen bu yazıyı okuyunca kendinize değil, yanınızdakilere sorun “ne kadar aktif spor yapıyorsunuz” diye... Spor kürsüsüne çıkmak işte bu suale verilen çok evet cevabı ile olur. Eloğlu bu yüzden tek kalemde 3-4 madalya alabilecek adam yetiştirebiliyor. Spor ülkesi olduğu için.