Toplumlarda olması gereken beraberlik ve birliktelik çok önemli bir özelliktir. Demokrasilerde bütün tartışmaların tek hedefi bu birlikteliği sağlamak içindir. Kıskançlıklar, kutuplaşmalar, “benim dediğim olacak” felsefesi, toplumu yavaşlatır.
Uzun yıllar evvel San Francisco’da davet edildiğim bir Türk - Amerikan cemiyetinin kongresini hatırlıyorum. Bir Amerikan askeri üssünde yapılan kongrede başkan seçimi kaybedince taraftarlarını alıp gitmişti. Şaşırdığımı görenler, “Bu hep böyledir. Gidenler hemen yeni bir cemiyet kurarlar” demişlerdi.
Toplumumuzda da bu tip ayrımcılığa maalesef çok rastlanmaktadır. Çin’de düzenlenen olimpiyatlardaki başarısızlık değerlendirilirken sporun devlet elinden çıkması gündeme geldi. Bu biraz tartışılması gereken bir öneridir. Zira yukarıdaki misalimizdeki gibi ayrımcılık, başsız kalan sporu her yöne itebilecek ve kendine göre yönetecek gruplar çıkaracaktır. Bizce yine de devletin kontrolünde, otoriter bir üst yönetimi sporu ele almalıdır. Ve bu yönetimde çeşitli demokratik seçilen gruplar söz sahibi olmalıdırlar. Kulüplere belli spor alanlarında sorumluluklar ve mecburiyetler getirilip, başarılı sporcular ödüllendirilmelidir.
Tek tek sporcu başarıları ile övüneceğimize, geniş spor yelpazesindeki başarılarla sevinmeliyiz. Amerika misalindeki gibi her önüne gelen kendine buyruk spor hareketleri yaparsa bu aktif spor için hüsran olur.