18.02.2022 - 07:35 | Son Güncellenme:
TARİH 'BÜYÜK OYNA' DİYOR - ŞANSAL BÜYÜKA / MİLLİYET
Fenerbahçelilere bu yazacaklarım garip gelebilir... Fenerbahçe; çok beğendiğimiz iki stoperi Kim Min Jae ile Attila Szalai’yi ciddi anlamda sorgulamalı, yeniden gözden geçirmeli...
“Çok iyiler“ diyoruz, geniş alanda yakalandılar mı “eyvah. eyvah“, rakibi yakalama şansları yok... Uzun boylarına rağmen yüksek toplara hep rakipler vuruyor... İşte Slavia maçı; ilk yarının son dakikasında gelen golde rakibe asisti Kim yaptı... Peki, Slavia’ya ikinci golde asisti kim yaptı; Szalai... Rakibin iki golünde, iki asist senin iki stoperinden... Olacak iş mi?
Fenerbahçe’nin her maçta, bir ya da birden fazla gol yemesi raslantı mı, şanssızlık mı? Szalai ile Kim ancak takım savunmada kaldığında, kapandığında iyi iş yapıyorlar... Eee, bu takım da Fenerbahçe... Her maç kapanacak hali yok ya...
Gazetelerde sürekli okuyorum, “Szalai’ye 20 milyon, Kim’e 25 milyon euro“ diye... Böyle bir teklif varsa, Ali Başkan‘ın yerinde olsam bir saniye düşünmem, satarım...
FENERBAHÇE 'MADEN' BULDU
Slavia Prag, Avrupa futbolunun ikinci sınıf takımlarından biri... İkinci sınıf takımların da seri başı falan değil... “Orta direk“ takımlarından biri... Bütçesi Fenerbahçe’nin yarısı kadar...
Ancak çoğu takımda olduğu gibi bir Avrupalı kültürü, disiplini, kondisyonu, çabukluğu ve takım oyunu var... En önemlisi futbol aklı, o akılla yapılmış kadro mühendisliği var... Yani her takımda olması gereken, ama Fenerbahçe’de olmayan özelliklere sahipler...
Buna rağmen Fenerbahçe ilk yarıda, Slavia Prag’ın sağında adeta “maden“ buldu... Özellikle Ferdi, Pelkas ve Valencia önlerindeki geniş alanları, karşılarına engel çıkmadan çok çabuk geçtiler...
Ama gerisi yok... Tehlike alanlarında Fenerbahçe’nin etkisi ve yaratıcılığı sıfıra iniyor... Son pası, yani asisti yapamıyor...
Gol vuruşunu beceremiyor... Önündeki son rakibi geçse kaleci ile burun buruna kalacak, geçemiyor...
Sonuçta; vuramıyor, yıkamıyor, maçı kazanmak için avantaj sağlayamıyor...
Çünkü bu kadar, bundan fazlası yok...
'ÇOK BÜYÜK BİR HOCA VE GOLCÜYE İHTİYACI VAR'
Üstelik kendi yarı alanında, özellikle ceza alanı çevresinde çok “davetkar“ davranıyor... Rakibin pas üstüne pas yapmasına, çalım atmasına, kaleyi yoklamasına, hatta rahatça gol atmasına izin veriyor... Gol atmakta bu kadar zorlanır, gol yemekte bu kadar davetkar davranırsan nasıl maç kazanacaksın? Nitekim kazanamıyorsun... Fenerbahçe; büyük bir takımda küçük oyuncuları oynatmanın sıkıntısını çekip, faturasını ödüyor... Örnek; Slavia Prag ilk yarıda direkten dönen topu gol yaptı... İkinci yarıda Valencia‘nın direkten dönen topunu, aynı pozisyonda Mert Hakan üstten dışarı attı... Slavia’lı ağları buluyor, bizimki kargaları kovalıyor... O zaman bu iş nasıl olacak? Komik golcüler, savunma yapamayan, hücuma katılamayan orta saha oyuncuları, iyi sandığımız ama yanıldığımız stoperler... “Üzüm üzüme baka baka kararmayan“, ayakta kalan tek adam; Ferdi Kadıoğlu... Gerisi olsa da olur, olmasa daha iyi olur...
Madem her şey bitti, Fenerbahçe dükkanı kapattı, İsmail Hoca’nın yerinde olsam her maçta Arda‘yı oynatırım... Birinci dakikadan 90. dakikaya kadar... Hiç olmazsa Fenerbahçe bir genci kazanır... Başkan Ali Koç’un firması bu ülkede en büyük... Ali Koç adı çok büyük... Temsil ettiği Fenerbahçe adı büyükten de büyük... Bu kadar büyüklüğün içinde, küçük düşünceye asla yer olamaz... Fenerbahçe bu büyüklüğün içinde “küçük“ düşünmenin sıkıntısını, acısını, başarısızlığını, hayal kırıklığını yaşıyor... Büyük düşünün, büyük oynayın Sayın Başkan... Bu takımın çok büyük bir hocaya, çok büyük golcülere ve oyunculara ihtiyacı var... Bunları bulmaya, bunları almaya mecbursunuz Sayın Başkan... Bunu ben değil, Fenerbahçe’nin 100 yılı geride bırakan alışkanlıkları ve tarihi söylüyor...
AYNAYA BAKIN - TAYFUN BAYINDIR / MİLLİYET
Evettt... Bir sezon daha herhangi bir başarı elde etmeden, sürekli taraftarın isyanına ve protestosuna tabi kalarak, futbol adına hiçbir şey vermeden “yönetim istifa” sesleriyle tamamlandı. Var ligde belki bir kaç maçın ama oynasan ne yazar oynamasan ne yazar! Gerçekten koskaca Fenerbahçe takımına yazık oluyor. Kupada yoksun, ligde hayalet gibi dolaşıyorsun, tek bir hedefin kalmış o da Avrupa... Orada da yerle yeksan oluyorsun... Hem de Kadıköy’de... Milyonlarca euro harcanarak kurulan bu takımın bir sisteminin olmaması, oyun içindeki geliş-gidişlere göre pozisyon değişikliğine gidilmemesi, oyuncuların neredeyse tamamının durağan oynamayı meziyet sayması anlaşılır gibi değil... İsmail Kartal da ne yazık ki, hayal kırıklığı yaratan ekibe dahil oldu. Büyük umutlarla geldiği eski takımına bir kaç küçük dokunuş yapsa başka bir takımı izlemek mümkündü. Ama o da bulanık akan suyun debisine kendisini bıraktı.
Tam bir boş vermişlik var. En tepeden en aşağıya kadar. En tepe dediğim yer elbette başkanlık makamı. Boşvermişliğin en güzelini dün hep beraber canlı yayında yaşadık. Evinde oynadığım maçın ilk yarısında berbat bir futbol oynamış ve 1-0 mağlubiyetle soyunma odasına gitmişsin.
'FERDİ VE BİRAZ PELKAS...'
O kısacık devre arasının her anını ikinci 45 dakikada ne yapacağını konuşarak, planlayarak, tartışarak geçirmen gerekirken sanki onlarca gol atmış bir takımmış gibi erkenden sahaya geliyorsun... Hepimiz gördük, neredeyse 5 dakika Fenerbahçe Futbol Takımı koridorda hocaları İsmail Kartal ile beklediler. Konuşarak hiçbir şey olmaz diyebilirsiniz. Emin olun olur. O soyunma odası koridorunda boş boş geçen dakikalarda küçük moral konuşmaları dahi işe yarar. Ama işin içine boş vermişlik girerse, buna bir de çaresizlik eklenirse ki, bu teknik adam çaresizliğidir, allame-i cihan da olsan bir işe yaramaz. Dün koskoca 90 dakikada Ferdi, biraz da Pelkas giydikleri formanın hakkını veren oyunculardı. Onların çabalarına, mücadelelerine şapka çıkarmak lazım. Umarım, transfer konusunda büyük becerisi olan Fenerbahçe Yönetimi Ferdi Kadıoğlu transferini de çabucak gerçekleştirir. Üzülerek söylemeliyim ki, Fenerbahçe umutsuz vaka noktasına geldi. Tedavisi yok. Çözüm kangren olmuş uzvu kesip atmakta. Emin olun atılan uzuv baş bile olsa Fenerbahçe küllerinden doğmayı becerecek güce sahiptir. Yeter ki, aynaya bakıp gerçekleri görmekten korkmasınlar.
SLAVIA DERS VERDİ - MEHMET DEMİRKOL / FANATİK
İsmail Kartal’ın Giresun maçı sonrası bir övgü sebebi olarak altını çizdiği 120 km. kat edilen mesafeyi yaratan durum, dünkü hezimetin sebebi. Kolay top kayıpları, hücumda doğru savunma pozisyonlarının alınamayışı, mecburi geri koşular... Slavia Prag sadece fizik ve organizasyon olgunluğuyla bundan çok kolay yararlandı. Memlekette sürekli oyuncu kalitesiyle anlatılmaya çalışılan ‘iyi kadro, kaliteli takım’ olgusunu da çöpe attılar. Ortalama bir kadro ama hiçbir an alan oyununun gereklerinden kopmayan bir pozisyon ve rol sadakatiyle... Sade, basit, dümdüz bir takım.
HEP BİR ADIM ÖNDE
Fenerbahçe topa nerede sahipse oraya 10 kişiyle geldiler. Bir tek Fenerbahçe oyuncusuna dahi rahat top aldırmadılar. İcap ettiğinde iki stoper birden rakip alanda, hem de uzun süre kaldı. Yani asla deplasmandaymış gibi oynamadılar. Aslında organizasyonunu doğru kurmuş, ikili üçlü pas şablonlarını doğru kuran bir takım için açıklar da verdiler. Ama Fenerbahçe’de bir taç şablonu bile yok gibiydi. Oyunu rakip için sıkıştırdılar ve hep bir adım önde oldular.
SÜREKLİ DOĞAÇLAMA
Bu tip organizasyona ulaşmak için süper starlara ihtiyaç yok gördüğünüz gibi. Ezberlenmiş, terk edilmeyecek şablonlara ihtiyaç var. Misal ülkenin en iyi kalecilerinden biri olan Altay’ın 2. golde çıkışı asla olmamalı. Aynı doğaçlamayı Fenerbahçe ön tarafta da sürekli yaptığı için sorunlar büyüyor. İşte bunun içinde Ferdi’nin ekstra oyunu da değerini bulamıyor.
3 KULVAR 3 GOL - FAİK ÇETİNER / FANATİK
İsmail Kartal göreve geldiğinde "Biz 3 kulvarda yarışan bir takımız" dediğinde söylediklediklerine aslında kendi bile inanmıyordu. Zaten takımı kendini kısa zamanda tekzip etti. Lig ve kupadan sonra bir ümit gözler Slavia Prag maçına çevrilmişti. Rakibin önemli silahları, en önemlisi teknik direktörü İstanbul’a gelmemişti.
Fenerbahçe mi?
Sağ beki varla yok arası, Ferdi sol bekte harcanıyor. Hücumda etkili, beraberlik golünün yaratıcısı , 2. golün sahibi.(Ben olsam çıkıp sol bek oynamam) Santrafor diye aldığın iki oyuncu (Berisha, Serdar Dursun) kulübede. Son 15 dakika oyuna giriyorlar.
Oyun planı yok
Takımın oyun planı yok. Plan olmayınca Mert Hakan, Sosa, Zajc oyuna giremiyor, oyun kuramıyor, sonra protesto ediliyorlar. Düşünün Fenerbahçe takımı koskoca bir ilk yarıda rakip kaleye ne şut atabildi ne orta yapabildi, ne de korner kullanabildi. Osayi şaşkın, Pelkas ve Valencia yalnızları oynuyordu. Sahaya hamle oyuncusu olarak, süpriz transfer Ozan Tufan sürülüyordu. ( Neden genç Arda girmez?). Kadköy’de beraberliği yakalamasına rağmen Fenerbahçe’nin 5 dakikada 2 gol yemesini izah etmek bile zor. Slavia Prag maçında gördük ki, bu takım teslim bayrağını çekmiş. Yeni sezon için kollar hemen sıvanmalı. Ama asıl problem kolları sıvayacak futbol akılları kimler olacak? Yazık, hem de çok yazık.