28.12.2022 - 07:45 | Son Güncellenme:
Spor Toto Süper Lig'in 10'uncu haftasında Fenerbahçe, Hatayspor'u konuk etti. Sarı-lacivertliler sayısız gol pozisyonuna girdiği mücadeleyi 4-0 üstün tamamladı. Fenerbahçe taraftarlarını mutlu eden hücum futbolunu spor yazarları değerlendirdi. Şansal Büyüka, sarı-lacivertlilerin maçı 10-0 bile kazanabileceğini okuyucularıyla paylaştı.
İşte Fenerbahçe - Hatayspor maçına dair değerlendirmeler...
FERRARİ FERDİ / ŞANSAL BÜYÜKA
Fenerbahçe uzun süredir unuttuğu “önde baskıyı” Hatay maçında hatırlayınca, rakibin tehlike bölgelerinde çok top kaptı, iki gol attı, yakalayıp atamadıklarıyla belki de sezonun en farklı ilk yarı sonucunu kaçırdı. Abartısız 5-6 golle bitecek bir ilk yarı, bitebileceği en kısır sonuçla 2-0 bitti.
Fenerbahçe’de çok önemli iki oyuncu var. Biri Ferrari Ferdi... Adamın sağı-solu yok. Makas atmıyor. Zaman kaybetmiyor. En hızlı, en kestirmeden, en çabuk şekilde takımı öne ve gol pozisyonuna taşıyor.
Çok önemli ikinci futbolcu; Arao... Gösterişsiz ama çok katkı vererek oynuyor. Rakibi iyi bozuyor, tehlike doğacak alanları çok iyi seziyor ve “ateş bacayı sarmadan” yangını söndürüyor. Ayrıca; bir sağa, bir sola yalpa yapmıyor. Kazandığı her topu, hem de son derece isabetli hücum alanlarına atabiliyor.
Fenerbahçe belki de bu sezonun en fazla pozisyona girdiği, en fazla şutunu attığı bir ilk yarı oynadı. Kabul edelim ki, Hatay orta alanı geri dörtlüsünü “kaderiyle baş başa” bırakarak Fenerbahçe’nin değirmenine su taşıdı.
Fenerbahçe tribünlerinde “Profesör Jorge Jesus” yazılı kaşkoller gördüm. Ancak Profesör, henüz Fenerbahçe savunmasının arkasına atılan toplara bir çare bulamadı, bir önlem alamadı.
Hatayspor, maçın başlangıcı gibi, ikinci yarının başlangıcını da iyi yaptı. Fenerbahçe kalesinde sıkça göründü, Fenerbahçe ataklarında ilk yarıda olduğu gibi az adamla yakalanmadı, her atağı kalabalık karşıladı.
Fenerbahçe’nin fark yaratacak bir numaralı oyuncusu hiç kuşkusuz İrfan Can Kahveci... Ama İrfan’ın farkı genellikle fark edilmiyor. Sonradan oyuna giren Mert Hakan da daha fazlasını vermeli. Fenerbahçe için önemli oyuncular bunlar... Tam kapasite oynasalar çok şey değişir. Her şey çok daha güzel olur. Ama maksimuma değil, minimuma yakın oynuyorlar.
Fenerbahçe arka arkaya gelen iki yenilginin ardından, ilk yarının tamamında, ikinci yarının son 15 dakikasındaki iştahlı oyunu ile farka gitti. 4-0 kazandığı maçı 10-0 bile kazanabilirdi.
Ama unutulmasın; Fenerbahçe’nin attığından çok daha önemlisi, bir maçı gol yemeden bitirmiş olması...
Neredeyse her maçta gol yemeyi alışkanlık haline getiren Fenerbahçe için, bir maçı gol yemeden bitirmesi, en az attığı 4 gol kadar önemli...
KART YOK HUZUR VAR / ERCAN GÜVEN
Kadıköy’de kırmızı kart yok, heyecan, keyif ve dört gollü pembe bir tablo vardı. Liderliğe dönüş bile başlı başına olaydı!
Aslında altı haftadır yenilgi almayan Volkan Demirel’in Hatayspor’u karşısında maça hiç de iyi başlamadı Fenerbahçe… Art arda iki mağlubiyetin, son üç maçta üç kırmızı kart görüp ancak iki gol atabilmenin ağırlığı vardı sanki. Artık deşifre olmuş ve Trabzonspor tarafından çaresi bulunmuş önde baskıyla hataya zorlama oyununu unuttuğu gibi dörtlü çizgi defansının arkasına iki kez adam kaçırdı.
Ancak, Valencia olmasa da orta sahada Zajc, solda Rossi ve iştahlı futbolun resmini çizen kanat bekleri Ferdi ile Osayi, adeta takımı zorladı ve Jesus’un futboluna döndürdü 10 dakika içinde.
Bu “sahada toparlanma” sürecinde King’in kornerden gelen topu kaleyi göndermesiyle ve özellikle Ferdi’nin müthiş oyunuyla daha ilk yarıda kendini aştı Fenerbahçe.
İlk golün ardından King’in ziyan ettiği, Rossi’yi ligin en çok kurtarış yapan kalecisi Erce’nin engellediği pozisyonlar vardı. Ardından, Ferdi’nin tek başına soldan taşıdığı, Hatay ceza alanındaki Rossi’yi gördüğü, onun da geriye çıkarıp Batshuayi’nin ayağına teslim ettiği ikinci gol geldi.
İlk yarının kalan dakikalarında Hatayspor’un daha açık oynamasına gerek kalmadan Fenerbahçe kendi kendine vites yükseltti ve ön alan baskısına başlayarak sahadaki mücadeleyi tek taraflı hale getirdi.
Evet… Hatayspor da diğer takımlar gibi Fenerbahçe’nin yapacağını da önlemini de biliyordu ama ne temposuna yetişebiliyordu Fenerbahçe’nin ne de savunma arkasına top atacak fırsat bulabiliyordu. İrfan Can’ın golünü Burak kale çizgisinden çıkarmasa, Zajc’ın uzaktan şutunu Erce kurtarmasa ilk yarı daha da farklı bitebilirdi.
Maçın ikinci yarısı aynen ilk yarı gibi başladı. Yine oyunu domine eden, ön alan baskısı yapan Hatayspor, zorlanan Fenerbahçe idi. Volkan Demirel’in yaptığı üç değişiklik işe yaramıştı. Osayi ve Ferdi’nin çabaları, Batshuayi’nin pozisyonu da olmasa ikinci devrenin ilk yarısı tamamen Hatayspor üstünlüğündeydi. Açıkçası bir gol atabilse oyuna ortak olacak gibiydi Hatay.
Fenerbahçe’nin gol yememek için oyunu rölantiye almaya bile razı olduğu dakikalarda Jesus’un hamleleri geldi. İrfan Can ve Rossi çıktı, Lincoln ile Mert Hakan girdi. Lincoln’ün ince pasları ile Fenerbahçe topu daha çok ileride tutmaya, daha rahat çıkmaya başladı. Burak’ın kendi kalesine attığı ama ofsayt nedeniyle Fenerbahçe’ye yazılmayan bir gol bile geldi.
Maçın bitmesine çeyrek saat kala Jesus iki hamle daha yaptı, golleri atan King ve Batshuayi’yi çıkarıp Emre Mor ile Serdar Dursun’u oyuna soktu ve Fenerbahçe maçın son dakikalarına sığdırdığı golleri hatırladı.
Önce Serdar Dursun’un ayağından üçüncü golünü kazandı ev sahibi. 86’daki golü Hatayspor hatası hazırladı ama Jorge Jesus’un pek beğenmediği Serdar Dursun’un takipçiliğini yabana atmamak lazım.
Sonra uzatmalarda kazanılan kornerden Gustavo’nun dördüncü golü tabelaya son noktayı koydu.
Kadıköy’deki dört gollü galibiyet ve liderlik koltuğuna yeniden oturmak, Fenerbahçe’nin 11 kişi tamamladığı maçları çok zor kaybedeceğini, bol pozisyon üreteceğini ortaya koyarken Dünya Kupası arasına yenilerek girip yenilerek çıkmanın endişelerini sildi.
FENERBAHÇE FAVORİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ / UZAY GÖKERMAN
Cumartesi gecesi Trabzonspor maçı sonrasında yazdığım maç yazısının çatısını kriz yönetimi üzerine kurmuştum.
Kriz ne demektir ya da nasıl ayırt etmeliyiz?
Kavramlara olduğundan farklı anlamlar yükleyebildiğimiz gibi zaman zaman kendi anlamlarımızı kavramların üzerinde kristalize edebiliyoruz.
Büyük maçlar olağanüstü tedbir ve hazırlık gerektiren karşılaşmalardır. Bir spor; futbol olayıdır.
Buralarda sadece iyi futbol sergilemeniz, çok güçlü, yetenekli, formda oyuncularınız olması yetmez. Hatta zaman zaman formda bir takımın, görece favori olmayan ancak iyi konsantre olmuş bir ekibe karşı beklenmedik bir yenilgi alması hiç de sürpriz değildir.
“Derbilerin veya büyük maçların” favorisi olmaz deyimi burada anlam kazanır.
Fenerbahçe çok uzun yıllar özellikle sahasında oynadığı büyük maçlara çok iyi hazırlandı ve yıllara yayılan seriler kurdu.
Hatta stadyuma büyü yapıldığı ile ilgili irrasyonel haberler bile çıktı.
Bu bir kriz yönetimiydi. Camia yek vücut hale gelir ve kazanmak için çok güçlü bir sinerji oluştururdu.
Ancak bir süredir içine girdiği özel süreçlerin sonunda Fenerbahçe bu sinerjisini yitirdi ve büyük maçlar sorun olmaya başladı.
Trabzonspor karşılaşmaları kelimenin tam karşılığıyla “kriz ortamıdır.”
Trabzonspor, Trabzon’da oynanan Fenerbahçe maçlarına sezonun en kritik randevusu olarak bakıyor ve meseleyi sadece bir spor olayı, futbol mücadelesi şeklinde de görmüyor.
Ulaşabildiği, uzanabildiği tüm araçları seferber ediyor.
Futbol takımının her bireyi için de muhtemelen özel olarak ilgileniyor. Bunu saha içindeki yüksek konsantrasyondan net olarak gözlemleyebiliyoruz.
Hatayspor maçı sonrasında bu girişe neden gerek duyduk şimdi?
Fenerbahçe Pazar gecesi Galatasaray’ın galibiyeti ile sonuçlanan karşılaşma sonrasında liderliği ezeli rakibine devretti.
Soru şu; acaba bu Fenerbahçe’nin bir düşüşü müydü yoksa favori takımların sezon içinde birkaç defa yaşadıkları kısa süreli yer değiştirmelerinden biri miydi?
Fenerbahçe’nin Trabzonspor’a kaybetmesi sezonu etkileyecek bir sonuç muydu yoksa işte bu yazının içine yerleştirmek için girişte anlatmaya çalıştığım bir iki maçlık bir yönetimsel zafiyet, yetersizlik miydi?
Dünya Kupası arasında oynadığı üst düzey hazırlık karşılaşmalarında Fenerbahçe’nin genel ortamalasını görme şansımız oldu.
Ayrıca Avrupa Liginde gösterdiği performansı da bununla birlikte değerlendirmemiz doğru bir yaklaşımdır.
Hatayspor’un Süper Ligin alt sıralarında bir takım olması belki dünkü karşılaşma özelinde kazanılan bol gollü galibiyeti ölçülendirmede tedbirli hareket edilmeye zorlasa da şu sonucu güçlü bir sesle söylememiz gerekiyor; Fenerbahçe Süper Ligin şampiyonluk favorisidir.
Süper Ligin genel ortalaması malum; futbol olarak da kalite bakımından da değerlendirdiğimizde bunun üzerine çok az takımın çıkabildiğini görüyoruz.
Geçmiş yıllarda Fenerbahçe bu ortalamaların altında kalan takımlara karşı üstünlük sağlayamadığı için üst sıralarda yer bulamıyordu veya rekabet edemiyordu.
Sezonun sonuna kadar Fenerbahçe’nin büyük maçlarda krize gireceğini ancak böylesi maçları rahat kazanacağını bir kere daha görmüş olduk.
Maça gelmek için çok uzun bir giriş yaptığımın farkındayım. Ancak bu farkındalığın pekişmesi gerekiyor sanırım.
Fenerbahçe kafa olarak rahat çıktığı karşılaşmalarda özgürce hareket edebilme becerisi gösteriyor. Hele bu oyun taraftarın desteği ve coşkusuyla bütünleşince çok daha belirgin hale geliyor.
Takımın tamamının çok uyumlu olduğunu söylememiz mümkün değil.
Sahayı üç boyutlu görüp ona göre dağılan, oynayan ve oynatmak isteyen oyuncu grubu ile biraz daha bireysele kaçan futbolu ile ön plana çıkmaya çalışan futbolcuların 90 dakika boyunca ortalaması sürekli değişiyor.
Ferdi ve Osayi birinci ve ikinci grubun iki önemli birer oyuncusu durumunda.
Ferdi’nin sol kanattan geliştirdiği ataklarda Rossi’ye ne yapacağını birkaç deneme ile göstermesinden sonra bu oyuncunun asist yapacağı pozisyonu hazırlaması futbol adına büyük bir zenginlikti.
Osayi ile Ferdi yaklaşık olarak aynı gelişim sürecinden gelmelerine ve bu sezon takımın en kritik sağ ve sol kanat oyuncuları olmasına karşın katkı bakımından aynı seviyede olduğunu söylersek Ferdi’ye büyük haksızlık yaparız.
Ferdi, önünde ve etrafında onun ne yapacağını anlayan ve buna göre hareket eden oyuncu ile çok büyük işler yapacağını bu karşılaşmada net olarak gösterdi.
Rossi ile İrfan Can’ın yer değiştirmesinden sonra önündeki yeni tandemi İrfan Can oldu; benzer atakları geliştirmeyi sürdürse de İrfan Can’ın o oyunu kendi ekseni etrafında okuması ve değerlendirmesi nedeniyle aynı uyumu sağlayamadı.
Bu Fenerbahçe’nin çözmesi gereken bir takım oyunu sorunudur.
Osayi ile İrfan Can’ın sağ tarafta bir türlü sağlayamadıkları üretkenlik de böyle bir şeydir.
Rossi ilk golde sıra dışı bir korner atışı ile King’e ilginç bir asist yaptı. Bu korner opsiyonunun Samandıra’da iyi incelenmesi ve diğer duran top kullanan futbolculara örnek olması gerektiğini düşünüyorum.
Fenerbahçe’nin golcüleri King ve Batshuayi bu maçta çok hareketli oynadılar. Gol bölgelerine sezgisel süzülüşleri ve pozisyon bilgileri önemliydi.
Jesus’un hiçbir zaman ilk tercihi olmaması bu nedenle forma bulduğu karşılaşmalarda takımın as oyuncularına göre çok daha ürkek oynamasına karşın sahayı üç boyutlu okuyabilen ve oyunun yönünü sürekli değiştirmeye çalışan bir diğer futbolcu Zajc’ın bu maç özelinde orta alanda önemli işler yaptığının hakkını her zaman olduğu gibi teslim etmem gerekiyor.
Bu bölgede oynayacak çok fazla seçenek olduğu için Jesus’u eleştiremiyorum. 3 ayrı kulvarda mücadele eden takımda her oyuncuyu hazır tutacak bir forma adaletini sağlaması sanırım yeterli olacaktır.
Fenerbahçe’nin çizgi savunması bu karşılaşmada da iyi iş gördü ancak Trabzonspor maçındaki gibi o çizginin aynı zamanda büyük bir tehlike kaynağına dönüşebileceğinin tecrübesine yakın pozisyonlar Hataysporlu futbolcular tarafından da denendi. Buralara dikkat edilmesi gerekiyor.
Ve son olarak Fenerbahçe’nin eğer bulabilirse çok iyi bir stoper transferine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.