SkorerFELIPE TRAJEDİSİ

FELIPE TRAJEDİSİ

13.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Brezilyalı oyuncu ile İngilizce ve Portekizce sözleşme yapılmıştı. Ama "İki ay para almazsa, serbest kalır maddesi" uyanık menajerlerin marifetiyle, Portekizce olanda bir ay kısalmıştı

FELIPE TRAJEDİSİ

Fatih Terimin ilk yılında, transfer bombaları ardı ardına patlıyordu. Ahmet Ceyhan ve Murat Beyazıt, Güney Amerikayı neredeyse karış karış geziyorlar, izleyip, beğeniyorlardı. Tabi, hiç hesapta olmayan oyuncular da birdenbire ortaya çıkıyordu. Örneğin Ceyhan ile Beyazıt, daha önce izledikleri bir forvet oyuncusunu almak için bir gün Meksikaya gittiler. Ama döndüklerinde yanlarında defans oyuncusu olan Almaguer vardı. Kimse de "Yahu, siz forvet diye gitmediniz mi ? Bu da nereden çıktı ?" diye sormadı. Ayrıca yöneticilerin, noterde Almaquerin ismini yazarken, ne kadar zorlandıkları da hala dilden dile dolaşır. Galatasarayda iki yıl boyunca, gerçekten hiçbir takımda rastlanmayan transfer öyküleri yaşandı. Oynamayan, oynayamayan, uyum gösteremeyen, kaçan ve kovulan futbolculara, milyonlarca dolar boşu boşuna ödendi. Ve Cim - Bom öylesine aldatmacaların içine girdi ki, birçoğu yıllarca unutulmayacak. Örneğin Felipe olayı, Sarı - Kırmızılı kulüpte futbol şubesinin dramatik yüzünü kanıtlar gibiydi. Felipe de o sıralarda geldi. Teknik Direktör Fatih Terim, ilk yönetim kurulu toplantısında Brezilyalı oyuncuyu öylesine bir övdü ki, herkes heyecanlandı. İşte Terimin sözleri: "Rüzgar gibi bir oyuncu. Sol kanatta Roberto Carlosdan daha hızlı". Felipe böylesine bir tariften sonra Galatasarayın umudu olmuştu. Ancak Brezilyalı futbolcu ile yapılan sözleşmede, çok ilginç bir madde vardı. Buna göre iki ay para ödenmezse, Felipe otomatik olarak serbest kalacaktı.Felipeli yeni Galatasaray kamp çalışmalarına başlamıştı. Ama sol kanat oyuncusu, idmanlarda bir anda orta alan oyuncusu olmuştu. Üstelik Terim, ona bir de 10 numaralı formayı verdi. Yani, üç gün önce sol kanadın Roberto Carlosu diye tanıtılan Felipe, üç gün sonra orta sahanın Hagisi olmuştu. Bir yıl kimsenin giymediği efsane forma şimdi Brezilyalı futbolcunun sırtındaydı. "Hoca ne oluyor ?" diye soran da çıkmadı.Maçlar başlayınca yeni Brezilyalı Haginin havası sönüverdi. Fatih Terim surat asmaya başladı ve basın yoluyla bu oyuncuya ince mesajlar göndermeye da başladı. Felipe, koşmadığı takdirde takıma girmesinin zor olacağı konulu bu mesajları hemen almış, bütün keyfi kaçmıştı. Ayrıca Dünya Kupasında üçüncü olan Milli Takımımızda yer alan bazı Galatasaraylı oyuncular da, yeni yabancılara karşı tavır almışlardı. Felipe, Pinto, Almaquer ve Sarra soğuk davranıyorlardı. Bu olayı yöneticiler, "Hagi, Taffarel ve Popescu gibi yüksek kariyerli oyunculardan sonra, bu isimleri ikinci sınıf gördüler. Bir de Güney Korede üçüncü olunca, kendilerini çok üst düzey olarak düşündüler. Böylece onlara da farklı gözle bakmaya başladılar" diye yorumladılar. Ama bu soğukluk özellikle Felipenün üzerindeki olumsuz etkiyi çoğaltmıştı. Carlos mu, Hagi mi? Felipe ile Terim arasında soğuk savaşın dozu giderek artıyordu. Brezilyalı oyuncu gözden iyice düşmüş, artık yedeğe bile düşmeye başlamıştı. Yöneticiler de rahatsızdı. Ali Dürüstün, Alp Yalman ile birlikte konuşmaya gittiği Felipe hocayla ilgili şikayetlerini dile getirdi. Haklıydı: "Hoca, beni burada mı gördü ? Ben onun için nasıl sürpriz bir oyuncu olabilirim ? İzleyip, aldı. Hayatım boyunca hep bu şekilde oynadım. Şimdi beni nasıl koşmuyor diye suçlayabilir ?". Bu sözler akıllara şu soruları getiriyordu: "Bu oyuncu madem koşmuyordu, o zaman neden İstanbula getirildi? Felsefeye uymuyorsa niçin transfer edildi?".Dürüst ile Yalmanın görüşmesinden sonra da hiçbir şey değişmedi. Hatta Terim, Felipeye karşı olan tavrını, yönetimde de dile getirdi. Hocanın şikayetleri sürerken, bir yönetici öneri getirdi: "Felipeyi takasta kullanalım. Parasını vermeyelim." Bunun üzerine, Brezilyalı oyuncuya yapılan ödemeler de kesildi. Ama bir nokta unutulmuştu. Felipenin sözleşmesinde, iki ay para verilmediği taktirde, serbest kalacağı yazıyordu. Ne yazık ki Galatasaray gibi bir kulüpte, hiç kimse bu sözleşmeyi hatırlamadı.Ayrıca Felipenin iki lisanda (İngilizce - Portekizce) düzenlenen sözleşmesinde çok daha ilginç bir durum vardı. İngilizce sözleşmede bir taksidin ödeme tarihi Ağustos ayı diye gösterilirken, Portekizce olanda 1 Ağustos ibaresi kullanılmıştı. Yani Felipe bir ay süre kazanmıştı. Galatasaraylı yöneticiler, İngilizce sözleşmeyi okuyarak imzalamalarına rağmen, Portekizceden anlamadıkları için, o mukaveleye de "Nasıl olsa aynısıdır" diyerek imzayı çakmışlardı. Ve Ağustos ayını heba ettiler. Ve sözleşmeye bakmadan Felipeye toplam 3.5 ay para vermediler. Menajerler de durumu hiç belli etmediler. Ancak Galatasaraylı yöneticilerin bu hatanın başlarına açacağı dertlerden henüz haberleri yoktu. Zira Felipenin menajerleri, FIFAda Portekizce sözleşmeyi kanıt olarak kullanmışlar, aklı başına geç gelen Galatasaray yönetimi ise alacakları da ödemediği için suçlu durumuna düşmüştü. İşte bu yüzden Cim - Bom, 3 milyon dolarlık bonservis harcamasının tümünü kaybetmiş, bir de Felipeye 300 bin dolar tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Bakmadan imza Sarı - Kırmızılı kulüp için bu olayın bir başka traji komik yanı daha vardı. FIFAdaki gelişmelerden habersiz olan Galatasaray, Felipenin menajerleri ile pazarlığa oturmuştu. Menajerler uyumlu bir şekilde işleri yürütürken, yönetime de "Felipe gidecek, ama biz size çok kaliteli oyuncular getireceğiz" diye söz veriyorlardı. Galatasaraylı yöneticiler sevinmişti. İstanbuldan ayrılan Felipeden sonra yeni futbolcular için öneri bekleyen yönetime FIFAdan acı haber gelmişti: "Felipe sizi şikayet etti. Alacaklarınızı ödememişsiniz ?" İşte bu mesajın ardından herkes, sözleşmelerdeki değişikliğin farkına ancak vardı. Paranın ödenmemesi nedeniyle FIFA, Felipeyi haklı buldu. Bonservis yandı, yabancı oyuncu yasağı kondu. Aslında anlatacak çok şey olmasına rağmen Galatasarayda yaşanan olaylardan belli başlılarını kaleme alıyoruz. Özellikle Felipe olayı, UEFA standartları peşinde koşan Galatasaray gibi bir kulübün, son 1.5 yılda nasıl yönetildiğini açıkça gösteriyor. Yöneticiler ve profesyonellerin arasında bulunan boşluk, müdahale yetersizliği, ilgisizlik, bir tencerede kaynatılınca, işte böylesine trajediler gün yüzüne çıkıyor. En iyi örnek Terim ilk geldiğinde, yapılan transferler de bazı sıkıntılar yaratmıştı. Örneğin Ümit Davalanın alınışının yanı sıra Hakan Ünsalın geri dönmesi herkesi şaşırttı. Üstelik Hakan Ünsal, İngiltereye 3 milyon dolar karşılığında satılmıştı, şimdi ise geri alınıyordu. Başkan Canaydın, hocaya her türlü yetkiyi verdiği için sesini çıkarmadı. Ancak Terim bir süre sonra Okan Burukun da İnterden alınmasını isteyince Başkan ilk kez devreye girerek "Hayır" dedi, "Bu kadar eski oyuncun yeter". Hoca da vazgeçmek zorunda kaldı. Aslında bu olay Özhan Canaydının, Fatih Terime ilk, belki de son müdahalesiydi. ya da bizim kulağımıza gelen buydu. Çünkü en yakın çalışma arkadaşı Refik Arkan, Başkanın, yönetime "Karışmayın" talimatını verirken, kendisinin sürekli Terim ile diyaloğa girdiğini söylüyordu.Yönetim de, bu transferler yüzünden bazen kendi arasında tartışıyordu. Örneğin Lukunku ilk geldiğinde beş yıldızlı otelde kalmıştı. Dolayısıyla masrafı da çok fazla oldu. Fatura yönetime gelince Refik Arkan, futbol şubesine "Çok düzensiz davranıyorsunuz ve para harcıyorsunuz. Lukunku neden otel yerine, tesislerde kalmadı ?" diye sormuştu. Elmasın yanıtı hazırdı: "Madem bu kadar düşünüyorsunuz, o zaman siz de Fatih Terim ile Ritz Carlton oteli yerine Florya Tesislerinde imza törenini yapsaydınız". İlk müdahale Söz gümüşse "Benim sistemim Milli Takımda, Galatasarayda sonuç almış bir sistemdir. Bundan asla vazgeçmeyi düşünmedim. Kimse benden sistemi değiştirmemi beklemesin." Fatih Terim / Kasım 2002 "Kulüp Başkanı olarak, şeffaf yönetim tarzıyla, uzun süredir üzerinde çalıştığımız projelerimize, herkesin katkısını ve desteğini bekliyoruz." Özhan Canaydın / Mart 2004 DIŞ İlişkiler Sorumlusu Mete Razlıklı, Faruk Süren döneminden bu yana, kulüpte çalışmıştı. İsviçrede yaşıyor, iyi derecede İngilizce ve Fransızca biliyordu. Galatasaray Lisesinden de Özhan Canaydının sınıf arkadaşıydı. Razlıklı, I. Terim devrinde görevdeydi. Lucescu ile de çok iyi anlaştı ve yakın dost oldu. Hatta Rumen hocanın gitmemesi için çok uğraştı. Tabii bu, Terimin kulağına gitti. Hoca da, ekibini oluştururken, Mete Razlıklıyı almadı. Razlıklı ise rahattı. Ancak kovulduğunu öğrendiğinde, şaşırdı. Çünkü Terimin işine karışmayacağını söyleyen Canaydın, sınıf arkadaşını bile harcamıştı. Razlıklı şoku GALATASARAYIN 3. yıldızı taktığı sezon, Lucesculu kadro Samsunu deplasmanda Radunun golüyle mağlup etmişti. Başkan Özhan Canaydın da görevdeydi. Ali Dürüst yetkisini kullanarak, soyunma odalarında galibiyet primini 50 binden, 75 bin dolara çıkardı. Ancak İstanbula döndüğünde, başta Başkan olmak üzere birçok yöneticiden, "Böyle bir kararı, haberimiz olmadan nasıl alırsınız ?" tepkisiyle karşılaştı. Dürüstün yanıtı sertti: "Futbol takımını idare etmenin bazı gerekleri vardır. Bu sistemi beğenmiyorsanız, her maçtan sonra hepiniz soyunma odasına inin ve prim için oylama yapın". Sonuçta 75 bin dolar prim dağıtıldı. Prim için oylama!

KEŞFETYENİ
Dizi setinde yangın! Bir kişi hayatını kaybetti
Dizi setinde yangın! Bir kişi hayatını kaybetti

Cadde | 16.04.2025 - 14:35

Büyükada'da, dizi çekimlerinin yapıldığı bir konakta çıkan yangın nedeniyle set çalışanı hayatını kaybetti.

Yazarlar