30.12.2019 - 15:33 | Son Güncellenme:
BURSA (İHA)
Bursaspor’dan sezon başında Fransa Ligue 2 ekiplerinden Le Havre’ye transfer olan 22 yaşındaki defans oyuncusu Ertuğrul Ersoy, bir radyo programına konuk oldu. Ligin ilk yarısında 12 karşılaşmada 90 dakika forma giyen ve yüzde 87,5 başarılı pas oranı yakalayarak iyi bir performans sergileyen Ersoy, Fransa’daki hayatına dair açıklamalarda bulundu. Le Havre kulüp başkanı ile sadece iki kez karşılaştığını belirten Ertuğrul, oyuncuların sadece futbola odaklanması için tüm şartların sağlandığını ifade etti.
Ersoy, ”Kulüp başkanımızı imza töreninde dahi görmedim. İki maçımıza geldi ve o zaman merhabalaştık. Sportif Direktörümüz var. Onu da çok sık görmüyoruz. Senin sadece futbola odaklanmanı sağlıyorlar. İşin saha dışında ülkemize göre biraz daha anlayışlı bir toplum var. Biz bu oyunu ölüm kalım gibi görüyoruz. Ülkemiz kadar fanatik bir toplum olmasa bile yine tribünlerimizi dolduruyorlar. İnsanlar tribüne tiyatroya gelir gibi geliyor. Bir hafta sonu etkinliği olarak görüyorlar. Bu da futbolcunun kendisine ‘Ben de bir iş yapıyorum’ demesini sağlıyor. ‘Bugün maç bittikten sonra ben de sinemaya gidebilirim. Bir müzeyi gezebilirim’ hissiyatı veriyor. Taraftar baskısı yok diyebilirim. Bir yenilgiden sonra restauranta gittiğiniz zaman kimse size gelip bu maçı nasıl oynadınız diye sitemde bulunmuyor. Geliyor merhabalaşıyorsunuz ve fotoğraf çekilmeye bile çekiniyorlar. Dolayısı ile üstünüzde başarısızlıktan gelen bir baskı yok. Bu da futbolcunun üzerinde bizim ülkemizde oluşturulan baskıyı oluşturmuyor. Bu yönetime de yansıyor. Hata yapmıyorlar. Yıldız futbolcu alacağız diye hiç olmayacak oyunculara inanılmaz miktarlarda paralar da verilmiyor. Çünkü yönetime kulübü yöneten insana da öyle bir baskı yok. 3 liramız var kredi çekelim 5 liralık oyuncu alalım taraftarı memnun edelim, basını memnun edelim gibi bir algı da yok. Belki de ekonomilerinin düzgün olma sebeplerinden biri de bu. Ödemeler günü gününe yapılıyor. Hatta maaşların birkaç gün önceden yatırıldığı da oldu” dedi.
“Deplasmana giderken kendi araçlarımızla havaalanına gidiyoruz”
‘Le Havre’da gördüğüm en büyük farklılıklardan biri de futbolcu grubu için tesislerin konaklamasız dizayn edilmiş olması’ diyen Ertuğrul Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tuhaf gelecek ama bir restaurant bile yok. Sadece iki saat için oradayız. Antrenmanımızı yapıyoruz. Sonrasında evimize gidiyoruz. Aynı şekilde deplasmana giderken kendi araçlarımızla havaalanına gidiyoruz. Döndüğümüzde kendi araçlarımızla evimize dönüyoruz. İç sahada oynadığımız maçlarda da kendi aracımızla stada gidiyoruz. Oraya gittiğim günden beri kampa girdiğimi hatırlamıyorum. Oraya gittiğim günden beri evimden başka hiçbir yerde kalmadım. Sınırlı sayıda personelimiz var ve herkes kendi işini yapıyor. Mesela ülkemizde futbolculara yardım eden bir personel topluluğu var. Ben birçok şeyin yanlış olduğunu şimdi anlıyorum. Mesela ben çamurlu kramponlarımı kapıda bıraktım. Ertesi gün geldiğimde yine oradaydı. Çok şaşırdım. Çamurlu bir şekilde giymek zorunda kaldım. Bu oyunculara bir sorumluluk veriyor. Bakıyorsun dünya yıldızı da aynı şekilde davranıyor. Oradaki arkadaşlarıma Türkiye’yi anlatıyorum. Yapıyı anlatıyorum. ‘Olur mu öyle şey benim kramponlarımı başkası niye yıkıyor’ diyorlar. Sonunda bir 6 ay geçirdim ve bunlar olmadan da olabiliyormuş dedim. Oralarda bu sorumluluk en alt yaş kategorilerinden veriliyor. Biz burada 15 yaşında a takımla antrenmana bir çıkıyoruz. Yeni dünya yıldızı olarak lanse ediliyoruz. Bizi kurtaracak deniyor. Bu da oyuncuyu rahatlatıyor. Eğer oyuncu kendine bir şey katamamışsa zihinsel gelişimini tamamlamamışsa ne yetenekler futboldan kopup gidiyor.”
“Sahada pasaport oynamıyor”
Yabancı kuralı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Ertuğrul, “Kesinlikle bir sınırlama gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bence sahada pasaport oynamıyor. Le Guen döneminde Bursaspor’da Titi ve Ekong çok iyi bir performans gösteriyorlardı. Ben de o dönem kaybettiğim formayı geri almak adına gereğini yapıyordum. Çok iyi beslenip, antrenmanlarda herkesten iyi çalışıyordum. Ve 7 haftalık süreç sonunda formayı aldım. Le Guen o dönem şöyle bir açıklama yaptı. 'Ben Ertuğrul’a formayı vermedim o benden formayı aldı ve bana sistem değiştirtti.' Buna bir sürü örnekler var. Bence Türk oyuncular zaten gereğini yaptığında daha çok tercih ediliyor. Olaya büyük çerçeveden baktığınızda yabancı sınırlaması bize zarar verir diye düşünüyorum” dedi.
Milli takımın başarıları ile mutlu olduğunu söyleyen Ertuğrul, özellikle genç arkadaşları Zeki, Merih, Çağlar, Yusuf ve Dorukhan’ı canı gönülden desteklediğini söyleyerek, “Umuyorum en kısa sürede onların arasında olabilirim” dedi.
“Irkçı bir tutum sergilenmedi”
Takım arkadaşlarına Bursa’yı İstanbul’u tanıttığını ifade eden genç isim, “'Neredeyse Paris kadar' diye tepkiler alıyorum. Ben de onlara 'Paris’ten daha güzel' diyorum. Bize karşı asla ırkçı bir tutum sergilenmedi. Saha içinde özellikle iyi bir ekibimiz var. Saha dışında da ne ben ne Umut ırkçılık ya da ayrışma gibi olumsuz durumlar yaşamadık“ diye konuştu.
“Üstüne koymaya başladım”
Medyanın Fransa’daki etkisini değerlendiren genç futbolcu “eleştiri kültürü çok farklı” ifadelerini kullanarak sözlerine şöyle devam etti:
“Mayıs ayından beri hoca benim transferimi istiyordu. Transferim ile alakalı o günlerde sürekli haberler yapılmış. Bu da az da olsa taraftarlarda bir beklenti ve heyecan oluşturmuş. İlk gittiğimde açıkçası beklentinin altında kaldım. Tabii sonrasında 5-6 haftalık dönemde oradaki insanları da mutlu ettim. Üstüne koymaya başladım. 2-3 kez haftanın oyuncusu seçildim. Medyada geçen hafta 'El Grande' diye başlık atıldı. Son maçımızdan sonra defansın patronu anlamında bir başlık vardı. Ufak tefek eleştiriler oluyor ama dozunu aşmadan. Ülkemde gördüklerimin 3’te 1’i kadar bile değil diyebilirim.”