01.12.2016 - 10:46 | Son Güncellenme:
DHA SPOR
Spor Toto Süper Lig lideri Medipol Başakşehir'de forma giyen Eren Albayrak, Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) aylık dergisi TamSaha'nın 145. sayısına özel açıklamalarda bulundu.
Soru-cevap şeklindeki röportaj şöyle;
*25 yaşında bir oyuncu olmana rağmen bugüne kadar altı farklı takımda forma giydin ve artık oldukça tecrübelisin. Bu kadar çok takım dolaşmak futboluna ne kattı?
-Kültür anlamında çok farklı şeyler gördüm. Karadeniz'de 5 sene oynadım. Farklı kültürleri yaşadım. Karadeniz'in farklı şehirlerinde oynadım. Trabzon'da, Rize'de, Ordu'da forma giydim. Karadeniz kültürü hemen hemen aynı gibi gözükse de kendi içinde çok farklı. Güzel şeyler yaşadım. Özellikle Rize'de geçirdiğim 3.5 sene çok güzeldi.
*Futboluna ne kattı Karadeniz?
-Çok şey kattı diyebilirim. Karadeniz'de sosyal anlamda çok geniş bir hayat yok. İster istemez futbola daha fazla konsantre oluyorsunuz. Daha fazla çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Aslında bu bizim kültürümüze biraz ters. Çünkü Türk futbol kültüründe fazla çalışmak yoktur. Genelde böyle maalesef. Bir yeri yakaladıktan sonra, "Tamam ben oldum" diyoruz ve daha fazla çalışmıyoruz. Genç oyuncularda da böyle. 20 yaşında gittim ben oraya. Sosyal hayat çok gelişmiş olmadığı için kendimi daha fazla futbola verdim ve futbolumu geliştirdim. O anlamda bana çok güzel şeyler kattı. Farklı hocalarla çalıştım. Büyük hocalarla çalıştım. Onların da bana futbolu geliştirmem konusunda çok fazla katkıları oldu. Onun için şimdi buradayım.
*2006'dan 2011'e kadar Bursaspor'da forma giydin ve altyapı sürecinin tamamını Bursaspor'da geçirdin. Güzide kulübümüz Türk futboluna sayısız oyuncu armağan etti. Bursaspor'un altyapısı hakkında bize biraz bilgi verir misin?
-Bursaspor'un aslında altyapısı gerçekten çok kaliteli. Çok özel oyunculara sahipler. Gençler çok yetenekli. Bunları daha fazla kullanabilirse Bursaspor çok daha iyi olacaktır Türk futbolu için. Çünkü bizim şampiyon olduğumuz senenin anahtarı altyapıda gizliydi. O dönem altyapıdan çok fazla futbolcu vardı. Bunun katkısı çok büyüktü. Volkan, Sercan, Serdar Aziz, Muhammet, İsmail Haktan, Bekir Ozan, ben hep altyapıdan yetişmiştik. Gerçekten Bursaspor'un altyapısı çok güzel ve özeldi.
*Neler öğrendin peki?
-Ben bunu daha önceki röportajlarımda da söyledim aslında. Açık konuştum hep. Biz altyapıda çok fazla şey öğrenmedik. Biz kendimizi ne kadar geliştirmiyorsak, altyapı hocaları da kendilerini geliştirmiyor. Türkiye'de şöyle bir durum var. Futbol bitiyor, futbol bittikten sonra herkes hemen hoca oluyor. Tabiî ki kapasitesi olan bazı insanlar var. Ama hoca olmak isteyenlerin kendilerini geliştirmesi gerekir. Altyapıdaki hocalar kendilerini geliştirmediği için, bu oyuncuya yansıyor. Biz zaten sürekli Genç Millî Takımlara giden oyunculardık. Kendi yeteneklerimizle bir yerlere geldik. A takım seviyesine çıktıktan sonra altyapıdan bir şeyler almadığın için eksiklikler başlıyor. Ben kendimi geliştirmemişim altyapıda. A takıma çıkıyorum, eksiklerim çok. A takımada yeniden öğrenmeye başlıyorum her şeyi... Bu çok önemli bir şeydir. Futbolcu-antrenör ilişkisi dünya futbolunda en önemli kriterlerden birisidir. Bu ilişkinin önemi futbolcunun gelişimine yansıyor. Bizim altyapıda hocalarla ilişkimiz tabiî güzeldi ama hocalar kendilerini geliştirmedikleri için biz A takım seviyesine çıktığımız zaman eksiklikleri çok yaşıyoruz. Sakatlıklarımız oluyor. Ciddi anlamda bir altyapı oluşturmamışız. Artık seviyeyi kaldıramıyoruz. Beklenen performansı sergileyemiyoruz.
*Yani bu genç yaşta sakatlanmalar, bu şartlarda normal o zaman.
-Evet kesinlikle... Fiziksel anlamda hiçbir şey almamışız. Ben A takıma çıkmışım. Ama karşımdaki oyuncu gelişimini tamamen tamamlamış. Fiziksel anlamda her şeyi oturmuş. Şimdi ben onunla aynı idmanı yapıyorum, 16 yaşındayım. Benden onun performansını sergilememi nasıl bekleyebilirsiniz? Profesyonel seviyeye geldikten sonra artık yarışmacı dönemindesiniz. Herkes ekmek parası için ter döküyor. Tamam, ağabeylikler yapılıyor, ağabey-kardeş ilişkisi var, çok güzel. Ama ben ağabey dediğim kişiyle aynı forma için savaş veriyorum. Bu çok önemli. İçerdeki dengeleri ayarlayabilmek gerçekten çok önemli.
*Çok bilinçlisin bu konuda. Bursaspor'un şampiyon olduğu sezonda bir maç da olsa forma giydin. Takıma o sezon katkı yapamasan da bir Anadolu kulübünün şampiyonluk yürüyüşüne yakından tanık oldun. Bir Anadolu takımının şampiyonluğa ulaşma sürecini bize anlatır mısın?
-Bir kulüp şampiyonluk yaşamak istiyorsa öncelikle altyapısına önem vermeli. O dönemde Bursaspor'da bizim jenerasyon A takım seviyesine çıkmış ve forma şansı bulmuştu. Altyapıdan çıkan futbolcular, ondan sonra gelen güzel transferlerle Bursaspor'un oturmuş bir kadrosu vardı. Gelen takviyeler çok iyiydi. Batalla geldi, Ivan Ergic geldi, ileride Turgay ağabey vardı, Ozan İpek'in çıkış sezonuydu. Ali Tandoğan vardı. Ağabey-kardeş ilişkisinin güzel olduğu, herkesin birbirine sahip çıktığı, güzel bir aile oluşturduğumuz bir ortam vardı. Sezon başı kampına Serdar, Sercan ve ben katılamadık. Ümit Millî Takım'da şampiyonalar vardı. Onlara gitmiştik. Ondan sonra sezon başladı. Güzel başladık. Sürekli üzerine koya koya gittik. Geniş bir kadromuz vardı. Galip gele gele ister istemez performans da yukarı çekiliyor ve özgüven artışı oluyor. İlk haftalarda her şey çok zor. Hayal ediyorsunuz ama çok zor olduğunu da biliyorsunuz. Onun için şampiyonluğa gitmek istiyorsanız, maç maç bakmak zorundasınız. Her maçın taktiği farklıdır. İlk devre rölantide geçer ama ikinci devre kümede kalmak isteyen, Avrupa'ya gitmek isteyen, şampiyon olmak isteyen takımların performansı da yükselir. Biz de o dönemde performansımızı yavaş yavaş arttırdık. İnce bir nokta var. Eğer şampiyon olmak istiyorsanız bir kriter çok önemli. Anadolu maçlarının önemi çok büyük. Bu yadsınamaz. Ama üç büyüklerin önüne geçmek istiyorsanız, onları yenmek zorundasınız. Önde olmak istiyorsan, rakibini yeneceksin. En kötü yenilmeyeceksin. Biz onu o sezon başardık. Beşiktaş'ı içeride, dışarda yendik, Fenerbahçe'yi deplasmanda yendik. Ki 2-0'dan 3-2 galip geldik. Bunlar kolay işler değildi. Bunlar sayesinde özgüven ve inanç en üst seviyeye çıkıyor. Ondan sonra yavaş yavaş şampiyonluk havasına girmeye başlıyorsun. Baskı daha da artıyor. Taraftar baskısı var. Kamuoyu baskısı var. Baskıyı kaldırabilmek çok önemli. O kaosu iyi yönetebilmek çok önemli bir durum. Biz de o dönem bu baskıyı iyi yönettik. Takım olarak iyi yönettik. Ondan sonra da efsane bir şampiyonluk kazandık.
*Bursaspor'dan sonra Trabzonspor'a transfer oldun ancak hiç forma giymeden Orduspor'a kiralandın. Trabzonspor'da neden oynayamadın?
-Bursaspor ile sözleşmem bitmişti. Başka kulüplere gitme ihtimalim de vardı. Şenol Güneş Hocam beni istedi. Ben de Millî Takımlarda çalıştığım hocalarıma danıştım, istişarelerde bulundum. Çünkü benim için önemli bir karardı. Tabiî ki Şenol Hocamın istemesi benim için çok önemliydi. Ancak daha sonra beni kadroda tercih etmedi. Kendi görüşüdür, saygı duymak gerekiyor. Bunun üzerine ayrılmak istedim. "Oynamak istiyorum" dedim ve Orduspor'a gittim.
*Bir sezon Orduspor'da forma giydin. Ancak Orduspor'da Süper Lig ve Türkiye Kupası'nda yalnızca birer maç forma giyebildin. O sezon neler oldu da bu kadar az oynadın?
-Orada da şanssızlık yaşadım. Bir kupa maçı oynadım. İyi de oynadım. Ama şansım yaver gitmedi. Orada da hocam tercih etmedi. Ben buna her zaman saygı duydum. Beni oynatmak zorunda değil; tercih etmek zorunda değil. Bu ne benim futbolculuğum ne de karakterimle alâkalı. Bu tamamen tercih meselesi. Hocanın görüşüdür. Her zaman saygı duydum. Kesinlikle şöyle düşünüyorum; hocanın bu kararı güzel bir dille anlatması gerekiyor. Tercih etmeyebilirsin. Ben belki senin sistemine de uymayabilirim. Ama beni orada tutma o zaman. Bizim de futbol ömrümüz çok uzun değil. Bizim de bir hedefimiz var, geleceğimiz var. Başarmak istediğimiz şeyler var. Az önce dediğim gibi hocayla futbolcu ilişkisi çok önemli. Tercih etmeyebilirsin. İki taraf da saygı duymalı. O dönemler benim için çok sıkıntılı dönemlerdi.
*Orduspor'dan sonra 1461 Trabzon'a gittin. Düzenli forma şansı buldun ve 2012-2013 sezonunun ilk yarısında 12 maçta forma giydin. 1461 Trabzon'da neler yaşadın?
-Bu da benim kendi tercihimdi. Trabzonspor, tercihi bana bıraktı. İstersem Trabzonspor'da da kalabilirdim. 1461 Trabzon'da artık yükselişe geçme dönemim başlıyor. Trabzonspor'da kalabilirdim; orada forma savaşının içine girebilirdim. Ama bu hissiyat çok önemli. Benim hedeflerim farklı, düşüncelerim farklı. Bazen hedefe gitmek istiyorsanız, uzağa sıçramak istiyorsanız bir adım geri atmak zorundasınız. Benim oynamam gerekiyor. Tekrar bazı şeyleri kanıtlamam gerekiyor. 1461 Trabzon'da yarım sezonda 12 maç forma giydim evet. Bu tamamen güven meselesi. Hocanın sana verdiği güven çok önemli. Futbolculukta kötü günler geçirirken bazen sen de kendinle ilgili kafanda soru işaretleri buluyorsun. Şüpheye düşüyorsun. Kendi yeteneğini unutuyorsun. Var olan yeteneğini çıkartamıyorsun dışarıya. Ama hocanın sana olan tavrı bu yeteneği dışarı çıkartıyor gerçekten. Seni tetikliyor. Bu özgüveni bulunca yükselişe geçiyorsun. Kendi seviyene çıktıktan sonra farklı bir durum çıkıyor ortaya. Demin dediğim gibi 1461 kendi tercihim. Bazı şeyleri tekrar kanıtlamak zorundaydım. Gittim oraya. Güzel ve genç bir kadro vardı. Genç Millî Takımlarda beraber oynadığım arkadaşlarım da vardı. Güzel bir Mustafa Hocam vardı. Mustafa Reşit Akçay Hocamı çok severim. Kendisi benim için çok özeldir. Sadece hocalık anlamında değil, insanlık olarak da örnek alınması gereken bir insan. Çok güzel bir ortamımız vardı. Tam aile ortamını orada yaşadım. Çok keyif aldığım bir dönemdi. Yarım sezon oynadım.
*Aynı sezonun ikinci yarısında Çaykur Rizespor'a transfer oldun. Rizespor transferi aslında bugünlerin başlangıcı da oldu senin için. Transfer hikâyeni anlatır mısın?
-Mustafa Denizli Hocamın beni istemesiyle Çaykur Rizespor günlerim başladı. Şu an Türkiye Futbol Federasyonu bünyesinde bulunan çok değerli ağabeyim Tuncay Yanık'la beraber Çaykur Rizespor'da güzel günler yaşadık. Tuncay ağabey çok güzel adamdır, çok sevdiğim bir ağabeyimdir. 1461 Trabzon'da güzel bir yarım devreden sonra Rize günlerim başladı. Türkiye'nin en büyük teknik direktörlerinden biri olan Mustafa Denizli Hocam duruşu, karakteri, futbol bilgisiyle bana çok şey katmıştır. Çok güzel şeyler yaşadık hocamızla beraber.
*Çaykur Rizespor'da rüştünü ispatladığını söyleyebiliriz. 2014-2015 sezonunda 35, ertesi sezon da 27 maçta oynadın. Çaykur Rizespor'da geçmişe oranla neleri doğru yaptın da bu kadar forma şansı bulabildin?
-Mustafa Hocayla yarım sezonda lige çıktık. Ondan sonra Rıza Hocayla başladık. Benim açımdan kötü geçti. Sakatlıklar yaşadım. Yaptığım hatalar da vardı. Kötü geçirdiğim sezonlarda kendime tatil cezası veriyorum, yaz tatilinde biraz daha fazla çalışıyorum. O dönemde de yaptığım hatalardan dolayı kendime böyle bir ceza vermem gerekti. Güzel bir çalışma dönemi geçirdim yazın. Sezon başı kampı çok iyiydi. Mehmet Özdilek Hocamla birlikteydik. Ondan sonra lige de güzel başladım. Aslında o dönem sol bek oynamaya başladığım dönemdi. Ali Adnan'ın Asya Kupası'na gitmesi gerekiyordu. Bir sol bek arkadaşımız daha vardı; Oğuzhan... O da cezalıydı. Sol açık olarak forma şansı bana geldi. Tek sol bek oynayabilecek kişi bendim. Aslında benim aklımda da sol bek oynamak her zaman vardı. Birkaç maç sol bek oynadım, iyi de oynadım. Bir maçta da asist yaptım. Sonra da yavaş yavaş alışmaya başladım. Defansif anlamda öğrenmem gereken şeyler vardı, onları öğrendim. Mehmet Hocayla başladım sol bek oynamaya. Bir zaman sonra Hikmet Karaman Hocam geldi. Hikmet Hocayla beraber tavan yaptım. Performansımı iyice yukarıya çektim. Hikmet Hocamın geldiği ilk maç Trabzonspor maçıydı. Bir tercih yapması gerekiyordu. Ya ben oynayacağım ya Ali Adnan... Tercihini benden yana kullandı. Çok iyi oynadığım bir maç oldu. Ondan sonra artık tamamen üzerimde durmaya başladı Hikmet Hocam. İnanılmaz bir destek ve özgüven verdi bana. Bu sayede seviyem iyice yukarıya çıkmaya başladı. Artık maçlarda hücum anlamında daha fazla katkı vermeye başladım. Savunmada da sürekli oynadığım için öğrendiğim şeyler oldu. Performansımı yukarıya çeke çeke ritmimi buldum, seviye atladım.
*Bu pozisyonda kendini geliştirmek için özel çalışmalar yapıyor musun?
-Sürekli orta çalışmam gerekiyor. Bu konuda çalışmazsanız yeteneğiniz de olsa gidiyor bazı şeyler. Sürekli tekrar etmeniz gerekiyor. Çaykur Rizespor dönemimde bunu inanılmaz yapıyordum. Hikmet Hoca sürekli başımda durdu. İdmanlardan sonra duran toplar olsun, hareketli pozisyonlarda ortalar olsun çok ilgilendi benimle. Çok güzel bir çalışma dönemim oldu idmanlardan sonra. Üzerine koya koya çalıştım. Sonra da ayak alışkanlığı oldu zaten. Burada da şu an aynı şekilde çalışıyorum.
*Çaykur Rizespor'daki başarı grafiğinden sonra sezon başında Medipol Başakşehir'e transfer oldun. Başakşehir'e transferin nasıl gerçekleşti?
-Sezon sonu sözleşmem bitiyordu. Devreden sonra yavaş yavaş takım aramaya başlıyorsunuz. Çünkü bir dönem sonra ayrılma kararını alıyorsunuz zaten. Çok güzel iki sezon geçirmişim. Sol bek olarak iyi bir istatistiğim vardı. Büyük takımlar da benimle ilgilenmeye başlamıştı. Rizespor'la da görüşmelerim oldu. Benim için Rizespor her zaman özel kalacaktır çünkü kendimi orada ispatladım. Sezon sonuna doğru Abdullah Hocayla konuştum. Beni davet ettiler. Tesisi ve stadyumu gezdim. Başkanımızla görüştüm. Başka kulüpler de beni istedi. Ama buradaki projeler, hocanın ve başkanın yaklaşımı benim için çok değerliydi. Elbette biz bu işi para için, geleceğimizi kurmak için yapıyoruz. Ama bunun yanında da değer görmek, sana birilerinin değer vermesi benim için çok önemli. Bunları çok fazlasıyla ve içten bir şekilde hissettiğim için Başakşehir'i tercih ettim. Başakşehir'in hedefleri var, benim hedeflerim var. Doğru bir tercih yaptığımı da düşünüyorum.
*İlk sezonunda şans buluyorsun ve takımının şu anki başarısında pay sahibisin. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun? Kendi performansını nasıl buluyorsun?
-Bu takımdan güzel bir başlangıç ve güzel bir süreç bekleniyordu zaten... Sonuçta son iki sezonu dördüncü bitiren bir Başakşehir takımı var. Bu sezon da bu hedeften geri kalmayacağımızı herkes bekliyordu. Bizim de hedefimiz var. Daha üstleri hedefliyoruz. Neden üçüncülük, neden ikincilik, belki de neden şampiyonluk olmasın? İyi bir başlangıç var. İki senedir UEFA'ya giden bir Başakşehir kulübü var. Ben de yeni transfer oldum. Zor bir yer. Herkesin iyi olduğu bir takım. Ben de seviyemi hep yukarıda tutmalıyım. Daha fazla çalışmak zorundayım. Daha az hata yapmak zorundayım. Buraya gelmeden önce beraber zaman geçirdiğim arkadaşlarım var takımda. Sağ olsunlar beni çok güzel karşıladılar ve sahip çıktılar. Adaptasyon sorununu çok yaşamadım. Güzel bir süreç geçiriyoruz burada. Güzel bir dönem yaşıyoruz. Şu an bir kaybımız ve üzerimizde bir baskı yok.
*Gözlemlediğimiz kadarıyla Medipol Başakşehir'de şu an için kimse "şampiyonluk" kelimesinden söz etmiyor. Ama ortada çok ciddi bir başarı da var. Sen Bursaspor'da benzer bir hikâyeye tanık oldun. Oradaki günlerle bugünleri karşılaştırdığın zaman benzer bir mutlu sona tanık olabilir mi Türkiye?
-Tabii ki olabilir. Neden olmasın? O dönem zordu. Bu dönem belki daha da zor. Ama güzel bir ekibimiz var, güzel bir arkadaşlığımız var, güzel bir aile ortamımız var. Mutluluk var burada. Herkes çok keyif alıyor. Tesiste beraber zaman geçirmekten mutlu oluyoruz. Maç maç bakıyoruz. Neden şampiyonluk olmasın? Herkes bunu gönülden ister. Ama herkesin söylediği gibi, çok erken. Bizim hedefimiz son iki sezondan daha üst seviyede bitirmek. Kazana kazana bir dönem sonra artık seviyen zaten yükseliyor. Önüne bir yol çıkıyor. Ondan sonra artık şampiyonluk mu başka bir yol mu zaman gösteriyor. İnşallah bu yol doğrultusunda ilerlemek istiyoruz. İnşallah takım anlamında da güzel şeyler yaşarız sezon sonunda...
*Medipol Başakşehir kulüp olarak birçok şeyi doğru yapıyor ve takdir edilecek bir oluşum. Sen bu takıma yeni gelmiş bir oyuncu olarak kulübü nasıl anlatırsın bize?
-Buraya geldiğimde tesisi gezdim. Bir proje daha var burada altyapıyla alâkalı. Bununla ilgili zaten Avrupa'dan bir referans edinmişler. Avrupa'daki büyük kulüplerin tesislerini gezmişler. Projeyi bana anlattılar. Başakşehir Kulübü büyük kulüp olma yolunda hızlı ve güzel bir şekilde ilerliyor. İnşallah böyle devam eder. Çok güzel ve sağlıklı bir kulüp. Herkesin tercih ettiği bir kulüp. Bu kulübe herkes gelmek istiyor. Şu anda yemek katındayız. Restoranımız ortada. Bu her kulüpte yok. Her anlamda her şey çok güzel. Ödemelerde hiçbir sıkıntı yok. Tesis şahane. Tercih edilebilecek bir kulüp burası.
*Teknik direktörünüz Abdullah Avcı çok istikrarlı bir teknik adam. Kendisiyle nasıl bir ilişkin var?
-Hocamla ilk olarak Genç Milli Takımlarda çalıştım. 1990 yaş grubu ile çalışırken, bir yaş küçük olmama rağmen beni de çağırdı seçmelere. Orada birlikte çalıştık. Hocam beni oradan tanıyor. Sürekli ligde karşılaştığımız için diyaloğumuz da vardı. Bursaspor'da oynarken de bir ara beni istemişti. O dönem kısmet değilmiş. Ama bu dönem hocamın beni aramasıyla böyle bir tercih yaptım. Bu dönem kısmetmiş çalışmak. Abdullah Hocanın da hedefleri farklı. Büyük hedefleri var. Projeleri var. Bu hedefler doğrultusunda ilerliyor. Güzel bir ekibi var. Çalışma sistemi var. Taktiksel sistemimiz çok iyi. Bize her maç sonunda olması gerekenleri anlatıyor. Her maça göre sistemimiz değişiyor. Bu her takımda olan bir şey değil. Çok farklı ve özel bir durum bence. Başarı da buradan geliyor. Takım arkadaşlarımın da performansları üst seviyede olduğu için güzel bir dönem geçiriyoruz.
*Bugüne kadar Millî Takımlarımızın çeşitli kategorilerinde oynadın. A Millî Takım için düşüncen nedir?
-İki sene önce böyle bir şans yakaladım. Lüksemburg maçında forma şansı buldum. Herkesin hedefi Millî Takım. Orası gözbebeği... Herkes oynamak istiyor. Hedefler konusunda son seviye Millî Takım. Benim de isteğim var. Onun için çalışıyorum. Tekrar gitmek istiyorum. Geçen sene çok bekledim. Bu sene de bekliyorum gitmeyi. Performansımın iyi olduğunu düşünüyorum. Sadece şu anda tercih edilmeyi bekliyorum. Umarım en kısa zamanda da bu gerçekleşir.
*Kendine hangi futbolcuyu ya da futbolcuları örnek alıyorsun? En çok beğendiğin oyuncular kimler?
-Kendi mevkiimde bana göre Real Madridli Marcelo dünyanın en iyisi. Dünyadaki en özel futbolcu da Messi'dir benim için.
*Bugüne kadar seni en çok hangi futbolcu ya da futbolcular zorladı?
-Biraz kendini beğenmişlik gibi olacak ama öyle algılanmasın lütfen. Ben çok zorlandığım bir futbolcu olduğunu düşünmüyorum. Eğer ben zorlanıyorsam o gün ya ben kötüyümdür ya da yorgunumdur. Aklımda kalan bir oyuncu yok beni zorlayan.
*İstanbul'da boş zamanların nasıl geçiyor?
-İstanbul'u biliyorum ama şimdi yeni yeni tanıyorum. Yeni yerler keşfediyorum. Sürekli takım arkadaşlarımla zaman geçiriyorum. Ailem geldiğinde beraber zaman geçiriyorum. Ailem Bursa'da ama sürekli gidip geliyorlar yanıma...
*Hayatında en unutamadığın an ya da anlar nedir?
-Genç Milli Takımlara seçildiğim anı unutamam. Onun dışında aklıma gelmiyor şu an için.