Altta kızgın kumlar, tepede azgın güneş, yarı haşlanmış durumda diliniz damağınıza yapışırken, boncuk boncuk terli bir bardak buzlu limonata ile karşılaşsanız ne yaparsınız?
“Sevinirim” demeyin hemen.
Zamana ve mekana bağlı!..
Limonata Antalya’daki beş yıldızlı otelin kumlarında, şezlongun yanında duruyorsa, eyvallah...
“Aferin garsona” der, kana kana içersiniz.
Peki... Aynı buzlu limonata Gobi Çölü’nde araştırma gezisindeyken kum tepesi ardında aniden karşınıza çıkmışsa “bunda bir numara var” demez misiniz?
“Hangi bedevi koydu bunu buraya”?
Valla kumların altını bile kontrol eder insan “kutup ayısı falan var mı” diye.
***
Komplo ve provokasyon denilen iki illet öylesine yerleşti ki ciğerimize, “sporun algılamasına göre” buz gibi holiganlığın altında “hangi yaratık ve hangi niyet var” diye başlıyoruz ilk cümleye.
Neden?
Zaman kötü, mekan netameli!
Haksız mıyız acaba?
***
Boşverin Drogba’yı, Fernandes’i şimdi!..
Malum; Çarşı Gezi Direnişine verdiği destekle mimlenmiş.
Karşısına 1453 Kartalları diye “muhalife muhalif” bir grup kondurulmuş.
Bir tuhaflık var derbide; görevli savcı dört tane.
Olimpiyat Stadı’nda biletlisi, kombinelisi, misafiri ile 76 bin kişi toplanmış... Daha yer ve bilet var yani. Ama 8 tane turnike kırılıp içeriye binlerce kişi sızmış ki -o sırada polis festivalde her halde- 80 bin kişilik stadın merdivenleri bile dolmuş.
Ve maç bitmeden sahaya iniyor binlercesi.
Gobi Çölü’nde buzlu limonata değil karşımıza çıkan... Buz gibi komplo... Boncuk boncuk provokasyon sanki.
***
Nitekim, iktidara yakın olanlar, anında “Çarşı’yı itibarsızlaştırma kampanyasına” girişiyorlar, iktidar karşıtları “Çarşı rolündeki 1453 grubunun Çarşı’yı susturmak için yaptığını” öne sürüyorlar!
Bir rivayete göre sahaya “Her yer Taksim” sloganıyla girilmiş, bir rivayete göre “tekbir çekilerek”.
Beşiktaş’ın defteri dürülmüş, Galatasaray’ın müthiş dönüşü unutulmuş, Dünya’ya bir kere daha rezil olunmuş, futbolun köküne kibrit suyu dökülmüş, hep ikincil sorunlar!
***
Derdimiz; bu iş siyaseten kime yarar?
O sonuçtan faile ulaşmak, bir gol daha atmak maksat.
Ne bekliyordunuz yani?
Spora çift taban girmiş siyasetin uslu duracağını mı?
Siyaset spora çift taban girmişken olayların ve sorunların sportif jargonla, sportif öncelikle izah edileceğini, çözüm bulunacağını mı?
Futbolun gözetileceğini mi?
“Her kim ki komplo kurmak istemiş, niye uzatma dakikalarını ve Melo’nun tahrikini beklemiş peki” sorgu sualini mi?
Olayı zaman ve mekana bağlı olarak en kestirmeden izah etmek insanoğlunun yaradılıştan gelen alışkanlığıdır; zaman limonatadan bile kuşkulanmak zamanıdır.
Melo beş yıllık kontratı hak etti
Soruna futbol penceresinden bakarsak, tüm dehşeti Melo’ya fatura etmek, hem ona haksızlık olur hem de ona hak ettiğinden fazla değer vermek.
Melo kim ki, Türk Futbolu’nu mahvedecek?
Arızalı bir adam. Takım arkadaşını “taammüden” marizlediğinde ve Galatasaray gelenekleri çerçevesinde(!) affedildiğinde, hatta peşinde koşulup ödüllendirildiğinde uzun uzun yazmıştım Ters Köşe’de:
“Hayrını göreceksiniz” demiştim.
“Yaptıkları yapacaklarının garantisidir”.
Yine çığırından çıktı. Tribünleri tahrik etti. Bu sefer beş senelik kontratı hak etti!
Siz istediğiniz kadar hikaye anlatın; sporun ruhuna aykırı ne varsa yapan bir adama, sadece “işimize yarıyor ama” diye sahip çıkarsanız, topluma “ahlak önemli değil, yeter ki kazanalım” mesajı verirsiniz ve etik adına, spor adına, sportmenlik adına söylediğiniz her cümle hava cıva olur.
Melo sizden samimi!.. İçinden geldiği gibi yapıyor adam.
G.Saray’da “şiddetli geçimsizlik”
Dedik ya... Festival havasıyla başlayıp kafa göz yarılarak, saha basılarak “tipik bir Türk eğlencesi” kıvamında biten derbi, kimyamızı bozdu; artık her şeyde “çapanoğlu” arıyoruz.
Biz arıyoruz, ama yöneticiler de eksik olmasınlar çapanoğlu yaratmakta çok bonkörler hani:
Öyle ya da böyle, Galatasaray derbiyi kazanmış, en ciddi rakibinden deplasmanda galibiyet almış, lige tutunmuş... Sorunlar geride kalmış!
Mı acaba?
Ne gezer...
Başkan Ünal Aysal, “tüm oyuncularını” kutluyor.
Teknik heyet ve Fatih Terim avucunu yalıyor.
Şimdi bu unutkanlık olabilir mi?
Değil tabi.
Telefonlarına çıkmadığı iddia edilen Terim’e “tebriği” sakınıyor.
Bunun adı; “şiddetli geçimsizlik”!
Size bir şey söyleyeyim mi; neşteri ancak Galatasaray taraftarı vurabilir!..
Diyecekler ki, “Siz anlaşamıyorsunuz, Terim ayrılsın. Biz ne başkan’a kızacağız Terim’i yolladı diye, ne de Terim’e darılacağız bırakıp gitti diye”.
Bir an önce.