Savcı/yargıç/avukat olmaya gerek yok; Fenerbahçe ve Beşiktaş başkanlarından başlayıp sahaya ve sokağa ne zaman ineceği belli olmayan “kavganın” hukuki tanımı apaçık ortadadır:
“Taammüden”!..
Yani planlı, hesaplı, bilerek ve isteyerek çıkarılmış, alevlendirmek için özen gösterilmiştir.
Nereden anlıyoruz?
Çıkarılma ve sürdürülme şeklinden: İlk kan; Fenerbahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım tarafından havuzdan daha büyük pay alma mücadelesi sırasında, Fenerbahçe ve Galatasaray’ı ayırıp geri kalan tüm Süper Lig kulüpleri için “değersiz” sıfatını kullanarak akıtılmıştır.
Hadi, her fırsatta ağır sözler işittiği Trabzonspor Başkanı nedeniyle Karadeniz’in büyüğünü tahkir etmesini “kısas” sınıfına sokup anlam verelim...
Hadi, diğer kulüplerin ses etmeyip parayı düşünmesini, Fenerbahçe ile kapışmaktan kaçınmasını makul karşılayalım...
Ama bu ülke futbolunun en gedikli kulübü, üç büyüklerin değişmez üyesi Beşiktaş’ın, “değersiz” kelimesini kaldırması beklenebilir miydi?
Belliydi Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın ağır bir laf söyleyeceği… Hatta göreviydi.
(O bile Fenerbahçe Başkanı’nın kamuoyuna açık konuşacağı bir konu değil ama) diyelim ki, Sayın Yıldırım’ın kast ettiği “değersizlik”, naklen yayın parantezindeki ekonomik ve ticari değerlerle sınırlıydı...
Kavga çıkarmak istemeyen bir Fenerbahçe, dün yaptığı yazılı açıklamanın sadece ilk on kelimesini sitesine koyamaz mıydı?..
“Yanlış anlaşılmasın Beşiktaş büyük bir kulüptür ama naklen yayın getirisi bağlamında Fenerbahçe ile Galatasaray’ın çok altındadır, bahsedilen değersiz kavramı bu konudadır” diye yazamazlar mıydı?
Hayır... Beklediler ki, Fikret Orman yanıt vermek zorunda kalsın!..
O da “İslamın şartı beş, altıncısı haddini bilmek” dedi...
Ve derhal zehir zemberek bir açıklama Fenerbahçe’den.
Yok efendim Fikret Orman, Ünal Aysal’ın boşluğunu doldurmaya çalışıyormuş… Dini motifler taşıyan mesajı düşündürücüymüş… Eline, beline, diline hakim olmalıymış...
El insaf!..
Fikret Orman’ın Aziz Yıldırım’a söylediği “İslamın şartı beş, altıncısı haddini bilmek” cümlesi, olsa olsa kendisine “hani konuşmanıza dini motifler katacaktınız” diye soranlara İsmet Paşa’nın “kattım ya, Allahaısmarladık dedim” yanıtı kadar dini motif içermektedir oysa.
Maksat maraza çıksın.
Neden peki?
Çünkü Beşiktaş, Fenerbahçe’nin şampiyonluk mücadelesindeki en güçlü ve başat rakiplerinden biri oldu...
Üstelik tam bir huzur, dayanışma, birlik, beraberlik içinde yürüyor. İyi oynuyor. Sakin mantıklı bir yönetimi var. Beşiktaşlı olsun olmasın kamuoyunun takdirlerini alıyor.
Fenerbahçe’yi yönetenlere “Fenerbahçe’den rol çalıyor” gibi geliyor olmalı.
Biraz “çirkin yönlerini ortaya çıkarmakta”, biraz “kimyalarını bozmakta” fayda olur dediler belki de... Komplo teorisi üretmiyorum. Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş en tecrübeli başkanı, Beşiktaş’ı “değersiz” kategorisine sokarsa sonucu bilmez mi?.. Maksadı aşağılamak değilse, “değersiz” yakıştırmasının sınırlarını açıklamaz mı en azından?
Yanıtı bekleyip, damardan giren karşılık vermek ve daha ağırını bekleyerek en ağırına hazırlanmak ne demek?
“Kavga mühendisliği”!
Haddimiz değil ama Beşiktaş’a tavsiyem şudur ki; “taammüden” kavgaya girmeyin. İşinize dönün. Bırakın her şeyi kamuoyu takdir etsin.