Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyanın en kötü fikri, iflasın eşiğindeki Galatasaray’da “yeni bir cephe” açmaktı; onu da başardılar...
Adnan Polat’ı tahrik ve teşvik ederek “zorla” oyuna soktular!
“Günü kurtarmak için düşman yaratmayı” anlarım.
Lakin Galatasaray’a hizmet etmiş, bugün ayakta durma sebebi stadını hayata geçirmiş ve karşılığında sıra dışı saygısızlıklar görüp sessizce köşesine çekilmiş Adnan Polat için “asla affedilmemesi gerekir” ne demek?
Ne yapmış?
Onu yerin dibine sokmaya çalışarak yüceltmeye çalıştığınız Ünal Aysal’dan daha zararlı işler mi?
Çıktı açıkladı işte:
Aysal diyor ki ‘kötü kulüp aldım’ O zaman güzel pasta vardı. Ama deniz bitince, bırakıp kaçtı. 328 milyon dolar borç bırakmıştık. Banka borcu 120, cari borç 55 milyon dolardı. Satılmamış 30 bin koltuk vardı.
Ve noktayı koydu:
Benim ve tüm başkanların harcadığı 1 milyar doları Aysal 3,5 yılda harcamış!
İtirazı olan var mı?
Şayet Adnan Polat’ın “affedilmemesi” gerekiyorsa konu para değil demek ki... Öyle olsa Ünal Aysal affedilmeyeceklerin birinci sırasında.
Sadede gelin lütfen.
Adnan Polat’ın alaşağı edilmesinin “asıl” sebebi, “lisecilerin” mal elden gidiyor korkusu ve komplosundan başka bir şey değildir.
Haksızlığa uğramış, kulüpteki tüm izleri silinmeye çalışılmış Başkan’ı bir de “müebbete” mahkum etmek, “ayıpı, günahı” geçin; tek kelimeyle şaşkınlıktır.
Gündem değiştirme şaşkınlığı.
Adnan Polat liseli değildi ve liseli olmayan Galatasaraylıların da kulüpte söz sahibi olmalarını istemek gibi “haince” planlara sahipti.
Taze insanların Galatasaray’a “akıl ve para” için ne kadar gerekli olduğu önemli değil... Lisecilerin “oyuncağını” elinden almaya kalkınca iş bitti.
Artık ne desen gider Polat’a!..
Yok ama... O kadar kolay değil. Adnan Polat da çıkar gerçekleri açıklar, kendini korur.
Peki kime zararı olur?
Galatasaray’a.
Valla kulübün duayeninden işbaşındaki yönetimine kadar kimsenin umurunda değil Galatasaray.
Tüm hataları affetmesi, küskünleri kucaklaması gereken trajik bir durumdaki Galatasaray’ı moleküllerine kadar bölmeye çalışanları kutlarım.

Haberin Devamı

Sıradanlaşan Fenerbahçe

Haberin Devamı

Fenerbahçe maçlarına tenkit yazdıkça birer cümle de olsa değiniyorum ama maç eleştirisinin görev tanımı içinde tam olarak anlatamıyorum derdimi.
“Işığını kıstınız Fenerbahçe’nin” diyorum.
“Köpüğünü söndürdünüz”...
Nedeni, niçini yazamıyorum.
Artık açıklayayım:
Aykut Kocaman’la da Ersun Yanal’la da şampiyon oldu Fenerbahçe... Hiç merak etmeyin, İsmail Kartal yönetiminde de olur!
Lakin Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan unsur, sadece şampiyonlukları değildir.
Mesele, taa antrenman sahasından başlayan, medyayı güç katlayan lazer tüpü gibi kullanan, sahada patlayıp tribünleri de saran ve hikayeleri bir sonraki haftaya kadar süren öykülerin zincirlenmesi, mümkünse o zincirin ucuna büyük bir kupa eklenmesidir.
Bitmeyen bir coşkunun sürdürülebilmesidir.
Fenerbahçeli olanların hayatına renk katan, rakiplerinin ağzını sulandıran bir coşku...
Aykut Kocaman devrinden bu yana ne kadar inceldi, eridi, azaldı değil mi?
Tribündeki hakareti, küfürü engellemek için “bu bir oyundur” lafı çıkardılar, hakaret - küfür baki, futbolun gazını kaçırdılar.
Tamam oyundur, ama kazanmak için ciğerini patlatacağın, beynindeki son nörona kadar kullanacağın, piarıyla, imajıyla, algısıyla en acımasız rekabet koşullarına karşı bile kusursuz kılacağın bir oyun.
Alt tarafı oyun deyip geçemeyeceğin maddi ve manevi boyutta sorumluluk.
Işığı kıstın...
Yenmek olay, yenilmek daha büyük olaydı Fenerbahçe için, hepsi kolay artık.
Bir zamanlar yayın havuzundan ayrılıp üç-dört katı parayı cebe koyma planları yapan kulüp ve onun futbol ürünü için, binlerce lira verip kombine almış Fenerbahçeli tribünde yerini almıyor baksanıza.
Neden?
3 Temmuz sürecinden passolige pek çok açıklama öne sürülebilir ama ilk ve önemli sebep Fenerbahçe Takımı’nın renksizliğidir bence.
Tatsızlığıdır.
Hatta “tarzsızlığı”.
Hele İsmail Kartal zamanında...
Daha ileri gidip kişilik haklarına dokunarak ayıp etmek istemiyorum ama Fenerbahçe teknik direktörünün karizması oynayacak önce maçı. Gereğinde polemiğe girecek, gereğinde ders verecek. Kavga mı lazım; edecek. Statta da en popüler adam olacak, gece gittiği davette de. Hani, adamın belinden su almak derler ya; her gramını kullanacak futbolcunun. Onun rehinesi değil, patronu olacak. İster severek, ister sert yaparak, lakin mutlaka.
Göreve gelmesi olay yaratacak, gitmesi veya kovulması olay olacak Fenerbahçe hocasının.
Sözü manşete sığmayacak.
Hiçbiri yok İsmail Kartal’da demiyorum elbet.
Ama söz konusu Fenerbahçe ise hepsine en yüksek düzeyde sahip olacak. Kısaca “lider” deniyor böyle kişilere.
Bu eksik işte.
Aykut Kocaman’dan beri Fenerbahçe’ye her gelen teknik direktör başını Aziz Yıldırım’a eğip de girdi içeri... Her biri doğal olarak sahip oldukları karizmayı kapıda bıraktı.
Normali yetmiyor... Fenerbahçe hocası öyle karizma sahibi olmalı ki, işe başlarken eksilse bile birazı kalmalı.
Bakınız, bu işler Fenerbahçe’nin özeli değildir... Çünkü Fenerbahçe süper ligin lokomotifidir ve onda eksilen futbolumuzdan düşülmektedir.

Haberin Devamı

Sayın Orman’a tavsiye!..

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın Nazlı Ilıcak’la yaptığı röportajda Demba Ba’ya ilişkin söyledikleri tepki aldı.
Bir kere açık açık yazayım... Tepkilerin odak noktası, “esas”tan değil, “usulden” kaynaklanmaktadır.
Spor medyası bugüne kadar “sevimli hale getirmek için az emek harcamadıkları” Fikret Orman’ın, yıldızı parladığı anda medyanın başka boyutlarına zıplaması, spor medyasına ağır gelmiş olmalı.
Kıskançlık mı dersiniz, vefasızlık mı bilemem...
Ancak doğruluk payı olduğu da bir gerçek.
Ne lüzum vardı arka koltukta tribün sloganı atmaya?
Ne gerek vardı Demba Ba’nın ne kadar mü’min olduğunu anlatmaya?
Ya da kestirmeden gidelim:
Magazin röportajı yapması şart mıydı?
Kaset mi çıkaracaktı, yeni filmi mi vizyona giriyordu Fikret Orman’ın?
Şahane takım... İnşaatı süren muhteşem bir stat. Sözüne, fikrine saygı gösteren medya... Bir kulüp başkanı daha fazla ne kadar popüler olabilirdi ki?
Sayın Orman’a tavsiyem, şöhreti arttıkça iki katı/üç katı daha dikkatli konuşmalı.
Ve spor medyasına vefasını kaybetmemeli.
Ortada bir reyting harmanı varsa, hasadı tarlada izi olanlarla paylaşmalı.
O medya daha çok lazım olacak sayın Orman’a?