Hamza Hamzaoğlu Galatasaray’a transfer oldu, herkes hesabını Fatih Terim’e sordu.
Neden?..
Çünkü Hamzaoğlu “Terim’in kanatları altındaki adam”.
Terim “imparator” ise, almış “prens” yapmış işte... Zamanı gelince tahta geçsin diye!
Hamzaoğlu’nu Galatasaray’a alanlara gelince... Hepsi Terim’in eski yol arkadaşı ve yakın dostu.
Yani, tekmili birden, reyting vaat eden konu...
Acaba “Hocanız Hamzaoğlu olsun” diye Terim mi ikna etmişti Galatasaray yönetimini?
Daha vahimi, diğer hocaları veto edip Hamzaoğlu’nun önünü mü açmıştı?
Hani Hamzaoğlu başka takımdan koparılıp Milli Takım’a alınacak kadar vazgeçilmezdi Terim için?..
Nasıl razı oldu?
Şüpheler mümkün görünüyorsa, aksini iddia edecek kimse de çıkıp konuşmuyorsa, sorgulama zamanı:
Etik midir Terim’in yaptığı kardeşim?
Galatasaray babasının çiftliği mi?
Bu kadarla kalsa iyi; Galatasaray teknik direktörlüğü için ağzının suyu akanlar vardı ve eli kolu bağlı, ağzı fermuarlı Terim, resmen yerden yere vuruluyordu.
Tadına doyum olmuyordu konuşamayan Terim’le uğraşmanın!
Kanıma dokundu, “Terim yanıtlamak zorunda” diye bir yazı yazdım.
Milli Takım Hocalığı yanı sıra “ulusal sportif direktör” konumundaki Terim’in bu çağrıya uyması elbette çok zordu.
Hatta imkansız.
Kim bilir ne fırtınalar koptu içinde ama bağrına taş bastı, sustu ve susmaya devam ediyor Fatih Hoca.
Anlıyorum...
Hatta takdir ediyorum bu tavrını.
Lakin, dedikodular havada kalmamalı.
Sahi... Konuşabilseydi ne derdi Terim?
Ali Dürüst veya Abdurrahim Albayrak’ın çoktan açıklaması gereken gerçeği, zor güç Fatih Hoca’dan öğrenebildim sonunda...
Terim’in Hamzaoğlu transferi için Galatasaray yöneticileri ile ilk ve tek teması, Anderlecht maçı sonrası gece yarısı Ali Dürüst’ün açtığı telefonla:
“Hocam biz Hamzaoğlu’nu hoca yapmak istiyoruz, ne dersin”?
Yanıt:
“Siz bilirsiniz. Kendisi de istiyorsa, benim onaylamaktan başka sözüm olmaz”...
Eee... Hani Hamzaoğlu Milli Takım’ın olmazsa olmazıydı?
Ne diyor Terim:
“Kendisi de istiyorsa”!..
Galatasaray’a hoca olma fırsatı yakalamış, her şeyden çok istemiş bir Hamzaoğlu, zorla milli takımda kalsa, bir faydası olacak mıydı o saatten sonra?
İstiyorsa gitmeliydi, gitti nitekim.
Gelelim, Terim’in diğer hocaları veto edip Hamzaoğlu’na yol vermesi iddiasına...
Yukarıda yazdım Galatasaray yöneticileri ile Terim’in “yeni hoca” konusundaki ilk ve tek konuşmasını. “Diğerlerini veto etme tezi” otomatikman ortadan kalkar ama asla ortadan kalkmayacak davranışlar da var:
Şayet Terim’den veto yiyip Galatasaray teknik direktörlüğü şansını yitirdiklerini iddia eden hocalarımız varsa; onlara asla unutmamaları gereken bir hatırlatma yapayım:
Bu memlekette yerli hocaların önünü açan adam Terim’dir... Başardıklarıyla yapmıştır bunu. Rol model olmasıyla yapmıştır.
Bilindiği gibi yıllardır her takım kendi Terim’ini aramaktadır.
O olmasaydı ihtimali bile olmayacak büyük takım çalıştırıcılığı sevdasında “Terim yolumu kesti” serzenişi tek şekilde izah edilebilir; vefasızlık.
İkinci sıfat lazımsa; edepsizlik!
Bitmedi... Bizim teknik adamlarımızın bizim büyük takımlarımızı çalıştırma arzusu başımızın üstündedir ama nedir bu “herkesin kendini her şeye layık görmesi”?
Hayır insafsızlık etmiyorum... Durum tespiti yapıyorum:
Bakın, Fatih Terim gibi yüksek egolu, astı seven üste tahammül edemeyen, kontrol altında olmayı asla sindiremeyen, hatta tahakküm etmekten hazzeden bir kişilik bile tek adam olmadan önce “ikinci adamlığa razı olup” yardımcılık yaptı ustalarına.
Akdeniz Oyunları şampiyonluğundan başlayıp adım adım yürüdü...
Galatasaray’a ve diğer büyüklere, hatta Milli Takım’a niyet edenler önce başarılarının listesini sonra kariyerindeki “öğrenme süreçlerini” koyacaklar ortaya.
Hamza Hamzaoğlu da dahil.
O hiç olmazsa Terim’in rahle-i tedrisinden geçti kısa bir süre.
“Hamzaoğlu’nu yolladı, Milli Takım’da sorun olursa Galatasaray koltuğunu sağlama aldı” cinliğine gelince...
Söyledik; Terim yollamadı Hamzaoğlu’nu. Oldum olası Terim’e güvenen Galatasaray yöneticileri, duruşu, çizgisi ile Terim’e fotokopisi gibi benzeyen, talebesi Hamzaoğlu’nu istedi; Terim engel olmadı.
Velev ki, tezgahı Terim kurdu!
Yine de Terim’in Galatasaray’a dönme meselesi şehir efsanesi bence.
Bırakın altı ay sonrasının hesabını, Ünal Aysal ile macerası, o kulübe belki de bir daha dönmeme kararı aldırmıştır Terim’e.
Birazcık tanıyorsam böyle.
Dönmek isterse, yer tutulmasına ihtiyaç mı var?
Hem ayıptır yahu... Hamzaoğlu şezlonga konulmuş havlu mu?
Avukatı falan değilim Terim’in.
Onun yerine de konuşamam...
Lakin, eli kolu bağlı ağzı fermuarlı bir konumdaki Fatih Terim’in hele “dost bildikleri” susup pozisyon alırken çarmıha gerilmesine katlanamam.
Yaptığım, sadece mantık yürütmek ve bir iki bilgi kırıntısıyla tahminlerimi sıralamaktan ibaret.
Konjonktüre uymadı elbet...
Milli takım iyi gitmiyor, yardımcısını kaybetmiş, ağzını açamıyor; tam da “Terim asmaca” oynama zamanı.
İsteyen devam etsin, benim midem kaldırmadı.