Hadise, “magazinel” deyip küçümsemek mümkün... Lakin magazin, hayatın gerçeklerini gerçeküstü boyuttan cımbızlar. Dikkatli bakınca, Fatih Terim’in “sürpriz” pastaya “sürpriz” tepkisinde futbol geleceğimizin acı/tatlı ipuçları var!
Evet... Sevgili kardeşim Fatih Kuşçu, Terim’in önüne mumu üstünde bir çilekli pasta koyuyor maç sonu canlı yayın röportajında...
Hoca, mumları üfleyip bir lokma da ağzına atsa ne olur?
Hem Danimarka’da hem de Türkiye’de keyifler yerinde zaten...
Danimarka’yı son yendiğimizde doğan bebekler, askerliğini bitirmiş dönmüş ve belki de kucaklarında kendi bebekleriyle seyretmişler Danimarka galibiyetini.
Yine de saliseler içinde zihinsel analizini yapıp “hayır” diyor Terim, “Böyle şeylerden hoşlanmıyorum”!
Refleks gibi.
Ve ders gibi!
* * *
Günahı Fatih Kuşçu’nun boynuna; bir “anımsatma” peşinde miydi bilinmez ama Fatih Terim’in neredeyse düşünmeden reddetme nedenlerinin ilk sırasında “çilekli pastanın” özdeşleştiği mesajlar olmalı.
Galatasaray, Ünal Aysal gibi...
Terim’in reflekslerden sorumlu olan omurilik soğanı diyor ki, “çoktan geride bıraktım o günleri”...
Süper... Futbol direktörümüzün en az “hiçbir şeyi unutmaması” kadar “unutkan olmasında” büyük fayda var.
İkinci sebep, Milli Takım’ı geçmiş/gündelik olay ve didişmelere bağlayacak herhangi bir davranıştan uzak durmak.
Çünkü Terim milli takım için çok özel misyonlar yazmış “yapılacaklar listesine”.
* * *
En sıradan olanı ve malumu; Avrupa Şampiyonası’na katılıp devamında her organizasyonda kalıcı olmak.
Nasıl peki?
“Ligimizin üzerinde bir futbol oynayarak”.
Başlı başına bu “Terim tespiti” bile ne kadar sıra dışı olduğunu gösterir Milli Takım yol haritasının...
Normali, bir milli takımın ligindeki futbol kadar oynamasıdır. En iyi kulüp takımına yakın...
Ay-Yıldız’a düşen ise herkesi sırtına alıp taşıması.
Daha da önemlisi bizim talep etmemizden önce Milli Takım’ın bu zihniyette olması.
* * *
Diğer ve daha kritik misyon ise Milli Takım’ın Türk Futbolu’nu dizayn etmekte çok önemli, çok etkin bir enstrüman olarak kullanılmasıdır.
Adı konmamış ama niyet belli.
Etik mesaj mı yazacaksın futbol kamuoyuna; Milli Takım’dan daha güzel bir beyaz sayfa olur mu?
Alt yapı mı, gençleştirme mi lazım; gerçek yeri orası olmasa da yaşanan çaresizlik ve sorumsuzlukta, Milli Takım’dan başka zemin bulunur mu?
Mecburiyetler çiziyor yolumuzu.
* * *
Ve konjonktür gereği ortaya çıkan ekstra misyon; erozyona uğrayan, eksilen, yitirilen futbol seyircisini yeniden tribünlere çekmek...
Her milli takıma hazırlop gelen avantaj, bizde “asli görevi olanlar adına da” çalışma gerektiren bir mücadele kalemi.
Kulüp rekabeti ile adeta sahaya sırtını dönüp kavga etmek haline gelmiş, ve “kavgadan sakınmak” gibi en doğal insan davranışıyla sonuçlanıp “kaçışa” dönmüş davranış bütünümüzü Milli Takım marifetiyle düzeltmek ne demek?
Tabi çok zor.
Kıyıya savrulup ölümü bekleyen deniz yıldızlarını tekrar denize göndermek kadar zor.
Fakat önemli olan başlamak.
* * *
Yaşamı boyunca mucizelerin peşinde koşup bazılarını yakalamış, yakalayamadıkları için mücadeleden hiç bıkmamış Terim, bütün bunlar arasında kendi dar ve didişmeli dünyamızın sembollerinden biri olmuş “çilekli pastayı” yer mi?
Saliseler içinde kafasında ışık hızıyla değerlendiriyor ve keyifli güne, hoş sürprize bakmadan geri çeviriyor.
Umut verici bir ayrıntı.