“Kupa”bizde acayip bir şeydir ve üzerinde yazan şampiyonluk, içinden taşan mutluluk, değerli madeni, kulpu, kaidesi, heybeti, temsil ettiklerinin sadece binde biridir!..
Hele “kaybedilmiş kupa”.
Onun anlamı, “kazanılmış kupanın” da binlerce katı.
En iyi, adına “yönetici” denilen meslek erbabı bilir kaybedilmiş kupanın anlamını, maliyetini, acısını.
Spor kültürü, rekabet hoşgörüsü, yarışmacılık ruhu güdük kalmış, centilmenliği empatisi rafa kalkmış her coğrafya gibi “en berbat olan” kupayı kaybetmek değil, onu “başkasının” kazanmasıdır bizde.
***
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun peşinden milyonları sürüklemesi kuvvetle muhtemel mantık ve spor dışı mücadelesi bu yüzden!
Kupa değil değerli olan.
Onun temsil ettikleri hiç değil.
Bu bir “mülkiyet meselesidir”... “Benim” hadisesi.
“Titan”ların bilek güreşi!..
Toprak, para, güç, petrol, din, futbol fark etmez... “Topyekun savaşlar” hak-hukuk bitip her insanın alt beyninde var olan, ancak medeniyet dizginleri ile durdurulan “benim” güdüsü özgür kalınca başlar.
Bakınız; Trabzonspor’da zaman durmuş üç senedir, Fenerbahçe üç sene sonra yeni şampiyonluk kupasına bile sevinememektedir.
Neden?
“Kupamızın akıbeti önemli”.
Hadi oradan!..
“Kaybedilmiş kupaların” doğal artçılarından “Başkan babanın koltuğu sallanabilir” paniği var da ondan!
***
O kupa Fenerbahçe’den giderse, devletin polisi, savcısı, hakimi ve hapishaneleri ile yıkılmayan Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye ve arkasındakilere veda edecek vakti bile olmaz...
O kupa gelmezse, İbrahim Hacıosmanoğlu’nu siyaset de sülalesi de kurtaramaz; tası tarağı toplayıp gider Trabzonspor’dan.
***
Acı gerçek böyle...
Tamam... Bu gerçeğin kapımıza dayanmasından birinci sorumlu tepe taklak olan hukuktur.
Düzeltmesi beklenen bozmuştur en başta...
Tuz kokmuş, yargıçtan sokaktaki insana kadar mavi veya pembe TC nüfus kağıdı taşıyan vatandaşların “kupa şunundur” deme olasılığı tükenmiş, dese de taraf olanlar dışında bu karara inanacak, saygı gösterecek vatandaş kalmamıştır.
Aynı vakaya, tam tersine iki
“karar” var toplum vicdanında.
Birini tercih edince, otomatikman “taraf” veya “düşman” oluyorsunuz.
Yurtdışından hakem getirir gibi Avrupa ve Dünya futbolunu yönetenlerin racon kesmesini bekliyoruz mecburen.
Sanki saygı duyacakmışız gibi.
***
Peki bu arada Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında topyekun savaş niye?
Bir etkisi mi olacak dışarıdan ahkam keseceklere?
Tabi ki, hayır.
Burada kan gövdeyi götürse zerre kadar umurlarında olmaz FİFA’nın UEFA’nın.
Demek ki, kavga edeceksek “başkanımızı kurtarmak için” kavga edeceğiz!
Onlar istediği için.
Çünkü o kupa Fenerbahçe’den giderse sayın Yıldırım’la beraber gidecek, Trabzonspor’a gelmezse sayın Hacıosmanoğlu da kalmayacak.
Sizi bilmem ama ben bu topa girmem...
***
Zaten dün suçlu ilan ettiğini bugün aklamaya çalışan ve her ikisine de inandıramayan hukukla hasım olmuşuz birbirimize.
Futbolla bölünmüşüz... Sportif karar verilmiş, sadece gerilimi körüklemiş...
Başkanlar, kendi tezlerine bire bir uymayan her görüşü ve sahibini düşman ilan etmiş.
Vicdan terazimizde bile kulüp daraları aranan bu memlekette neyin kavgasını yapacağız şimdi?
Kupa’nın mı, Başkan’ın mı?
***
Hukuk olmadı.
Sportif hukuk işe yaramadı.
Yabancıların raconu da kesmeyecek göreceksiniz. O zaman... Kupanın sahibini orman kanunu mu belirleyecek? Biz o ormanın yırtıcıları mı olacağız?
Bu ne vahşet!
En iyisi kupa için yazı tura atmak galiba. Kızanlar şahsa değil şansa küfreder, kaybeden “şanssızdım” der, olay biter.
Bir seçenek daha var ki, ihtimal dışı gibi; Türk Futbolu’nda yönetici profili değişmeli!