Fenerbahçe’nin Emre’si... Galatasaray’ın Melo’su. Al birini vur öbürüne.
Onlara değil... Böyle futbol kişiliklerinin özgürce icra-i sanat eylediği futbol ortamını nasıl edindik; ona yanarım ben.
Açık söylüyorum; ikisi de “ekmek yediği kaba tüküren” cinsler.
Sayayım “kapları”:
Birincisi kulüpler...
***
Bakınız, Fenerbahçe’nin imajı 3 Temmuz sürecinde bile Emre’nin saldırganlığı ile bozulduğu kadar yerlerde sürünmedi.
En ağır lafları Emre yüzünden yemek durumunda kalıyor Fenerbahçe. Onu korumak uğruna saçmalamak zorunda kalıyor.
Futbolun içinde olan ve kulüplere bazı avantajlar sağlayan “başkalarını eleştirme hakkını” yitiriyor.
Eleştirse komik oluyor.
***
Değer mi?..
En azından kısa vadede... Birkaç maçta orta sahayı kurtarmak, sezon sonundaki şampiyonluk hesaplarında birkaç ekstra puan daha bulundurmak için değiyor!
Ya da onlara öyle geliyor.
Almış götürmüş şampiyonluğu Fenerbahçe... Uzak ara ve erkenden.
Konu ne?
Emre...
Yine hakeme küfretti mümin, mutaassıp, futbolcu kardeşimiz!
“Yeter” dedik durmuyor, “ayıp” anlamıyor...
Pes artık!
***
Bekle bekle; yaşamda ömrünün yarısına, futbolda sonuna geldi Emre... Geldiği gibi gidiyor.
Üniversite okuyup kendisini geliştirecekmiş güya.
Elbet gelişir... Ama onun eksik yönü “futbol yöneticiliği” falan değildir.
Çalışsın, tıbba girsin, psikiyatri okusun.
KARIŞMAYAYIM MELO’YA
Melo’nun ne farkı var?
O da Emre gibi önce “dilini” kullanıyor futbolu terörize etmek için. Emre kadar Türkçeye hakim olmadığı için dil çıkarıyor.
Yetmiyor, artistlik onda, zalimlik onda, bir tek suçluluk duygusu taşımıyor.
O da Galatasaray yöneticilerini “komik” duruma düşürüyor.
***
Son komedi, Galatasaray yöneticisinin Emre’yi eleştirmesi.
“Çok agresifmiş”!..
Doğru... Öyle...
Ama sana ne?
Sen kendi kapının önünü süpürsene.
***
Fenerbahçe ve Galatasaray’la kalsa iyi...
Hem Emre hem de Melo futbolumuzun içine tükürüyorlar ki, suda yaşayıp suyu bilmeyen balıklar gibi farkında değiller.
Emre daha vahim.
Melo gidecek, o hep oksijen eksikliğinden yakınacak pisliğine katkı yaptığı suyun.
***
Eleştirmekten bıktık ikisini de...
Çözüm lazım.
Ben aklıma geleni yazayım:
Yeni sezonda Fenerbahçe Emre’li, Galatasaray Melo’lu kalacaksa, lütfen iki kulübün sözü geçen yöneticileri gözden ırak bir yerde buluşsun ve birbirlerini bu iki futbolcu üzerinden eleştirmeyecekleri sözü versinler karşılıklı.
Adını bile anmayacaklarını deklare etsinler...
Etsinler ki, “rakip eleştirdi diye” anında ortaya çıkan “koruma” içgüdüsü bahane bulamasın.
Yazılı olmayan “futbol yırtıcılarını koruma kanunu” tedavülden kalksın.
Galatasaraylılar Melo’nun, Fenerbahçeliler Emre’nin saçmalıklarıyla baş başa kalsın.
Gerisini vicdanları ve akılları halleder emin olun.
Mancini ile Drogba
Mourinho’nun “Mancini takımlarını anlamak mümkün değil” tespitini yazmayı, “Drogba Katar’a mı yerleşti” diye sormayı “Galatasaray’ın dibini oymak” olarak nitelendiriyor birileri!
Hayır...
En sıkı Galatasaraylıdan
daha faydalı bir hizmet
yapıyorum Galatasaray’a...
Neden mi?
Çünkü her ikisinden de kurtulmak istiyor Galatasaray!..
Mancini bugün “tazminat falan gerekmiyor, bana eyvallah”
dese boynuna sarılıp uğurlar
Galatasaray yönetimi.
Drogba, “sıcak hava bana çok iyi geldi, dönmeyeceğim” diye haber yollasa gıyabında tören yaparlar.
Ama açık açık söyleyemiyorlar.
Mancini’den vazgeçmek
bir servet...
Ayrıca sorarlar adama “Terim’le alıp veremediğiniz neydi” diye.
Drogba ise büyük marka...
Taraftar seviyor, medya
Drogba’nın kıymetine saygı
duyuyor. Alex gibi ağıtlar yakılması ihtimal dahilinde.
Peki, ne lazım Galatasaray’a?
Mancini’yi, Drogba’yı eleştiren ve toplum algısını değiştiren
vatandaşlar.
Bana kızmasınlar...
Son tahlilde istemeden de olsa Galatasaray yönetiminin değirmenine su taşıyorum ben.
Bilinsin ki; “kime ne faydası veya zararı olur” filtresi takılmamıştır bu köşeye.
Düello kültürü
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, hiç de tarzına uymayan bir çıkış yaptı ve “Türkiye’de düello değil, pusu kültürü” olduğunu ileri sürdü.
En ufak bir tartışmada “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diyenlerin ülkesinde, eşit şans tanıyan “el taşın altında” hesaplaşmaya yer olur mu sayın Başkan?
Boşuna mı koltuk kapmaya çalışıyor bunca insan?
Boşuna mı yalakalık ediyor birileri birilerine?
“Önemli” olmak, “dokunulmaz” olmak, dokunulamamak için.
Düello bozar bizi.
Eşitler...
Eşitlik, katlanamadığımız şeydir.
Bakınız Fikret Orman gibi saygın, zarif ve düello kültürü yerine pusu kültürünün hakim olmasından şikayetçi bir başkan bile konuşmasını nasıl sürdürüyor:
“Adamın aklını alırım”!..
Fikret Orman da İsviçre vatandaşı değil tabi!
Tehdit olan yerde düellonun işi ne?
Zaten, bu kadar küfürlü tehditli coğrafyada düello falan olamaz.
Olsa, en başta Fikret Orman’a yaramaz!
Bir haftada yarıya düşer nüfus.
Beşiktaş 2 bin kişiye oynar o zaman.