“Hurafe”ye inanan biri, Galatasaray’ın Antalyaspor karşısında perişan olacağına kalıbını basabilirdi!..
Bir kere Cuma... Cuma maçlarında kötü bir özgeçmişi vardı Galatasaray’ın.
İkincisi, Real Madrid maçı önü... Şampiyonlar Ligi’den önceki maçlar kâbus gibi olurdu genellikle.
Hurafe bitmez... Ve ayın 13’ü...
***
“Realite” de hurafelerden farksızdı aslında!
Milli maçlar Selçuk’u sakatlamış, Muslera’yı geç bırakmış, Sneijder’i yormuş, Galatasaray’ı “zorunlu rotasyona” mahkum etmişti.
Drogba eski keyfinde değildi.
Burak’ın ayak ayarı bozuktu.
Son iki hafta kayıpla geçilmişti.
“Mesaisi Milli takımla bölünmüş hoca” polemiği Damokles’in Kılıcı gibi tepesinde sallanıyordu Galatasaray’ın... Kim bilir belki de gerçek payı olabilirdi!
***
Maçın ilk yarısında, her “korku” gerçek oldu.
İkisi de doğru dürüst savunma yapmayan takımlardan hızla başlayan Galatasaray, gittikçe söndü... Antalyaspor’u kötü olduğu savunma bölgesinden aldı, kendi kalesine doğru davet etti. (İkinci yarıda aynı hatayı Antalyaspor yapacak ve Drogba’nın golüne engel olamayacaktı.)
Tita’nın golünden sonra ilk 45’de adeta sahanın tapusunu Antalyaspor’a verdi ev sahibi, Real Madrid’i düşünmeye başladı.
Seyirci de Amrabat üzerinden takıma tavır koyuyordu bir yandan.
Her türlü negatif durum, Serkan Balcı’nın yıldızlaştığı Antalyaspor’a özgüven olarak dönüyor, herkes Terim’in eline bakıyordu.
***
İkinci yarı, daha çok ezilmesin diye Amrabat-Umut Bulut değişikliği ile başladı...
Yetmedi...
Emre- Bruma değişikliği ile yeni transferi ilk kez sahaya sürdü Terim. Aslında seyirciyle tanıştırmak istediği Bruma’dan medet umar durumdaydı.
Ya tutarsa...
Tuttu galiba. Galatasaray üzerindeki anlaşılamayan rehavetin yoğunluğunu azalttı Bruma... Solu hızlandırdı. Pası çabuklaştırdı. Ritmi yükseltti. Drogba’yı oyuna döndürdü.
Lakin, Şampiyonlar Ligi maçından önceki Cuma ve ayın 13’üydü... Bir de Galatasaray’ın karşısında usta bir hocanın tecrübeli futbolcuları vardı.
Galatasaray’a iki kayıp puan daha...