Yan yana olmasa da aynı şeref tribününde bir hizaya gelmiş işte sayın Yıldırım ve sayın Aysal.
Dost ve kardeşçe kucaklaşmasalar da ters bakıp laf sokmuyorlar sonuçta.
Kolay değil... Biri “onla oturmam” demiş Süper Kupa’dan önce, diğeri “renginden bile nefret ederim”.
Büyük lokma ye, büyük konuşma!
Çakı gibi bir hizada.
Zat-ı alilerine “bravo” mu diyeceğiz bu durumda...
“Vatandaşların huzuru için egolarından kinlerinden sıyrılabilen iki akil adam” olarak mı kabul edeceğiz kendilerini?
Hayır. Asla.
***
Birincisi, geri adım falan söz konusu değil... Bir de değil, iki bakan gerekmiş hizaya sokabilmek için.
İkincisi ve çok daha önemlisi, milyonların sevgilisi kulüplerin başkanları “emirle” iş yapar hale gelmiş ne yazık ki.
Burada “ayıp”, emir verenin değil, alanın defterine yazılır.
Çünkü, mecbur kalınmıştır.
Çünkü, iki sayın başkan büyük camialarına hiç de uygun olmayan çocukça ve saçma bir tartışmanın şehvetine kapılmıştır.
Hatalı davrananlara ise “ast-üst” ilişkisi aramadan emir vermek mübahtır.
Peki bundan sonra?..
Aynen devam.
Çünkü daha da bilendiler bence.
Futbolda “huzur” meselesine gelince...
Biri ülkenin enerjisinden, diğeri ülkenin a’dan z’yu sporundan sorumlu iki bakan, her derbide başkanları hizaya sokamayacağına göre...
Önerim, “Kulüp Başkanlarının Kavgalarını Önleme” bakanlığı ihdas edilsin.
Artık emir almadan yapamazlar. Vali falan da kesmiyor çünkü.
KOŞUN; GEYİK VAR
Türkiye’de “sporsever” sayısı 22 milyonmuş!..
Aktif spor yapan kaç kişi var peki?..
Bir, bilemediniz 2 milyon, haftada bir terliyorsa ne ala...
Bakmayın lisanslı sayısına... Doldur-boşalt onlar.
20 milyon “platonik” yani!
Bizimki “sporseverlik” değil, “televizyonseverlik”.
***
Haftada 15 saatimizi “spor takibine” harcıyor muşuz!..
Bilerek veya bilmeyerek; başlıktaki “harcamak” fiili, acayip yerli yerinde. Çünkü ekrana baktığımız 15 saatin içinde spor aktivitesi(müsabaka) 2 saati aşarsa dişimi kırarım.
13 saat spor çenesi!
Bizimki “spor izlemek” değil, “dedikodu sevmek”.
Özeti; “televizyonda futbol geyiği” hâlâ bir numara.
Bir “emir” daha...
Zorla güzellik olmuyor. kupayı kazanmışlar bu sefer Kayseri Stadı’ndaki tören yerini beğenmiyor sarı-kırmızılılar.
Orası Fenerbahçeliler’in oturduğu tribünlermiş...
Yahu daha iyi ya!..
Git onların önünde al kupanı. Fenerbahçe stadında kupa almak için tutturan sen değil miydin vakti zamanında?
Üstelik, ortam süt liman.
Alkolmetre üflemekten nefesi kalmayan seyirci “hapis korkusuna” sus pus, melek gibi.
Mesele başka...
Başkanları emirle hizaya girmiş ya, sinirler bozuk “oyunbozanlık” etmeye çalışıyorlar.
Bakan Kılıç’ı Hz. Musa’ya çevirdiler... Hoop bir “emir” daha!
“Gel buraya”.
Tıpış tıpış şeref tribününe.
“Sayın bakanımız ısrar etmeseydi kupayı o tribünde almazdık ama...” Dedim ya; saçmalarsan emir verirler. Yahu alışkanlık yapar bu kadar emir, transferleri falan da bakana sorarsınız sonra.
Ne yaptın Rıza
Milli Güreşçi Rıza Kayaalp’i “ciddiye” alıp “ırkçılıktan” altı ay men cezası vermiş FİLA...
Ne bilsin adamlar.
Oysa biz Rıza’nın mesajına bakıp anlıyoruz durumu:
“Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin eylemci çapulcular.”
Gezi direnişçilerine yazıyor bu anlamlı mesajı!
Çok mu kilo düştü nedir... Neden sonuç ilişkisi ilköğretim talebesini bile güldürecek düzeyde. Bu twitt’i atanın, akıllı telefonunda harfleri bulup cümle kurmasını bile alkışlamak lazım...
Nerede kaldı siyaset, ırkçılık falan. Rıza, iri cüsesi ile zeki bakışlarından kaybetti besbelli. Onu “düşünen adam” sandılar. Dünya Şampiyonası’na katılamazsa FİLA’nın kaybı olur, şampiyonanın entelektüel düzeyi düşer yani.