Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Henüz TFF Süper Kupa oynanmadan ortaya çıktı ki, hem Fenerbahçe hem de Galatasaray takımındaki futbolcuların en az yarısı derhal kapı dışarı edilmelidir!..
Takım kaptanları Selçuk ve Emre, rütbeleri sökülerek A2 takımına sürülmeli, mümkünse ibret-i alem için futbol hayatları bitirilmeli ve kulüp tarihinden izleri silinmelidir.
Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal ve Galatasaray hocası Cesare Prandelli’ye gelince...
Onlara tek kelime yeter:
“Kovuldunuz”!
Çünkü söz konusu “futbol işçileri” ekmek yedikleri yere, daha doğrusu ekmek yedikleri patronlarına ihanet etmişler ve yöneticileri Süper Kupa’dan “süper maraza” çıkarmaya uğraşırken sanki kulüp çıkarlarını/politikasını/üslubunu onlardan daha iyi bilirmiş gibi, sportmenlikten, barıştan, saygıdan, çocuktan, Soma’dan bahsederek çizmeyi aşmışlardır!
Ne sanıyor bunlar kendilerini?

Haberin Devamı

SOMA BİLE DURDURAMADI

Ya da...
Futbolcular, kaptanlar, hocalar doğruyu yapmıştır...
Ve... Geliri Soma Şehitleri’ne ayrılarak “her türlü sportif rekabetin üzerindeki insani ve manevi bir mertebeye yerleştirilen” Süper Kupa’ya 48 saat kala, iki büyük kulübü yöneten insanların “taze gerekçe” bulamadıkları için “geçmiş hesaplardan” kavga çıkarmaya çalışması trajikomik bir olaydır.
Başka izahı yoktur.

VATANDAŞ ‘YEMEDİ’

Bitmedi...
Dalaşma, çatışma, hatta ucu açık bu kavga tetiklemesinin, iki büyük kulüp tabanında “misli” ile değil, “aynen” bile karşılık bulmaması ise ne trajik ne de komik!..
Resmen kitlesel bilgeliktir.
Amiyane tabiri ile “anca gidersin” ifadesi.
“Yemezler” bildirisi.
Anlayana muhtıra.
İnsanlık adına çok dokunaklı, kulüp yöneticileri açısından içler acısı ve acil “özeleştiri” gerektiren bir gelişme yaşıyoruz vesselam.

AÇIK BÜFE NEFRET

Nitekim onlara “uymuyor” bu halk.
Tuzla koşan birkaç salak; o kadar.
Toplum sağduyusu çok iyi biliyordu ki, iki dev camia arasındaki her türlü sportif karşılaşmadan önce kurulan “açık büfe nefret” kifayetsiz muhteris yönetici geleneğinin çaresizlikle tekrarı ve avam bir dışavurumundan başka bir şey değildi.
Küçük hesaplar için yapıldığı malumdu.
Tansiyon yükseltilip “olası yenilgilerde” asıl hesap sorulması gerekenler eliyle çizilmiş bir karartma planıydı.
Etkilenip durumdan vazife çıkaracaklar ise ya o yönetimlere göbekten bağlı ya da sıfır numara saf olmalıydı.

Haberin Devamı

‘DOSTLUK LAZIMSA, ONU DA YAPARIZ’

Oysa kurulan “tezgah” amansızdı!..
Aziz Yıldırım’ın keskin kılıcı/ koruyucu kalkanı Mahmut Uslu, Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın “bizlerden biri olmadığını” ilan ediyordu.
Neden?
Sayın Aysal, Süper Kupa’ya ilişkin bir cümlesinde “dostluktan” bahsetmişti!
Ona mı kalmıştı Fenerbahçe Yönetim Kurulu gibi bir delikanlı gurubu dururken!..
Sayın Uslu, açıklamasını “Belçikalıdır, dostluk kelimesinin manasını bilmez” diye tamamlayıp hem yasak hem de ayıp bölgede en tepeden “kişilik sorgulamasına” elini kolunu sallayarak dalıyor, kendi teamülünü kendi yaratıyordu:
Dostluk nedir bilmeyen adama hangi sıfatlar yakışırsa, hepsi Ünal Aysal’a...
Nasıl ama?..

Haberin Devamı

KİM ŞİKECİ..

Bir hamle önce “dostluktan” bahseden Ünal Başkan durur mu?..
Taşı gediğine koymak, ince zeka ile söyleyeni ıskartaya çıkarmak veya cevapsız bırakıp mahcup etmek gibi özenli arayışlara bile tenezzül etmiyor, Sayın Uslu’yu haklı çıkarırcasına “hangi tencerenin dibi daha kara” açısından dalıyordu olaya.
“Benim şikeciyle ne işim olur”?
Dava sonuçlanıp “şike” cezaları kesinleştiğinde yapmadığını, aynı davanın “kumpas” gerekçesiyle yenilenmesi aşamasına aldırmadan yapıyor ve Fenerbahçe’yi yönetenlere alenen “şikeci” sabıkası yazıveriyordu:
Buyur buradan yak...
Bari bir de kafa at!

YAKLAŞMAYIN YAKARIM

Türkiye’nin asırlık iki kulübü, bu coğrafyadaki en büyük iki sivil toplum örgütü, geliri Soma’da şehit olan 301 emekçiye ayrılan muhteşem bir sportif olaya mı hazırlanıyor, yoksa Çinçin mahallesinde arama konferansı mı yapılıyordu?
Bence, artık göz zevkini bozan eski bir gecekondu haline gelmiş “kurulu düzen”, çevreye zarar verdiği için buldozerle yıkılmasın diye dama çıkmışlar, çakmağı çakmışlar, çevreye benzin döküyorlardı.
Muhtemelen “rehine” de olmalı ellerinde.
Lakin kentsel değişimden çok daha önlenemezdir toplumsal gelişim. Sen ne yaparsan yap, ezer geçer kardeşim.

HEPSİ EMEKLİ OLMALI

Ama ortada bir “kirlilik” kalıyordu.
Berbat gelenek tekrar edilmiş oluyordu.
Çirkin ritüel kırılamıyordu.
Spora ve kaliteli rekabete muhtemel dönüş bir kez daha erteleniyordu.
Bunun bir yaptırımı olmalıydı.
Nasıl ki, futbolcuları, kaptanları, hocaları yanlış yola saptıklarında kapı dışarı etmek gerekiyorsa, yanlışı yapanlar yöneticiler, hatta başkan bile olsa, veda vakitleri gelmiş de geçmiş demekti.
Yanılma payı yok bu yorumda!
Bakınız beyanatlara, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında dostluğun geri dönmesi için her iki cenahın da iddiası aynı:
“Rakip yönetim emekli olmalı”
Söyledikleri doğruysa da, yanlışsa da biz haklıyız.