Futbolun en tatsız şekli, “beklenenin” sürprizsiz/dirençsiz tereyağından kıl çekme kolaylığında gerçekleşmesi...
Hele bizimki gibi “beklenen” aynı zamanda “korkulan” anlamına geliyorsa.
Çile yani. Azap.
Hayal bitti...
Anadolu’da 3, Ada’da 2...
Arsenal’e bedava dersler ve işi sıkı tutmadığı için çok mersi!
***
Oysa, bir gün önce dik durup biraz da dikleşince, biz de “bir bildiği var” sanmıştık Ersun Yanal’ın!..
Arsenal’i çözmüş müydü ne?
Mahallede misket oynanmayacaktı sonuçta... Koskoca Fenerbahçe’nin teknik patronu, milyonların ümidi ve kulübün milyonlarca euroluk beklentisine ışıklı bir rota çiziyorsa; maçtan önce “kazanabiliriz” diye sinyal çakıyorsa, Arsenal’e kök söktürecek taktikler ve çim yolduran kramponlar cepte hazırdı herhalde.
Sistem olacak, kusursuz uygulanacak, birlikte ve doğru oynanacak. Hatta kişisel çıtalar aşılacak olmalıydı.
Hani, nerede?
***
Meğer bizden farkı yokmuş Yanal’ın...
Hafize Nine, Fenerbahçe turu geçsin diye nasıl dua edip havaya üflüyorsa, Ersun Hoca da temenni ile tespiti karıştırıp kelebekten kısa ömürlü hayal balonları şişiriyormuş.
Taktik ve sürprizleri, “tavşan ayağı, nazar boncuğu, muska” türündenmiş...
O da bizim gibi, futbola binde bir uğrayıp zayıfla güçlüyü tersyüz eden şans meleğine güvenmiş.
Var mı böyle iş...
***
Saçma sapan yorumlar yaptırıyorlar insana:
İlk maça, “Arsenal, Kadıköy’de bile kazanabilir ama teslim olmamalıydınız” dedik; ne demekse...
Rövanşına, “Arsenal’in Londra’da kazanmasından doğal ne olabilir ama boş hayalleri kendinize saklasaydınız keşke”...
Zaten öyle bir “illüzyoniçindeyiz ki, kazanma hayali kurduğumuz Arsenal maçları bile hayali olabilir bugünkü CAS kararından sonra.