Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çağdaş dehalardan Apple’ın kurucusu Steven Jobs, ölmeden önce verdiği son belki de ilk- röportajda başarıya giden yolu şu cümleyle özetlemişti:
“Büyük hedeflerle büyük sonuçlar arasında mutlaka büyük bir ustalık gereklidir”.
Evet... Hedefi sonuca bağlayan unsur “ustalıktır”.
Hele hedef büyükse...
İşte Galatasaray’ın ve Hamza Hamzaoğlu’nun gelip tosladığı yer burasıdır:
“Ustalık”!..
Henüz üstat olamadı Hamzaoğlu...
Hor görmek için söylemiyorum; yetenek/bilgi olsa da zaman ve deneyim meselesi...
“Mış gibi” yaparak da usta olunmuyor.
Hatta süreç tersine çalışıyor, kaçınılmaz olarak “özürler”, “itiraflar” ard arda geliyor.
Örnek mi?
Sakat Burak’ı oyuna sürüp Bursaspor maçında oynamamasını sağladıktan sonra özür diledi... “Ders oldu” dedi.
Bursaspor’un elinden zor kurtulunca “bizden daha iyilerdi” diye itiraf etti.
Ama yetmiyor...
Bir sağ bek sakatlanınca öne adam alıp stoperi sağ beke, sol beki stopere, kanat oyuncusunu geriye almayı izah etmedi.
Edilemez ki!
Bakınız... Bilinçli veya bilinçsiz olarak Fatih Terim’e öykünmektir bu usta olamadan fantastik olmaya çalışmak durumu...
Hatayı süper fikirlerle telafi etmek, ilginç eylemlerle maçı çevirmeye çalışmak ve bir de zafer gelirse adını takımın önüne yazarak “usta” sınıfına atlamak hevesidir.
Oysa Bursaspor sürekli defans arkasına uzun topla pozisyona girerken kulübeden bir çare bulmak ve uygulatmak çok daha değerli olmaz mıydı?
Sayın Hamzaoğlu şu anda usta değildir. Oyunu basit ve yalın oynamak hem kendinin hem de takımın menfaatinedir. Daha girift varyasyonlar için gelecek ustalık günlerini beklemelidir. Aksi halde büyük hedefleri olan Galatasaray, “büyük ustalık eksikliği” yüzünden büyük sonuçlara ulaşamayacaktır.

Haberin Devamı

‘Tweet’teki Yarsuvat

“Mayıs’ı bekleme hemen git” diyorlar Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat’a!..
Kim?
Sosyal medya tuşçuları.
Neden?
“Aziz Yıldırım’a F tipi kumpas yapıldı” tespiti yüzünden.
Hem de en ağır cinsinden.
Örnek mi:
“Galatasaray’ın en büyük düşmanları içimizdeki Galatasaraylılar.”
Yani, başkan düşman!
Daha doğrusu rakibin işine yarayacak kelam eden herkes düşman.
Davanın tam içinde olabilirsin, kumpası kemiklerine kadar hissetmiş olabilirsin ama rozetin sarı-kırmızıysa, sarı lacivert lehine değerlendirme yapamazsın.
Yahu meselenin öznesi sadece futbolu mahvetmekle kalmamış, memleketi, hukuku, adaleti perişan etmiş... Bir ucu da Aziz Yıldırım’a değmişse söylemeyecek mi bu ülkenin akil adamlarından Duygun Yarsuvat?
Galatasaraylıysa söylemez... Söylerse bizden değil!
Bu nasıl bir ahlak?
O zaman istifasını istediğiniz sayın Yarsuvat’ın yanına Hamdi Yasaman’ı da iliştirin bari.
Kendisi nefret ettiğiniz yönetici tipi!
Baksanıza, maçtan sonra çıkıp çok kötü oynadık diyebiliyor. Fark yiyebilirdik diyebiliyor. Ne Federasyona dayılanma, ne hakeme atar yapma. Hatayı kendinde arıyor. Yalan da olsa hikaye anlatmıyor.
Size hiç yakışmıyor!
Galatasaray yönetimi “geçici” olabilir.
Lakin çok önemli bir misyon üstlenmiştir bence... Rahmetli Özhan Canaydın’ın misyonu.
Doğruya doğru de...
Hak edene hakkını ver.
İyi olanı alkışla.
Sosyal medyayı boş verin, doğru iş yaranları baş tacı edin. Ben Özhan abi gibi alkışlıyorum Yarsuvat’ı, Yasaman’ı.

Haberin Devamı

Her şeyin bedeli var

Haberin Devamı

Olacağı buydu... Fenerbahçe başkanı Galatasaray dışındaki kulüpler için çıkıp “değersiz” derse, yanıt kaçınılmaz ve ağır olurdu.
Nitekim karşılığını buldu.
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman; “İslam’ın şartı beş; altıncısı da haddini bilmektir” dedi. Sayın Yıldırım’ın “hadsizlik” yaptığını söyledi.
Ayıpladı.
Haksız mı?
Peki ne olacak şimdi?
Durduk yerde başka kulüplere salça olmayacaksınız sayın kulüp yöneticileri. Kimseyi hor görmeyeceksiniz. Tahkir etmeyeceksiniz.
Ederseniz; cevabını alıyorsunuz.
Çıtayı yükseltirseniz, karşıdakinin eli armut mu topluyor!
Olay böyle tırmanıyor.
Ardından tribüne, sokağa taşıyor.
Bir boşboğazlığın sonu nerelere varır kimse bilmiyor. Şimdi Fenerbahçe başkanı sayın Yıldırım’a düşen, Galatasaray dışındaki tüm kulüplerin gönlünü almak ve “değersiz” kelimesini yumuşatmaya, naklen yayın parantezine almaya çalışmaktır.
“Kasti aştı” dese yeter.
Haksızken özür dilemek en büyük kahramanlıkla eşdeğer.
Aksi halde muhtemel bir kavganın tek sorumlusu kendisi olacaktır.

Sağolasın İsmail Kartal

Hay ağzına sağlık İsmail Kartal!..
Zekamızdan, algımızdan, bilgimizden, anlayışımızdan şüphe duyup kederleniyor, kimselere itiraf edemiyorduk ki...
Hızır gibi yetiştin!
Biz de pek bir şey anlamıyorduk ama meğer birlikte çalıştığın mesai arkadaşın, meslektaşın Ersun Yanal bile “hocalığını pek bilmiyormuş”...
Kabahat bizde değilmiş demek.