“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” dedikleri bu işte... Bir yandan merakı/muhabbeti azalmış vatandaşı tribüne çekmek, müşteri yapmak için, “dördüncü yıldız” başta olmak üzere her türlü motivasyonu işleme koyacaksınız...
Ki, buna suntadan yıldızlar imal edip ailecek içine doluşarak magazini aşmaktan, son derece konforlu elli binlik stadı bile dolduramazken bir milyon taraftar kampanyası başlatmaya ve sezonun şampiyonluğuna kalıbını basmaya kadar her türlü sözlü/görüntülü atraksiyon dahildir... Sadece güvenilecek teknik direktör ile istikrarlı yıldız futbolcular bulmak, mümkün değilse mevcutları o kalıba sokmak akıl edilmemektedir...
İş “ana ürün futbolu” icra etmeye, müşteri memnuniyetini sağlamaya gelince, yeşil çimenlerde sıfır motivasyonla dolanacaksınız kendiniz.
* * *
Dahası da var.
Vatandaşa “gel gel” diyecek yöneticileriniz, kendileri bırakıp kaçacak sıkışınca.
O yöneticiler ki, aynı kalabalıklara nurlu ufuklar vaat etmişler, dar bütçeli insanlara parlamayan yıldızların formalarını satmışlar, kendileri inanmadıkları fikirler için insanları tartıştırmışlar ve kendi yaz saatlerine ayarla hava karardığında “hoşça kal” demişler.
Bağırır tabi taraftar...
Bariz hataları/aylaklıkları tribünden haykırmasa, sorumlu tuttuğunu ıslıklamasa, kızmasa, hatta tesisleri basmasa sizin niyet ettiğiniz “motivasyon” sağlanamamış olacak aslında.
Başarmışsınız ki, dert ediyorlar kendilerine. “Boş ver bunlardı ya” deyip geçmiyorlar.
Belki abartıyorlar ama sonuçta sizin projenize uygun davranıyorlar.
* * *
Darılmaca yok... Ortada bir hata varsa, sizde...
Taraftarı gaza getirirken futbolun gazını ayarlayamıyorsunuz, iki pır pır edip sönüyor.
Vatandaş, çar çur edilen parasının/kandırılmasının bile hesabını sormaz; futbol adına bir ton odun yerken ağzına keçi boynuzundaki kadar bal çalınsa.
O bile yok.
Sabır, zarafet, olgunluk, anlayış tamam da... Resmen tahrik var ortada.
* * *
İşin tuhafı Fenerbahçe’nin teknik direktörü İsmail Kartal ile Galatasaray’ın taze futbol şube sorumlusu Abdurrahim Albayrak gözyaşları içinde!..
Mağdur olmuşlar taraftarın tepkisiyle.
Yahu bu devirde, bu futbolla, bu yönetim becerisiyle, protesto edecek kadar taraftar bulmuşsunuz; ağlıyorsunuz gülünecek halinize.
* * *
Hisli, duygulu, alıngan olmaya da eyvallah, romantizme de...
Lakin yaptığınız işte bunlara yer yok.
Daha doğrusu, eskiden tamamen bu güzel duygulara, insani hislere, doğallıklara dayanan futbolu o güzel köklerinden söküp finans sektörünün soğuk caddeleri ile mikroçip vadilerinin duygusuzluğuna sürenler ve kitlelerle ilişkilerini market reyonları donukluğuna hapsedenler sizsiniz aslında.
Yarattığınız futbol dünyasında ağlayana meme vermiyorlar, çıkışını veriyorlar.
* * *
Herkes ağlasa bile teknik direktör çelik gibi duracak, jest ve mimikleri ile sadece sahadaki takımına çıkar sağlamaya çalışacak. Yönetici ise aklının yarısı ile para hesabı yaparken diğer yarısını ürün geliştirmek için çalıştıracak ve gözyaşları ile harcayacağı enerjiyi bile kulübüne aktaracak.
Bu saatten sonra, çıta buralara kadar yükselmişse (veya inmişse), mal kötüyse, müşteri memnun değilse, teknik direktöre düşen “beceriksiz futbolcuyu değiştirmek”...
Yöneticiye düşen “beceriksiz hocayı değiştirmek”.
Taraftar da yeni koşullarda “mesleğinin gereğini” yapıyor işte.
Ağlamayın!
Prandelli’ye ihtiyacın mı var Avcı?
Abdullah Avcı Milli Takım’a geldiğinde “en iyisi o değil ki” diye itiraz edenlerden biri bendim.
Gitti, İstanbul Başakşehir’de çok başarılı bir takım yarattı...
Umarım şampiyon olur.
Lakin bunca tecrübeden/başarıdan sonra bile aynı fikirdeyim... Çünkü “en iyiler” arasına giremiyor bir türlü.
Ben değil kendisi söylüyor!
Daha doğrusu, belli ediyor...
* * *
Bakın Galatasaray’ı 4-0 yendiği maçtan sonra bile Prandelli’yi “referans veriyor” başarısını belgelemek için.
Efendim, Prandelli maçtan önce gelmiş “analiz ettim çok iyi bir takım yaratmışsınız tebrik ederim” demiş...
Öve öve bitiremiyor İtalyan hocayı; maç bitince elini sıkmış ve yine tebrik etmiş:
“Galibiyeti hak ettiniz”.
Bir kere Prandelli analizde başarılı olsa takımı sahada perişan olmaz değil mi?
İkincisi, sen Prandelli’nin övgüsüyle övünecek durumda değilsin ki... Sen “yağmur yağmasa bu kadar fark yemezdin” falan gibi bir şeyler söyleyerek gönlünü almalısın onun ve o seni referans gösterip hezimete kılıf bulmalı.
“Abdullah Avcı da hakkımızı veriyor” demeli.
Adam İtalyan Milli Takımı teknik direktörlüğü yapmış!.. Eleştirirken insaflı olmak lazımmış.
O kadar bariz ki, Avcı’nın bu cümleyi kurarken kendi milli takım macerasının film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiği ve Prandelli üzerinden saygı istediği.
Hiç gerek yok.
Herkes başardığı kadar saygı görecektir zaten. Yeter ki özgüveni de yerinde olsun.
Ve hiç gerek yok “Prandelli’yi eleştirmeyin” cümlesiyle bir zamanlar kendine haksızlık yapıldığını ima etmesine.
Kim olursa olsun yönettiği takımı sahada perişan ettiren her hoca eleştirilir; insafsız eleştiri de hem doğaldır hem de kaçınılmazdır.
Avcı’nın takım yaratmakta ve oynatmakta başarılı olduğu ortada... Kendine güvenini arttırıp kalite belgesi aramaktan vazgeçtiğinde “en iyiler” listesinde yükselecektir.
Cengiz Alpman
Gençlik çağında rahattık... Hem çevremiz dardı hem de dostlarımız gençti.
Artık “kayıpsız” gün geçiremez hale geldik.
Geçen gün de Cengiz Alpman ağabeyimizi yitirdik.
Yazı yeteneğini ve geniş kültürünü gönüllü olarak futbolun dar alanına armağan etmiş ve ifade dünyamızı zenginleştirmiş bir gazeteciydi.
“Sapına kadar şu takımdandı” veya “yazdı mı federasyonları yerinden oynatırdı” yerine böyle anılmak bazılarının tercihi olmayabilir. Ama muhteşemdir.
Umarım bize de nasip olur.
Allah’tan rahmet diliyorum Cengiz Ağabeye.
“Şerefinle Oyna Hakkınla Kazan”
Beşiktaş Akademi Takımı’nın Fulya’daki antrenman tesislerinin duvarında “Şerefinle Oyna, Hakkınla Kazan” yazılı bir tabela var.
Ne güzel söz değil mi?
Ama daha da güzeli o sözü hayata geçirmek, şiar edinmek.
Beşiktaş U-19 takımı, Kayseri Erciyesspor’u konuk ettiği maçın 72. dakikasında hakem Batuhan Bayar Beşiktaş lehine bir penaltı veriyor.
Ancak Beşiktaş antrenörü Yasin Sülün’ün içine sinmiyor. Penaltıyı kullanacak futbolcusunu uyarıyor ve topu yavaşça Erciyesspor kalecisinin kucağına bırakmasını istiyor.
Top kalecide.
Duvardaki yazılar kalplere böyle nakşedilir işte.
Teşekkürler Sülün, teşekkürler çocuklar.