Geçtik başka kulüp taraftarlarını... Galatasaray Başkanı sayın Ünal Aysal’ın “sayımı” doğruysa, bu ülkede en az 25 milyon Galatasaraylı akrabası kadar iyi tanıyor/biliyor futbolcularını...
Üzerinde Galatasaray arması taşıdığı halde futbolcuları “tanımayan” tek insan, Galatasaray teknik direktörü Mancini; iyi mi?
***
Kendisi söyledi.
Yavaş yavaş tanıyormuş, zaman gerekiyormuş!
Galatasaray’ın puan cetvelinde toparlanması ise Aralık ayını bulurmuş!..
Sanki doğal afetten sonra geldi Mancini. Turist Gibi. İki ay olmuş lig başlayalı ve futbolcularını tanımaya çalışan bir hoca çalıştırıyor Galatasaray’ı.
***
Düşünsenize... Bugün Fatih Terim Galatasaray’da olsaydı ve “Aralık’ta toparlanırız” deseydi ne olurdu?
İşte sayılı günler bitti, Milli Takım macerası sona ermese bile dondurucuya kondu. Ne gerek vardı tıkır tıkır işleyen saatin kadranını kırıp İtalya’dan yenisini ısmarlamaya?
***
Oturup düşünüyor tabi Galatasaray taraftarı...
Düşünüyor ve tek sonuç çıkarıyor:
Fatih Terim operasyonunda kulüp çıkarları son sıraya konmuş, hatta zarara uğratılmış, şampiyonluğu ve Avrupa’yı feda etmek pahasına mı Fatih Terim’den kurtulmuştur Galatasaray’ı yönetenler?
Tamamen kişisel bir hadise midir.
Başka bir gerekçe bulan varsa söylesin lütfen.
***
O zaman...
Hiç yoktan kaos yaratanlar, takımı bu kaostan sıyırmayı başaramazlarsa, yani çok kısa bir zamanda “eksi”den “sıfır noktasına” gelemezlerse sıra onlarda.
Evet... Terim devrinden daha iyi bir takım düşlenmiyor şimdi. Terim devrindeki kadar olsun yeter!
***
Galatasaray’ı bilmem ama bizim futbolumuzda yazılı olmayan bir kural vardır; öyle ya da böyle, işleri bozan gider.
Bırakın beceremeyen ile yolları ayırmayı; buna “işleri bozmadan da gönderilen Terim’i ekledi” Galatasaray...
Ve işler bozulmasa da “gönderilme” yolunu açtı. Sayın Aysal için “içtihat” olacaktır bu.
Yıldırım kazanırsa...Aydınlar seçilirse...
Fenerbahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım’ın bırakmaya niyeti olmadığına göre, sayın Mehmet Ali Aydınlar’a da başkanlık adaylığını açıklamak düşer.
Ne olur o zaman?
Bir kere Fenerbahçe kongresi katılım rekoru kırar.
Her türlü korku boşunadır. Demokrasiden kimseye zarar gelmeyeceği gibi yaşandığı yeri arındırıp yücelten bir kavramdır demokrasi.
Gereklidir, meşrudur, şarttır.
Tartışmalar o toplumu şahlandırır.
***
Peki kim kazanır?
Fenerbahçe...
Aziz Bey bir daha seçilip devam ederse Aydınlar’ın alacağı her oy “nerede yanlış yaptım” muhasebesi yaptıracaktır kendisine.
“Vefa tamam da, çekidüzen şart” mesajı mühürlenip sandıktan çıkacaktır...
Üstelik muhtemel bir Yargıtay yasağı ile Fenerbahçe’nin yoluna gümbür gümbür devam edeceği de anlaşılır.
Ben eminim ki, Fenerbahçe’ye sevgisi tartışılmaz sayın Yıldırım bile varlığında kendisini zorlayan, yokluğunda güçlü başkan adayları olarak kalacak isimlere sevinir.
***
Sayın Mehmet Ali Aydınlar kazanırsa...
Devrimdir Fenerbahçe’de!
Büyük hizmetler etmiş ve bir yandan kaçınılmaz iktidar yıpratması, bir yandan yargı marifetiyle tükenme noktasına gelmiş sayın Yıldırım’a teşekkür edip “artık dinlen” diyen demokratik devrim.
Yakışır Fenerbahçe’ye.
Bu kongre “hayırlara” vesiledir.
Toraman mı haklı, Öztürk mü?
Beşiktaş’ta İbrahim Toraman ile Sezer Öztürk’ün yumruklaşması, futbolcu başına orta boy bir fabrika parası harcanan futbolumuzda insan kalitesinin önemini hatırlattı. İstisnalar kaideyi bozmaz ama bizim futbolcularımız (hatta bazı yabancılar)çok değerli hocaların denetiminde beden ve zihin eğitiminden geçerek gelmiyorlar ki Süper Lig’e...
Şayet yetenekliyse bir takımın bakımsız ve bütçesiz alt yapısına. Oradan amatör, ikinci lig falan derken, İstanbul’da zengin/ünlü ama hazımsız birer vatandaş oluyorlar. Eğitimsiz kişilik ve dizginlenmemiş ego -biraz da içinde varsa- aslında milyonlarca Euro’luk iş olan futbolda, takım arkadaşıyla bile yumruklaşan insanlar çıkarıyor ortaya.
Rakip futbolcudan topu tekmeyle sökmeye çalışan Caner’in otobüste kıkır kıkır gülmesi de bu yüzden.
Tombalacılık, erketelik, kahyalık falan yapıyorsan işin doğası gereği tekme de atacaksın, yumruklaşacaksın da tabi. Ama senin yaptığın işin Avrupa’daki örnekleri, “top model” ile “pop star” arası bir şey.
Beceremiyorsan benze bari.
***
Kim mi haklı?
Ne fark eder... “Gelsene bakim sen benim odama” diyen Toraman’a boyun eğse “tırsık” olacağını düşünen, yumruk atınca “saldırgan” haline gelen Sezer Öztürk ve takım arkadaşını ezmeye çalışan bir Toraman’ın olduğu yerde “haklı” mı aranır?
Tek çare kalıyor geriye:
Ağır cezalar ile bundan sonra niyetlenenleri caydırmak. Ne yazık... İnsanı eğitemiyorsanız ceza ile korkutmaktan başka yol kalmıyor geriye.