Sanılanın aksine, Galatasaray’da en çok harcanan şey “para” değil “insan” bence!
Kulüp sanki dev bir AVM.
İş kolu, “almak satmak” üzerine.
Bakınız, Ünal Başkan Fatih Terim’den başladı, Abdurrahim Albayrak ile Ali Dürüst’ten çıktı.
Kulüp emekçilerini saymıyoruz!..
Araya bir de Mancini sıkıştırdı.
Ardından Divan Kurulu onu salladı.
Bu arada kendisini satan yönetici arkadaşları da vardı...
Devran döndü, Abdurrahim Albayrak, Ünal Aysal ile Prandelli’yi paket yaptı şimdi.
Bir alana bir bedava!
Eski başkan mı hayali takımlarla kandırmış İtalyan’ı, yoksa hoca mı yalancı anlaşılamıyor iyi mi?
Galatasaray’ın milyonlarını Ünal Bey mi heba etmiş, Prandelli mi tokatlamaya niyetli belli değil.
İddia, yönetici olduktan sonra hem kulübün hem de uçağın kapısına konmuş, yılmamış tekrar yönetici olmuş “herkesin arkasında duran, herkes tarafından sevilen ve hayattaki tek amacı bu olan” Galatasaraylıdan.
Abdurrahim Albayrak.
Dışardan bakınca melek.
Kulüp yöneticileri eylemleriyle/söylemleriyle değerlendiriliyorsa, durum kelek!..
Aysal’la Prandelli’ye küfür etse daha iyi idi.
Ona kulüpteki koltuğu çok görenler haklıymış galiba!..
Hani Galatasaray Başkanı “kutsaldı”?.. Hani Galatasaray Hocası “I Love You”du?
Oldu mu?
Sayın Albayrak ne hedefim ne niyetim; sadece “durum tespiti” için değindim.
Hep yazdık; Galatasaray’ın kimyası bozuk!
Sebebi mal sahibi “mektepli” ile güç sahibi “alaylı”.
“Ne alaka” demeyin.
Hor görülenler ile gıpta edilenlerin “gizli nefret bileşkesinde” el sıkıştığı yerde, demokrasi de olmaz, huzur da.
Hizip, tuzak, pusu ve “inşallah başaramaz arzusu” baskın davranış şekli olması kadar doğal ne var?
Öncelikler değişir önce.
Kulüpdaşlık arkada kalır... Her şey bir yere kadar.
Harcanan, kinlenen, kinlenip ötekini harcayan, ayarı tutturamayanların içgüdüsel eylemlerinin kimyasında bu mesele var.
Sahada ve bankalarda işler iyi gitmeyince, daha belirginleşiyor o kadar.
Geçmiş olsun
Belki de benim nazarım deydi Cüneyt Çakır’a...
Geçen gün reklam filmini seyrettim, berbat oynuyordu.
Bu kadar mı kötü çıkarılırdı kart hocam?
Sıfır “rol kabiliyeti” vardı!..
Bayıldım.
Ona saygım arttı.
Emekli olduğunda televizyon meddahı olamayacaktı demek ki.
Ne şimdi, ne sonra rol yapamazdı.
“Helal olsun” dedim. “Hem en iyi hakem hem de düz/sade/yalın bir adem”.
Demez olaydım.
Aynı gün haberini aldım.
Hastalandı.
Gençlerbirliği-Kardemir Karabükspor maçında “sakatlandı” dediler. Ama “hastalık” o...
Futbolla falan alakası olmayan, anlık bir hastalık... Şu an yok, on saniye sonra var, kesip biçerler, yine yok.
Kendisiyle el bile sıkışmasam da “kardeşim” diyeceğim; çünkü derin bir bağımız var artık:
“Geçmiş olsun. Sağlıklar dilerim.”
ÖNEMLİ NOT:
Cüneyt Çakır’ın televizyon reklamından televizyon yorumcusu olamayacağını idrak edip rahatladıktan sonra, çıldırdım televizyon karşısında...
Spor programları “Çakır haberini” veriyordu ve bir sürü spor adamı, zır cahil oldukları konuda ahkam kesmek zorunda kalıyordu iş icabı.
Efendim Çakır’ın rahatsızlığı büyük bir olasılıkla Ankara’daki “yüksek irtifadan”mış!
Allahım... Bin metrede bir spor adamı hastalanıyorsa Antalya’ya giderken Toroslar’ı geçmek zorunda kalan emekli öğretmen Melahat Hanım ne yapsın.
Bitlis’e falan hiç gitmeyin sakın!..
Uludağ intihar.
Kardeşim, her şeyi bilemezsiniz elbet. Lakin, “bilmiyorum” demek bu kadar zor mu?
Bırakın da bir konuyu biz bilelim yahu!
Neden mi?
Cüneyt Çakır’ın hastalığına daha 19 yaşındayken tosladım ben.
Bilirim.
Üstüne “her yol Paris” bir kırk yıl yaşadım ve henüz ayaktayım.
Kıssadan hisse... Demek ki, Çakır kardeşimin korkulacak bir şeyi yok.
Lakin, aynı Cüneyt Çakır olması 3-5 ay sonra biyolojik ve psikolojik gerçekler yüzünden.
“Bugün sünnet yarın deniz” mi bu!
Ofsayt Ergin
Orta yaştan ve ötesi “Ofsayt Osman”ı çok iyi bilir.
Sadri Alışık’ın hayat verdiği bir karakterdir Ofsayt Osman.
En önemli özelliği “talihsiz” olması.
İyidir hoştur ama kısmeti yoktur.
Milli Takım ve Galatasaray Basketbol Koçu sayın Ataman’a, o sebeple “ofsayt” lakabı “cuk”tur...
“Ofsayt Ergin Ataman” yine boşboğazlığı ile talihsizliğine kurban!
Spor salonuna “Hayati tehlike” kavramını taşıyıp Ünal Aysal’ı gaza getirerek Galatasaray’ı Fenerbahçe maçında “kaçak” durumuna düşürmüş ve tarihe geçmişti ya...
Şimdi de Kızılyıldız seyircisine “terörist” derken iki yüz metre ilerisinde bir Sırp seyircisi bıçaklanıp öldü.
Özür falan yetmiyor.
Sırbistan Ergin Ataman’ı terörist ilan etti. “Türkiye beni korumalı” diyen bizim sevgili Koç’u koruma şansımız bile gitti.
İki yutkunup bir konuşacaksın hocam. Aklına geleni söylemeyeceksin. Uluslar arası basın toplantısı damsız gidilen delikanlı sohbeti değil.
“Hayati tehlike”, “terörist” gibi spora uzak kritik sözler senin deyiminle- haddin değil.
Sadece “haddini aşsan” iyi...
Bizim “istiap haddimizi” doldurdun.
“Taşınabilir yük ve yolcu limitimiz” tükendi.
Bir değil... İki değil.
Fena halde ofsayttasın.