Asırlık geçmişlerinde Galatasaray ve Fenerbahçe çok iyi günler de görmüşlerdir çok kötü günler de...
Lakin derbide yenilmek yok mu?
O berbat işte.
Her şeyi bin betere çeviriyor. Hafıza falan bırakmıyor. Kimya bozuluyor, mantık çöküyor.
***
Şu hale bakın! Galatasaray başkanı Ünal Aysal, sanki son iki sezonun şampiyon başkanı değil, koltuğunda kalmak için son kozlarını oynayan başarısız bir yönetici.
Aynı tasarruflarda bulunmuş, ancak futbol takımı Fenerbahçe derbisini kazanmış olsaydı, bugün ne Terim’e yanıt vermeye çalışır, ne Fenerbahçe’yi düşmanlıkla suçlar, ne de camiadaki vefasızlığı ima ederdi.
Olay “Galatasaray zaferleri Aysal’ın değil, Terim’in ve Beşiktaş’ı yakan parasızlık ile Fenerbahçe’yi kavuran 3 Temmuz’un eseridir”e kadar giderse şaşırmayın.
***
Kazanan “hepsini alıyor”!
Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’ın fotoğrafı sanki son üç senelik berbat günleri aşmış, yolu açılmış, gülücükler içinde... İngilizce “peynir” derken çekilmiş gibi!
Bilal Meşe’nin muhteşem Seba-Yıldırım buluşturmasında çok iyi göründüğü gibi sevecen, hümanist bir centilmen olmuş Başkan. Medya, durmadan Aziz Bey’in “insani” yönünü işliyor.
Bu arada, vakti zamanında gazetecilerden rahatsız olan ve gazetecileri rahatsız eden sayın Yıldırım, Bilal kardeşimin yaptığı işle “Aziz Yıldırım imajını” yeni baştan yazdığını unutmasın, gazetecilerin kıymetini bilsin.
***
Neyse... Derbi bitmedi henüz.
Çünkü Ünal Aysal uzatmalarda rakip takıma bir santrfor girmesini sağladı:
Adı, Fatih Terim!
Bir gol de ondan yer.
Bu derbi, lig tarihine “maçın ardından yenen gollerle” geçer.
Ne-nerede-ne zaman
Milli takıma bir - iki yeni isim monte etmeye çalışan Abdullah Avcı’yı ilk günden eleştiren, “burası deneme yanılma yeri değil” diye bağıran bizler, eski isimlerden bir-iki tane bırakarak Milli Takım yapan Fatih Terim’i neden alkışlıyoruz şimdi?
Adama göre mi davranıyoruz?
Hayır...
Çünkü “doğru”da üç önemli unsur
vardır.
Ne yaptığın.
Yeri.
Ve zamanı...
Avcı üçünü bir araya getirememişti; o kadar.
Doğan ağabey
Anlatmayacağım Doğan Koloğlu ağabeyimi... Zaten herkes bilir onun faziletlerini.
O “birikim” ile o “tevazu” yan yana ise, yeter de artar bile.
Hemen her güzel insanını gördüm şu gazetecilik mesleğinin. Ne mutlu ki, bir- çoğu ile dirsek dirseğe çalıştım.
Hâlâ da çalışmaktayım.
Koloğlu ustamız, en başta gelenlerdendi... Benzemeye çalışılacak bir adamdı.
Evet...
Doğan abi de “öte taraftaki dev kadroya” katıldı.
Gittiğimizde, yine kapı kenarındaki son masadan başlayacağız belli ki.
Saygılarımı sunarım Doğan ağabey.