Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Aziz Yıldırım’cılar” kusura bakmasın ama söz konusu “güç/hakimiyet/cesaret” olduğunda bu alemdeki “en büyük başkan” İlhan Cavcav’dır...
Aziz Bey’in yıllardır eveleyip geveleyip son adıma cesaret edemediğini şak diye yaptı, teknik Direktör Mustafa Kaplan’ı ilk haftadan kapı dışarı edip “haftaya takımı ben çıkaracağım” dedi!
Gençlerbirliği İlhan Cavcav demek!.. İsterse kaleye bile geçer.
Günahı boynuna ama sayın Yıldırım’ın rüyasıydı bu sanki...
Resmen değilse bile fiilen denemişliği vardı. Hocalar için söylemleri “ben olmasam” parantezindeydi.
Lakin bir “İlhan Cavcav” olamadı.
Aslında sayın Cavcav’ın ilk rövaşatası değil bu teknik direktörlere... Ersun Yanal’la iki günde yollarını ayırmış, Giray Bulak’ın maça çıkmasını bile beklememiş, başkanlığı süresince gelip geçen 41 hocayı “dublör” olarak kullanmıştı.
Küresel futbola en “alaturkasından” modeller sunan ve büyük bir cesaretle ilk kendisi deneyen İlhan ağabeyimiz, bol keseden eleştiriliyor şimdi.
Hepsi doğrudur...
Sadece “teknik direktörlük mesleğine saygısızlık” lafını anlayamadım ben!
Niye itiraz edip kınamıyormuş hocalarımız?..
Meslek onuru denilen bir şey varmış!
Mesleği yapabilmek için eğitim almak, lisans sahibi olmak lazımmış, falan filan...
Nasıl kınasınlar teknik direktörlerimiz?..
Onlarınki meslek de bizimki değil mi?
Bir günde “gazeteci” olduklarında biz ayıpladık mı? Sütunlarında hak etmeyeni övüp, hak edeni eleştirmeyerek kariyer dengelerini gözettiklerinde “yazıklar olsun” dedik mi? İşsiz bıraktıkları meslektaşlarımız adına isyan ettik mi?
Üstelik bizimki bir sezonda bir nesillik para toplanıp, işsiz kalınca yan gelip yatılacak bir meslek de değil. Yerini teknik direktöre bırakan gazeteci aç sefil.
Geldiler, işi kaptılar ve yeni işlerine sadece “yeni bir hocalık bulana kadar” göz önünde olmak için yaptıkları ve ilk fırsatta bir takımın başına zıpladıkları “basamak” olarak baktılar hep.
Ne kuralını anladılar ne etiğini.
Biz sorun çıkardık mı?
Hâlâ çıkarmıyoruz. Aykut Kocaman ilk yazısında “sıfır futbol” oynatan eski yardımcısını “kutluyor”, biz de aptal aptal okuyoruz.
İlhan ağabey “yeni hoca bulana kadar takımın başında olacağını” açıklamış çok mu?
Hem ne fark var? Onların gazetecilikten anladığından daha çok anlar futboldan İlhan Cavcav!
Merak etmeyin... Teknik direktörlük kadrosu boş olan takımın başkanı, boşta olup yazarlık yapan hocalardan en büyük övgüleri alır haftaya.
Sayın Yıldırım’a gelince... Onun yerinde olsam başkanlığın yanında hem teknik direktör hem de başyazar olurum bu memlekette.

Haberin Devamı

Olay çıkmadıysa kötü futboldan değil

Haberin Devamı

Hayır... Avni Aker’de futbolun “F”sine rastlanmadığı için olay çıkmadığı iddiasına katılmıyorum ben.
Üstelik bu sebep-sonuç yakıştırmasının Trabzonspor seyircisine çok büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Bunun “sahadaki futbolun kalitesi yüzünden stadın dolmadığı” iddiasından bir farkı yoktur ve iddia sahipleri “stada gelmeyen seyirci maçta çok kötü futbol oynanacağını nereden biliyordu ki” sorusunun yanıtını veremezler...
Dolmuş/bilenmiş/hazırlanmış tribünler “aman vazgeçelim bu futbolun kavga değeri yok” der mi?
Atmak üzere çakı, yakmak üzere meşale, patlatmak üzere maytap getirmişlerse, ceplerinden çıkarmayıp evlerine dönerler mi?
Demek tam tersine bir süreç yaşanmış maçtan önce.
Kim vesile olmuşsa, kim rica etmişse, kim mecbur bıraktıysa helal olsun.
Öyle ya da böyle... Kavganın, şamatanın zarardan başka bir getirisi olmadığı fikri, sahadaki rakiplerin düşman olmadığı bilinci yerleşmiş Trabzonspor seyircisinde.
Benzeri görülmedik transferler, “güçlüyüz, kazanırız, kural dışı baskılara gerek yok” düşüncesi yaratmış olabilir.
Cezaların caydırıcılığı da muhtemeldir...
Fakat ben Trabzonspor tribünlerinin şapkayı önüne koyup bilerek ve isteyerek en doğru kararı verdiğine inanıyorum.
Çünkü, onları hiçbir yaptırımın tutamadığı günleri de hatırlıyorum.
Evet... Trabzon’da futbol yoktu.
Lakin ondan önce “şiddet niyeti” yoktu tribünlerin.
Üst üste geldiyse, sudan bahaneler bulmak gerekmez. Tebrik lazım, alkış lazım, “milat olsun” dileklerini sakınmamak lazım.
Her olayın ardından esip gürleyen arifede mıymıntı, bayram ertesi kabadayı “yaşanmış felaket kınayıcıları” şu medeni görüntüden teveccühlerinizi esirgemeyin lütfen.

Haberin Devamı

Ağlanacak halimize...

Bayern Münich ve Borussia Dortmund taraftarları Çarşı’ya destek pankartı açmış...
Almanya’dan destek vermek kolay tabi.
Biz iki cümle yazsak, “Suçu Övmek”ten içeri girmek işten bile değil.
İzliyoruz.
Hukuka güveniyoruz.
Gün gelip bu saçma sürecin geride kalacağına inanıyoruz.
Bir taraftar grubu “darbe girişiminden” yargılanırken, “futbol seyircisi neden azalıyor” gibi soruların komikliğine acı acı gülümsüyoruz sadece.
Ağlamak mı lazım yoksa?