Bir ülke düşünün ki, gözü gibi kıymetli futbolu “mağdur” mu, “suçlu” mu, belli değil!..
Tamam; futbol asla sadece futbol değil... Ama bu kadarı da fazla.
“İyi” veya “kötü”yü geçtik... Ekolü/değeri falan sormak da “ölü evinde anket yapmak” kadar yersiz, saçma...
Somut evrensel hukuk terazisini dengeleyecek dara bulamıyoruz daha:
Zanlı mı, sanık mı, beraat mi etti futbol?
Bilinmiyor!
***
“Hukuk var orada; ona danışsanıza”!..
İlahi.
O bizden beter!
Şike belgelerini yakaladı diye “kahraman” ilan edilen polisler kendilerine serhat boylarında yer beğeniyorlar, savcılar/hakimler meslekle vedalaşacakları günü bekliyorlar.
Zanlılar cezaevine gözyaşları ile gönderiliyorlar.
Tüm memleketin gözyaşları hem de. Aklı başında, angaje olmamış herkesin...
“Şüpheli”den “mahkuma” dönenlere dün “vatan haini” muamelesi çeken omurgasızlar, bugün aynı hükümlüleri zamane Jan Dark’ı ilan edecekler neredeyse.
Kimi kime soracaksın bu atmosferde?
***
Sadece futbol olsa neyse...
Seçim bile şaibeliler listesinde.
Hiçbir yerde kimse kimseye güvenmiyor.
Derbide içine sinmemiş hakem kararından yararlanmak istemeyen ve topu auta atan adama utanmasalar “şikeci” diyecekler.
Durum vahim.
O zaman, “e-bilet” diye bir sistem çıkaran ve hedefin “tribün güvenliği, tribün doluluğu ve futbola ekstra gelir” olduğunu ileri sürenlere güvenmeyenler, itiraz edenler, sadece “müzmin muhalif” midir, dibine kadar haksız mıdır?
***
Kaldı ki, doğru dürüst aydınlatılmadı bile insanlar.
Arjantin’de, Brezilya’da, Hollanda’da varmış... İhalesi altı banka ile yapılmış... Talep edilen bilgiler, ehliyet sahibi, banka mudii, iş yapan, alışveriş eden, internet kullanan, hatta evine kargo gelen her vatandaştan zaten çoktan alınmış; bunlar sistematik bir şekilde anlatılmadı.
Anlatılsa da yetmezdi ya...
***
Neden?
Genelde, zaman böyle...
Futbol özelinde; kimse açık açık söyleyemiyor; görev bu bordrolu arkadaşınıza kalıyor yine!
Algı, “tribünden muhalif eylemlere karşı, devletin tribündekileri fişleme ve sindirme harekatı” şeklinde.
Evet algı bu, en azından hayatlarında ilk kez bir araya gelip Taksim’de eylem yapan Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı ve Trabzonsporlu vatandaşlar arasında...
Ve algı, gerçeğin bir adım önündedir 21. yüzyılın elektronik çağında.
H H H
“Fişleme”iddiasındakiler fikirleri ve itirazlarında haklı mıdırlar, bilemem...
Ancak, yaşadıkları ülkenin içinde bulunduğu koşullar yüzünden böyle bir kanaat sahibi olmaya yerden göğe kadar hakları var.
Bu ülkede dürüstlüğün aptallıktan çıkıp suç olduğu aşamalara sadece birkaç milimetre var.
H H H
Lakin dikkat...
Her şeyde olur, futbolda olmaz “zorla kabul ettirmek”.
Sorumluluğu ve hesap verme zorunluluğu olmayan (veya öyle sanılan) Devletin “Paraleli” bile zorla dikte ettiremedi istediklerini.
Köle gibi görünen ama alabildiğine özgür ve başına buyruktur futbol seyircisi. Taraftarlık disiplin getirmez; bağlılıktır. O da kulübüne...
**
Anlatsınlar, ikna etsinler e-bilet mükemmel bir işse.
Ama asla “ben yaptım oldu” demesinler.
Futbolda geri teper.
Benden passo... Anlattırmayın daha beterini.
Sarıgül söyledİ, Topbaş yaptı
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yeniden Süper Lig’e dönen İ.B.Belediyespor’un kaymağını yemek yerine, kulübü belediye bünyesinden ayıracağını açıklayarak siyaset adamlığından Devlet Adamlığına büyük bir adım atmıştır benim gözümde.
Doğru olanı yapmıştır.
Adil olanı yapmıştır.
Ne belediyenin kurduğu bir takıma ihtiyacı vardır İstanbul’un, ne de İstanbullu’nun kurduğu kulüplere rakip yaratmak için çarçur edilecek parası.
Sportif arpalık, spor değil rahatsızlık yaratır.
Bu kararında, oy kaybettirmesini göze alarak seçim vaatleri arasına “İBBspor’u kapatmak” gibi şok bir planı koyan ve seçimden önce açıklayan Mustafa Sarıgül’ün etkisi ne kadardır bilemem ama iki rakip, siyasetin eyyam olmadığını vurguladılar el ele.
Kazanan da yapıyor işte.
Nihayet.
“Mancinilik” yapmayın!
Mancini “kendini kovdurmak için” yapıyormuş o “mancinilikleri”!..
Pes...
Yabancı hayranlığı olarak dışa vurulan aşağılık duygusunun zirve yaptığı nokta budur işte.
Yabancı ya... Mutlaka zekidir. İşini çok iyi bilir.
Varsa ortada bir “saçmalama” ki, en sonuncusu Kasımpaşa mağlubiyetinden sonra futbolcularını üç günlük tatil ile ödüllendirip kapağı İtalya’ya atmak...
Mutlaka ama mutlaka “bir üst plan” yüzündendir.
“Kovun beni, verin 9 milyoncuk Euromu”diyormuş mesela...
Bu da yabancı hayranlığı olarak dışa vurulan aşağılık duygusunun “alaturka” versiyonu.
Her insanın zihin durgunluğu, işe ilgisizliği, akıl karışıklığı olabilir.
Ama bunu alıp zeki olduğu kadar ahlaksız bir hesaba bağlayarak yabancılar hakkındaki “zeki ve işbilir önyargılarınızı” korumaya çalışmak, “ayının yavrusunu severken öldürmesi” ile eşdeğerdir.
Resmen “manciniliktir” Mancini’ye yapılan!
Çünkü yakıştırılan sinsilik, aptal demekten kötü.
Yahu Mourinho söyledi ya; “abuk sabuk işler Mancini’nin alamet-i farikasıdır” diye. Bize inanmıyorsanız Mourinho’ya inanın bari; o da yabancı.