Fenerbahçe’nin “teknik patronu” futbolcularına “üç gün izinlisiniz” dedi geçenlerde.
Der ya!..Vardır bir bildiği.
Bu anlı, şanlı, yıldızlı, yaldızlı muazzam organizasyonun sportif lideri, her türlü sınavı geride bırakmış, doğrular içinde “en doğruyu bilen adamdır” değil mi?
Fakat, o da ne?
Kulübün Başkanı, teknik patron da dahil hepsini yataklarından, şezlonglarından kaldırıp, tesislere çağırıyor ve antrenmana çıkartıyor!
“Dördüncü yıldızı unuttunuz galiba. Marş marş çalışmaya”.
Hoppala...
Kimse bana “olur böyle vakalar” demesin.
Neden mi?
Fenerbahçe takımının o üç gün içinde “yan gelip yatması” değil de gerçekten çalışması gerekiyorsa, teknik direktör Ersun Yanal “görevi ihmal” de dahil her türlü suçlamanın muhatabıdır.
Hatta siyasetimizin jargonuna denk gelse, “ihanet” yaftası çoktan boynuna asılmıştı, meydan meydan reklam ediliyordu!
Kolaylıkla “sen kimlerin ekmeğine yağ sürmeye, değirmenine su taşımaya çalışıyorsun be adam” deniyordu.
Veya... Ersun Yanal teknik adam falan değildi!..
Tersini düşünelim...
Ya üç gün tatil, futbolcularda teknik/taktik/psikolojik açıdan bir sıçrama yaratacak ve üç günlük antrenmanla kazanılacakları katlayacaksa...
Bu sefer de Aziz Yıldırım, bilmediği işe karışıp bir çuval inciri berbat eden Başkan olmuyor mu?
Veya Ersun Yanal çantasını toplayıp gitsin diye Fenerbahçe takımını operasyonuna dekor yapan düşüncesiz...
Sahi, Aziz Bey’in emriyle çıkılan antrenmanda sakatlanan Diego’nun durumundan kim sorumlu şimdi?
Kısaca... Neresinden bakarsanız “durduk yerde kendi başına dert açma” ile “kendi ayağına kurşun sıkma” arasında tuhaf bir Aziz Yıldırım eylemi daha...
Malum, seneler önce “üç yıl üst üste şampiyonluk garantisi vermiş” ve herkesi tüylerini diken diken etmişti kendisi.
Paralel maralel... Herhangi bir “yapı” Fenerbahçe üzerinden toplum mühendisliğine kalkışmışsa; “ortamı yaratan, olayı tetikleyen” durduk yerde üç yıl şampiyonluk garantisiydi.
Şimdi de dördüncü yıldız için iç huzursuzluktan başka hiçbir getirisi olmayacak, lig başlarken taşları yerinden oynatacak ilginç hamle.
Evvelsi gün gitmeliydi Ersun Yanal...
Gitmedi... Sorun sezona yayıldı.
“Ersun Yanal yolcu mu?” yazıları ve yorumları için “takımı karıştırmaya çalışıyorlar” suçlaması yapıldı ama kimse kızmasın medyaya.
Aklın yolu bir:
Aziz Yıldırım neden Ersun Yanal’ı çırak çıkarıp tüm takım gözünde otoritesini sıfırlayacak emrivakilere girebilir?
Tek analiz var:
Sayın Yıldırım samimi olarak “çalışmak gerektiğine” inanıyorsa, açar telefonu, “izni boş ver hoca sen bu takımı çağır tatilden” der.
Yanal da “benden iyi mi bileceksin” demeye yüreği yetmiyorsa, “düşündüm taşındım tatilden vazgeçtim” diye çağırır futbolcularınıÖ Hem zevahiri kurtarır hem başkanın dediğini yapmış olur hem de işler yürür.
Çalışmaktan kimseye zarar gelmez sonuçta.
Ama öyle olmuyor...
“Başlatmayın izninize” tavrı Fenerbahçe santrforundan sokaktaki çocuğa kadar herkesin bilgisine sunuluyor.
Futbolculara “hocalarının hali ve istikbaline ilişkin” çok açık ipuçları veriliyor.
Medya da manşeti atıyor:
“Yanal yolcu”!..
Dördüncü yıldız böyle mi gelir?
Olabilir.
Lakin en zorlu yoldur.
En huzursuz... En rahatsız... En tekinsiz...
Diyeceksiniz ki “size ne”!..
Haklısınız.
Tasarrufun “zamanı, yeri, şekli ve sonuçları” tamamen Sayın Yıldırım’ın sorumluluğundadır.