Fenerbahçeli futbolcular havaya bakıp ıslık çalan, bahar dallarını koklayan, hiçbir şeyi umursamayan ruh haliyle sahaya çıkmışlardı...
İstek sıfır... Coşku sıfır... Hırs desen sıfırın da altındaydı... Kupa gitmiş, lig gitmiş, geriye teselli ikramiyesi bile denilemeyecek 3.’lük kalmışken, bu hedefe bile ulaşmaktan uzak bir takım vardı Ankara’da... İlk yarı boyunca ev sahibini tehdit edebilecek ufacık bir oyun kırıntısına rastlayamadık. Ligde formalite maçlarına çıkan, hedefi kalmayan Gençlerbirliği de topa hakim gibi görünse de pozisyon üretmekte pek de becerili sayılmazdı... Sürekli Advocaat’ın istemeye istmeye oynattığı çok belli olan İsmail’in kanadını kullanmaya çalıştılar, buradan çokça da ekmek çıkardılar... Ama final paslarındaki yetersizlikleri bu bereketli bölgenin kaymağını yemelerini engelledi...
Fenerbahçe ise o müthiş oyun planı olan (!) geride bekleyip, hızlı hücumlarla sonuca gitme klasiğinde yine başarısızdı. Lens son haftalardaki tutuk futbolunu tekrarlarken, Alper ve Sow da yaratıcılıktan uzak kalınca tatsız, tuzsuz, insanı futboldan soğutan bir maça tanıklık ettik. 45+1’de Selçuk Şahin’in nefis frikik golü gözlerin pasını biraz olsun silse de, Fenerbahçe takımının baraj hatası, Volkan Demirel’in topa iyi odaklanmaması işin üzerinde durulması gereken başka bir yönüydü...
İkinci yarıda pabucun pahalı olduğunu kavrayan, UEFA Avrupa Ligi perdesini erken açmak istemeyen sarı-lacivertli futbolcular biraz daha gayretliydi... 48’de Lens’in arka direğe kestiği topu iyi takip eden Van Persie oyuna denge getirdi... Bu golle morallenen Fenerbahçe oyunu karşı alana yıkmaya çalışsa da malum saha için sıkıntıları buna pek fazla imkan tanımadı. Ancak İsmail Köybaşı’nın takipçiliği sonrası kazanılan penaltı ile sarı-lacivertliler piyango sayılabilecek bir üç puanı cebe indirdi...
Fenerbahçe’ye üçüncülük için kalan iki haftada dört puan yetecek... Birçok oyuncunun da kaderi sanırız bu 15 günlük dönemde netleşecek... Yönetim belli ki ciddi transferlerin eşiğinde... Ancak basketbol takımı çıtayı o kadar yükseğe çıkardı ki, taraftarın futbol takımını yeniden kucaklaması o kadar da kolay olmayacak. Advocaat’ın maç öncesi dediği gibi bu takıma üst düzey bir hoca, üst düzey oyuncular ve üst düzey bir ekip lazım...