Takım içindeki bağlar birer birer çözülmeye başlamış, dağılmışken... Hedef duygusu kaybedilmişken... Fiziksel ve ruhsal yorgunluk, bezginlik, umutsuzluk had safhaya varmışken Fenerbahçe’den daha fazlasını beklemek fazla iyimserlik olurdu herhalde...
Şampiyonluk kırıntılarını bir hafta öteye süpürmek, çıkmadık candan umut kesilmez dedirtmek için son çırpınışlardı Mersin’deki... O kırıcı, sert ve dirençli orta saha tabii ki yine yoktu... Teknik Direktör İsmail Kartal çok da yadırganmayacak bir kararla Alper ve Emenike’nin eksikliğinde kulübeyi canlı tutabilmek, gerektiğinde hamle yapabilmek adına Webo’yu yedeğe çekerek Caner’i Hasan Ali’nin önüne koymuştu... Böylece rakibin topla alışverişini biraz daha kısıtlamak da hedeflenmişti sanki...
Ama ilk yarı boyunca Mersin daha ısıran, daha arayışta olan, skoru daha arzulayan taraftı... Hele Gökhan’ın erken sarı kartından sonra Nakoulma ile Fenerbahçe savunmasını sağ kanattan bir hayli hırpaladılar... Sarı-lacivertli ekip de sık sık rakip ceza alanı önünde görünse de üretkenlik problemi ilk 45 dakika yine sahnedeydi... Topu kazandıktan sonra biraz dripling, sonra derin bir pas... Derken Mersin duvarı içinde bir giriş arayıp iş yapma inadıyla sonuçsuz kalan sayısız denemeler sergilediler... Bir tek Servet’in ıskası sonrası Sow ile net bir pozisyon yakaladılar, hepsi o...
İşler pek de iyi gitmezken, direkler kurtarıcı melek olmuşken, ikinci yarının başında Mersin’in 10 kişi kalması Fenerbahçe’nin bir anda oyunu tek kaleye çevirmesine imkan sağladı... İsmail Kartal, Emre ve Webo’yu da sokarak son kurşunlarını harcadı ancak rakip bir türlü devrilmiyordu... Devrilmediği gibi bir kişi eksik olmasına rağmen sarı-lacivertli ekibi tehdit de ediyordu... Sanırız bu tehdit yüzünden Diego’nun yerine Selçuk girdi! İşte tam bu anlarda Fenerbahçe’nin son dönemlerde sevilmeyen, sinir sistemleri perişan edilen, iki kaptanı dümene geçti... Volkan en kritik yerde tuttu, Emre takımını şampiyonluk potasına yeniden soktu...
O şampiyonluğun gelmesi hala zor gözükse de Mersin’den çıkan “ihtiyaç kredisi” batmakta olan Fenerbahçe’yi kurtardı, düğün hazırlıkları içindeki Galatasaray’ın ister istemez canını sıktı, huzurunu kaçırdı...