Fenerbahçe’nin bu sezon Karabük deplasmanı hariç yüreğini ortaya koymadığı maç neredeyse yok gibi. Hep arzulu, hep coşkulu... Ancak tüm bu istek ve iştah rakipleri sindirmeye, rahat kazanmaya yetmiyor. Çünkü üretim eksik... Fizik güç kadar, biraz da akıl gerek...
Büyük bir emekle kazanılan topları, sonuç verecek ciddi pozisyonları tehlikeye dö-nüştürecek bir usta yok ne yazık ki... Final paslarını atacak, forvetleri golle burun buruna sokacak, tüm koordinasyonu sağlayacak, gerektiğinde oyunu soğutacak, rahatlatacak bir lider eksikliği sezon başından bu yana bas bas bağırıyor... Duyan yok maalesef...
Şu çok net... Mevcut orta saha oyuncuları ile özellikle deplasmanları öyle güle oynaya geçemezsiniz. Hele de dananın kuyruğunun kopacağı, her puanın altın niteliğinde olduğu sezonun ikinci yarısında... Ne Topal, ne Emre, ne Meireles, ne Holmen, ne Cristian bir 10 numara... Bir tek Salih’in kumaşı buna yatkın ama o da ilerleyeceği yerde geriye gidiyor...
Eskişehir’de ilk yarı ev sahibinin baskısı ile başladı. Yine çok pasla oyunu kontrolleri altına aldılar. Belki de rakiplerini kendi silahı ile vurdular. Hücum bölgesindeki beceriksizlik golü çabuk bulmalarını etkiledi. Ama sürekli arayış içinde olmaları, sahaya daha iyi yayılmaları bir pozisyonda Alves’i hataya itti ve Bienvenü’nün golü geldi.
Fenerbahçe, Kuyt’ın şans golü ve Webo’nun sakatlanarak çıkmasından sonra Emre’nin orta sahaya geçmesi ile biraz daha dirençli bir takım haline geldi. İkinci yarının başında bunun da katkısı ile çok net iki - üç pozisyonu harcadılar. Ve son yarım saatte ev sahibi yine kontrolü eline aldı. Daha çok aradı, daha çok çalıştı ve bileğinin hakkıyla üç puanı kazandı.
Yenilginin bir diğer nedeni de Fenerbahçe’de çoğu oyuncu dün normal değildi.
Alves’in son haftalardaki düşüşü dün de devam etti. İki golde de iyi bir seyirciydi...
Gökhan deseniz yerinde saymayı tercih etti, hücumda hiç gözükmedi. Sahanın yıldızı Erkan Zengin karşısında kaybolup gitti.
Mehmet Topal bir çuval inciri birçok atakta berbat etti. Topu kesmekte de, kullanmakta da son derece beceriksizdi.
Moussa Sow sanki herkese küsmüş gibi, dağınık ve savruktu.
Holmen’in maç eksikliği fazlasıyla kendini belli etti... Takımın en önemli dinamosu Caner verimsizdi...
Böyle bir tabloda da maç kazanmak zaten deveye hendek atlatmaktan farksızdı... Sonuç da bu yüzden şaşırtıcı olmadı...