Euroleague yarı finalinde Fenerbahçe için “banko favori” olmanın baskısını, Zalgiris’te ise Jasikevicius’un açığa çıkardığı sinerji ve “plase” olmanın rahatlığını hissetmek mümkündü.
Üst üste dördüncü final-four’una çıkan ve artık basketbolun elitleri arasına giren son şampiyondan Belgrad’ta çoğunluk şampiyonluk bekliyordu... Ama Fenerbahçe’nin işinin o kadar da kolay olmadığı ortadaydı...
Çünkü iki takımın da en belirgin ortak özelliği savaşçı karakteriydi. Her ikisi de, maçın seyri ne olursa olsun kazanmaya gidecek yolu arama ve bulma konusunda geri adım atmayan, “inatçı” bir yapıya sahipti...
Ülker Arena’dan bir farkı olmayan Stark Arena’da sarı-lacivertli ekip ilk beş dakika rakibine adeta potayı göstermedi. Sadece bir sayı bulabilen Zalgiris’e adeta duvar ören Fenerbahçe, 10 top çalmayla rakibinin hücum gücünü ciddi arızaya uğratıyordu.
15. dakikada farkı 12 sayıya kadar çıkaran temsilcimiz savunma sertliğini biraz düşürünce ve hücumda tıkanınca devre 39-33 sona erdi.
3. çeyreğin başlamasıyla birlikte adeta vites artıran Fenerbahçe, Sloukas’ın önderliğinde kusursuz bir beş dakika oynadı ve 50-37 ile maçtaki en büyük farkı yakaladı. Oyunu bırakmaya niyeti olmayan Zalgiris 11-0’lık seriyle tehlike çanlarını çalarken, sahneye bütün sezon final-four’u bekleyen Dixon çıktı ve kusursuz performansıyla kilidi çözdü.
Fenerbahçe dün kalitesini, kalibresini, tecrübesini bir kez daha ortaya koyarak üst üste üçüncü kez finale adını yazdırdı. Thompson dışında görevini yapmayan neredeyse yoktu.
Hangisinden başlasak, hangi birini saysak... Uzun süre sonra takımın yeniden liderliğine soyunup, Zalgiris’in umutlarını gömen Dixon’dan mı, yoksa rakip uzunları “ipe dizen”, çabukluğuyla kısalara dahi göz açtırmayıp iki potanın altında da fırtınalar estiren Vesely’yi mi anlatsak?.. Kenardan gelip, üçlükleri arka arkaya sıralayan, bu yetmiyormuş gibi savunmada uzunlarla boğuşan, üç blok yapan Datome’ye mi, yoksa savunmada herkesin açığını kapayıp, altı asistle skora destek atan Melli’ye mi övgü yağdırsak... Hepsinin eline, yüreğine sağlık...
Fenerbahçe şu anda futbolda hedeflenen başarının uzağında belki ama erkek basketbolu artık bir dünya markası... Umarız pazar gecesi bu efsane takım bize yine sokaklara döker, Maccabi ve Olympiakos’tan sonra üst üste şampiyonluk alan üçüncü takım apoletini de boynuna geçirir...