Zorya’yı “akide şekeri” gibi tatlı ve kolay bir rakip olarak görmek çok büyük hataydı... Kadıköy’de başlama düdüğü çalar çalmaz görüldü ki Fenerbahçe’nin karşısındaki takım akide şekeri değil, tam bir “çakıl taşı”ydı... Zaten bir gün önceki basın toplantısında Advocaat da özellikle bu durumun altını çizmiş, oyuncularına “işimizin kolay olacağını düşünürsek sıkıntı yaşarız” mesajını vererek endişesini açık bir şekilde dile getirmişti...
Ukrayna ekibi karşısında ilk organize atağını 25. dakikada geliştirebilen ve oyunun tüm kontrolünü ilk yarıda rakibine teslim eden Fenerbahçe’deki konsantrasyonsuzluk ve hocanın tüm ikazlarına rağmen “nasıl olsa kazanırız” rahatlığı beklentilerin tam tersi bir mücadeleyi karşımıza çıkardı... Zorya saldırıyor, Fenerbahçe kontrataktan şans kovalıyordu...
Sarı-lacivertli ekip belki pozisyon vermedi, ama topun peşinden koşmak zorunda kalınca kendi futbolundan, planlarından uzaklaştı...
Galatasaray maçının yıldızı Souza yine dirençli ve istekli, Alper ise tüm iyi niyetine rağmen bu kez verimsizdi... Savunma Skrtel hariç son derece dikkatli olsa da iki bek Hasan Ali ve Şener’in rakibin ön alandaki presi yüzünden pek fazla hücum bölgesine gidememesi, Sow’un kanatlarda sıkışması, Van Persie’nin yerine tercih edilen Emenike’nin de yine vurdumduymaz, bencil futbolu ilk yarının büyük bir hayal kırıklığı içinde geçmesinin en öncelikli sebepleriydi...
Advocaat ilk iş olarak Emenike’yi soyunma odasından çıkarmadı, hemen Stoch kartını oynadı. Ve bu küçük dokunuşla yine kazandı. Slovak oyuncu uzaktan düzgün bir vuruşla Zorya kilidini açarken, tüm takımın stresini ve telaşını da ortadan kaldırdı.
Sow’un asıl işi olan pivot santrforluğa soyunarak daha ön plana çıkması, Alper’in ayağındaki prangalardan kurtulması, kanatların daha etkin kullanılması oyunun rengini de bir anda değiştirdi.
Skor avantajı doğal olarak Zorya’nın direncini kırdı. İlk yarıda istediklerini rahat rahat yapan Ukrayna ekibi teslim bayrağını çabuk açtı. Ardından bir duran topta Kjaer’in kafa golü maçı noktaladı.
Evet, Fenerbahçe belki iyi oynamadı ama, yine de doğru hamlelerle üç puanı almasını bildi! Lens ve Van Persie’siz kazanmak, galibiyet serisini gol yemeden sürdürebilmek de takımın özgüveni için önemliydi...
Bu yüzden onları ayrıca kutlamalıyız.