Fenerbahçe özellikle Kadıköy’de oynadığı maçların ilk 45 dakikalarını “feda” etmeyi gelenek haline getirdi. Aykut Kocaman’ın kafasındaki takım tertibi, oyun şablonu, teknik adam öngörüleri ne yazık ki sahada ete-kemiğe bürünmüyor. Ama nedense yanlışlardan bir türlü dönülmüyor.
Sezon başından bu yana bir iki maç hariç (M’Gladbach ile Beşiktaş ve G.Birliği ikinci yarıları) ne bir futbol zenginliği, ne de güzelliğine şahit olduk. Hep bir kör dövüşü... Hep bir kargaşa oyunu... Ve aslında sorun hep aynı yerde....
Şu soruların cevaplarını açıkcası merak ediyoruz;
1. Savunma önünden top alamayan, sırtı kaleye dönük tüm yetilerini kaybeden Cristian bütün hücum planlarını bu kadar sekteye uğratırken, neden sürekli Sow’un arkasında?
2. Rakipten top kapma konusunda hayli beceriksiz olan Fenerbahçe takımı istediği baskıyı kuramıyor. Niçin buna bir çözüm bulunamıyor?
3. Bu takımın en iyi yaptığı iş olan pas oyunu yerine neden sürekli toplar şişiriliyor, organize ataklar tercih edilmiyor?
4. Kocaman’ın söylemlerinin aksine futbolun koşma kısmı hala eksik. Neden her maçta rakipler en az 5 kilometre fazla koşuyor?
5. Ve en önemlisi neden Sow bu kadar yalnızlığa terkediliyor?
Fenerbahçe tüm bu negatifliğin faturasını ilk yarı Belediye karşısında da ödedi. Cristian’ın şansla karışık golü dışında “Vay be ne ataktı?” diyebileceğiniz tek fotoğraf karesi yok. Holmen biraz dikkatli olsa, son pasları biraz dikkatli kullanabilse Belediye belki de ilk yarıda istediğini alıp gidecekti.
Bülent Korkmaz, Fenerbahçe’yi o kadar iyi analiz etmiş ki, fizik gücü yüksek, mücadeleci orta saha ile zaten fazla iş yapmayan rakibin ilk 11’ini şahane kilitledi. Taa ki, Kocaman yanlışlarının bir kısmını tolere edene dek... İkinci yarıda Sezer hamlesi, Cristian’ın gerçek bölgesine dönmesi, takımın kendi klasiğine geri dönerek topu daha fazla sahiplenmesi biraz olsun ibreyi Fenerbahçe’ye çevirdi, özellikle ilk 10 dakikada ardı ardına tehlikeler üretildi. Ancak Sow’a partner bulunamaması yine bir duran top golüne muhtaç etti. O da Bekir’den geldi.
Devre sonuna artık iki hafta kaldı. Ama Kocaman’ın vaadettiği o kusursuz takım hala ortada yok. Bunun en ufak işareti de görünmüyor. Üstelik Fenerbahçe’yi izleyenler açlığa da fazlasıyla doydu.