Fenerbahçe derbiye beklenildiği gibi başladı. Herkes ne yapacağını biliyordu. Emre ve Cristian oyunu tuttular. Alex topla her buluşmasında Gökhan Gönül, Mehmet Topuz ile Stoch ve Ziegler’den birini kanatlarda mutlaka gördü. Sow’u sürekli beslemeye çalıştı. Kendi klasiğini ve oyun şablonunu hiç değiştirmeden, rahat ve güvenli bir oyun ortaya koydu. Ve daha ilk 15 dakikada jeneriklik iki golle iki farkı buldu. Oyunun farka gideceği tahminleri ağırlık kazanmaya başlamıştı ki 30. dakikadan itibaren tamamen havası tamamen bozuldu. Fenerbahçe takımı bir anda durdu. Galatasaray ise Saracoğlu’nun yıllardır üzerinde yarattığı baskı ve tedirginliği sıfırladı. Elmander’in golü takıma güven ve hırs kazandırdı. İkinci yarıda denkliği sağlamak için tüm takım çok çalıştı. Çok koştu, çok savaştı. Sonuçta altın değerinde bir puanı kaparak zirvede tek kaldı. Kocaman’ın oyuna müdahaleleri her zamanki gibi çok sırıttı. Ayrıca bir gerçek daha ortaya çıktı. Fenerbahçe her ne kadar matematiksel olarak iddiaya sahip olsa da bu ligin ağırlığını, hele hele de üst üste altı derbiyi kaldıracak kadro gücüne ve fizik kapasiteye asla sahip değil...