04.06.2020 - 08:37 | Son Güncellenme:
Anadolu Efes'in deneyimli oyuncusu Doğuş Balbay, Skorer Instagram hesabında Ümit Avcı'nın konuğu oldu.
İşte Doğuş'un sorularımıza verdiği yanıtlar:
Anadolu Efes için sezonun en şanssız takımı diyebiliyoruz, iyi bir sezon geçiriyordunuz ve yarıda kaldı. Şampiyonluk için çok ciddi bir adaydınız. Sen bunu nasıl değerlendiriyorsun?
Bizim için bu iptal kararları zor bir süreç oldu ama sonuçta çok iyi giden bir sezon vardı fakat Euroleague özellikle çok ciddi bir arena. Yani tamam belki play-off 5 maç serisi 5 maç üzerinden oynanıyor ama final four tek maç üzerinden ve 40 dakika. Yani aslında tabii ki şampiyonluğa en yakın olduğumuz senelerden biriydi ama bir garantisi yoktu. Şu an üzülüyoruz ama önümüzde bizi bekleyen bir kupa yoktu. Bunun için savaşmamız gerekiyordu. O yüzden hiçbir şeyin kolay olmayacağını biliyorduk ama iyi bir ivme yakalamıştık hem ING Basketbol Süper Ligi’nde hem Euroleague’de. Bir çok maçı domine ederek ve zevk alarak oynuyorduk. Oynadığımız basketbol bir çok seyirciye zevk veriyordu. Sonunu herkes merak ediyordu. Bu basketbolla başarıya ulaşabileceğimize biz inanmıştık. Taraftarlarımız da inanmıştı fakat yarıda kaldı diyelim. Umarım seneye kaldığımız yerden devam ederiz.
İlk kupanı kaptan olarak Antep’te kaldırmıştın Anadolu Efes’te. Takım bu ivmeyle giderken Barcelona’yı, Real Madrid’i deplasmanda yeniyorsunuz falan o anlarda neler düşündün o kupayı kaldırmayı hayal ettin mi?
Tabii ki. Aldığınız galibiyetler olsun Barcelona, Real Madrid ki eksik kadroyla... Bu galibiyetlerle birlikte artık her geçen gün inancımız artmıştı. Sinan Erdem’de 15 bin kişiye oynuyorduk. Kendi yakınlarımız için bilet bulmakta zorlanıyorduk Öyle bir hava yakalamışken tabii her geçen gün daha da o kupaya yaklaşıyorduk ve inancımız artıyordu. Ben de açıkçası bu sene o kupayı kaldıracağız inancına varmıştım ama ne kadar yaklaşsak da sonuçta ulaşamadık ona.
Peki gelecek sene ile ilgili aynı ivme devam edecek mi sence takımda ?
Bu sorunun cevabını vermek için 2 yıl öncesine gitmek istiyorum. 2 sene önce Ergin ağabey geldiğinde takıma bu takım neredeyse Euroleague’de sonuncuydu tam hatırlayamıyorum. Ergin ağabey ve 10 yeni oyuncunun gelmesi ile geçen sene inanılmaz bir ivme yakaladık ve birçok kişinin sürpriz olarak nitelendirdiği finallere kadar yükseldik. Euroleague’de kupaya çok yaklaştık aslında. O seneden sonra bir çok insanın kafasında Anadolu Efes seneye de bunu başarabilecek mi ya da yine finale yükselebilecek mi sorusunu oluşturdu. Biz mümkün olduğu kadar çekirdek kadromuzu korumaya çalıştık geçen seneden ve birbirimizle oynama avantajını bu sene çok iyi gördük bence ve bunu sahaya yansıttık. Bir çok insanında kafasındaki soru işaretlerini kaldırmış olduk çünkü ligi domine ederek birinci sıradaydık ve play-off’a da çok büyük avantajla girecektik. Şimdi yine seneye konsantre olacak olursak bir çok oyuncumuzun seneye kontratı devam ediyor zannediyorum. Yine belli bir çekirdek kadromuzu koruyabilirsek neden olmasın? Neden kaldığımız yerden devam etmeyelim? Çünkü az önce söylediğim gibi sahada her oyuncu birbirinin ne yaptığını çok iyi biliyor, birbirini çok iyi tanıyor. Saha dışında inanılmaz bir arkadaşlık bir dostluk var. O yüzden bu aile ortamının bozulmadan devam etmesi kaldığımız yerden diğer başarılarımızı devam ettirecek diye düşünüyorum.
Kariyerinle ilgili düşündüğün zaman en zevk aldığım sezon diyebilir misin?
Kesinlikle öyle. Ne kadar az mağlubiyet olursa sezonun içinde o kadar keyifli oluyor. Tabii Ergin ağabeyin sisteminde de galibiyet üzerine galibiyet gelince Ergin ağabeyinde keyfi yerinde oluyor. Antrenmanlarda çok daha keyifli ve rekabetçi bir şekilde devam ediyor. Hepimiz hem antrenman yapmaktan, hem maç yapmaktan hem deplasmana gitmekten yani her bir dakikadan çok zevk aldık açıkçası. Çok keyif aldığımız, unutulmaz bir sezondu bizim için.
Shane Larkin kalır mı sence?
Açıkçası kontratı olduğunu biliyorum yani ama kalır mı kalmaz mı teklif var mı yok mu ona, bunu hiç birimiz bilemeyiz. Çıkış opsiyonu olarak bir tarih vardır eminim ki ama o tarihin ne zaman olduğunu bilmiyorum açıkçası. Umarım kalır yani takımımızın en önemli taşlarından bir tanesi. Hem Türk basketbolu için hem de bizim için inanılmaz bir değer.
Semih Erden, karantinada kiminle kalırsın sorusuna Cedi yanıtını vermişti. Cedi ise Doğuş ağabey olmalı ama bu üçlü çok tehlikeli bir üçlü olur demişti. Bu sözler hakkında neler diyeceksin?
Az öncede bahsettiğim gibi bir aile ortamı var. Çok fazla vakit geçiriyoruz birlikte. Kamplarda, seyahatlerde, uçakta, otobüste yani sürekli birlikteyiz. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz artık ve bazen ailemizden çok daha fazla görüyoruz birbirimizi. O yüzden o anları keyifli hale getirmek gerekiyor. Tabii ki Semih ve Cedi’nin olduğu kamplarda atışmalarımız çok fazla oluyor ama Cedi’nin söylediği gibi onları biraz dengeleyen benim. Ben aslında taraf seçmiyorum orada eğer Cedi birine saldırıyorsa ben Cedi’nin yanında oluyorum. Semih saldırırsa Semih’i tutuyorum. O zaman tabii ki ikisini de dengelemiş oluyorum. Onlarında tabii ki hoşuna gidiyor böyle taraf seçmediğimde. Buğrahan’la da güzel bir ortam yarattık. Sertaç, Tolga ve gençlerimizin katılması ile beraber. Türklerin de birbirlerinin tecrübelerinden yararlandığı bir ortam yarattık. O yüzden hem eski anılarımızdan bahsediyoruz. Basketbol tecrübelerimizden bahsediyoruz. Hem de soyunma odası muhabbetlerimiz çok güzel oluyor.
Milli takım ortamı için ne söylersin?
Milli takım ortamını çok özlüyoruz. En gencinden en yaşlısına herkesin yani Türklerin bir araya geldiği ve Türkiye’nin en iyi oyuncularının bir arada olduğu bir ortam. Oradaki ortam çok farklı oluyor tabii. Bir de Türk milli formasını giymek çok farklı bir gurur. O kamplarda olabilmek oradaki koçlarla sağlık ekibi ile çalışabilmek çok çok farklı. O yüzden özlüyoruz tabii ki oradaki muhabbetleri, kamplarda geçirdiğimiz günleri.
Amerika’da çok önemli işler yaptın. Sence oradaki sistem Türkiye’ye bir şekilde gelebilir mi ? en azından yaklaşabilir miyiz?
Tabii ki neden olmasın? sonuçta onlar böyle bir sistemi oturtmuş. Bizimde oturtmamız için yanılmıyorsam okullardaki basketbol tesislerini ya da okullarda oynanan basketbolu bir şekilde kulüplerimize entegre etmemiz lazım. Bir organizasyon olması lazım yani Amerika’nın yaptığı bu. Oyuncu okul takımından çıkıyor, kulüp antrenmanına gidiyor. Dönüyor evde dersini yapıyor. Bu çok zor ve yıpratıcı gerçekten. Doğal olarak bazen dersler, bazen de basketbol arka planda kalıyor. Amerika’daki sistem tek düzen yani aynı zamanda okulun takımında oynarken dersine de gidiyorsun. Yani tek bir lokasyondasın, antrenmanını orada yapıyorsun, derslerini orada alıyorsun ve tamamen düzen ve disiplin içinde işliyor. Orada çok daha rahat. Türkiye’de entegre edilebilir. Fakat birçok spor kulübü var. Birçok okulumuzun kendi okul kulübü var. Bunlar ayrı ayrı devam ettiği sürece biraz zor gözüküyor ama neden olmasın yani.
Fenerbahçe’de bir maçta herkes senden smaç beklerken sen turnike yapmıştın. Bunun nedeni neydi?
15 yaşında A takıma yükselmem beklemediğim ve hayal etmediğim bir durumdu ama oradaki psikoloji tamamen farklı. Zaten A takımda aldığım süreler çok kısıtlı, çok genç bir oyuncuyum. Bana verilen o sürelerde ben eğer boş turnikeye giderken smaç yapıp kazara kaçırma ihtimalim vardı, yani biraz garanticiyim orada belki o limitli süreleri göremeyeceğimi düşündüğüm için garantiye gitmişimdir. Genç yaşta tabii ki o sahada tecrübeli oyuncularla birlikte olup o anı yakalayınca insanda bir heyecan oluyor. Orada o yaşta smaç yapmak bir lüks gibi geldi bana açıkçası.
En ilginç sayın hangisiydi?
2011-12 yılında saliseler kala Beşiktaş’a attığım bir son saniye basketi var Kerem ağabeyin inanılmaz pasıyla. Bu sene yine yarı sahadan gelip basket attığım CSKA maçı var. Genelde böyle çok önemsemiyorum ama bu tür şeyleri. Renkli şeyler çıkıyor ama çok unutamadığım bir şey yok geride bırakıyorum onları.
Senin kadar sakin kalmak kolay olmamalı. Ne dersin?
Aslında bazen tabii ki inanılmaz bir şekilde oyuna konsantre oluyorsunuz. Orada taraftarı bile duymuyorsunuz öyle bir motivasyon yani. O Khimki maçı da öyleydi. Kendimi dış dünyaya kapatmıştım. Ve o son saniye basketi olduktan sonra takım arkadaşımla seviniyordum ama ona bakıp bir yandan hadi defansa geçelim diyordum. Orada düşündüğüm şey attığım son saniye basketi değil maçı kazanabilmekti o anda. Maçlar saliselerle değişiyor sonuçta.
En iyi savunma 5’in kim?
Bryant Dunston, Chris Singleton, Barcelona’dan Hanga , Charles Jenkins ve ben.