Bu işi para için yapıyorsanız ideal ülke Türkiye’dir. Yok kariyer peşinde iseniz, La Liga veya Premier lig biçilmiş kaftandır.
Tabii Avrupa’nın bu üst düzey liglerinde oynayacak yeteneğe ve futbol kültürüne sahip iseniz.
Yakın geçmişte Tugay, Hakan Şükür, Tuncay, Emre Belözoğlu, Nihat gibi isimler gitti gurbete.
Tugay hariç, ki o doğru bir yaklaşımla kariyeri tercih etti, diğerleri ya futbol bazında sıfırı tüketti, ya Türkiye’de kendilerine sunulan cazip teklifleri kıramayıp geri döndü.
Şimdilerde Arda Turan ve Selçuk İnan gündemde.
Arda’nın derdi “nefes alamıyorum” dediği bu ortamdan bir an önce kaçıp kurtulmak.
Selçuk ise kararsız. Türkiye’de kalıp para kazanmaya devam etmek ile vitrine çıkmak arasında gidip geliyor.
Gerçek şu: yukarıda isimlerini sıraladığımız yıldızlar dahil, ne Arda ne de Selçuk Türkiye’de kazandıkları paraları oralarda alabilirler.
Burada önerilen rakamlara yakın bir ücreti kabul etseler bile, ceplerine girecek miktar süper lig ile mukayese edilemez.
En basitinden transfer ücretlerinin yüzde 25’inden fazlasını vergi olarak öderler. Kalanı hedeflerine hizmet eder mi bilinmez?
Türkiye bu konuda tam bir cennet.
Kontratı imzalarsın, alacağın net para bellidir. Ekstra bir performans istemezler, Allah ne verdiyse o!
Öte yandan, Del Bosque’nin, Tigana’nın, Schuster’in, Rijkaard’ın, Daum’un süper lige kariyer yapmak için mi geldiğini sanıyorsunuz?
Giderken kopardıkları tazminatlara bakarsanız hiç de öyle değil.
Ya Quaresma, Almeida, Simao, Misimovic, Guti, Güiza, Anelka gibi kalburüstü sayılacak futbolcular?...
Heyecan peşinde koştukları için mi Katar’dan önceki son durağı tercih ediyorlar acaba?
Kendimizi kandırmayalım.
Yaşı kemale erenler Türkiye’de verilen paraları Avrupa’nın hiçbir ülkesinde kazanamazlar.
Bizim futbolcular da, Türkiye’deki transfer ücretlerini Avrupa’nın hiçbir kulübünden alamazlar.
Arda’nın huzuru paraya değişeceğini sanmıyorum.
Süper ligde Galatasaray dışındaki herhangi bir kulübün Arda’ya para ve huzuru birlikte sunabileceğini de hakeza. Bu yüzden sezon sonunda sarı-kırmızılı kulübe kazandırarak gitmesi, akla yakın bir olasılık.
Selçuk İnan’ın durumu Arda’dan farklı. Basamakları yavaş yavaş, ama emin adımlarla çıkan Selçuk, henüz kendi ayarındaki futbolcular kadar kazanabilmiş değil.
Trabzonspor dışında, Fenerbahçe ve Galatasaray seçenekleri bir hayli çekici olabilir.
Dolayısıyla Avrupa’dan teklif pompalayan bildik menajer senaryolarına inanmak yerine, süper ligde devam etmesini düşünmek daha mantıklı.
Saydığımız gerekçeler ışığında Arda giderse şaşırmam. Kalırsa yadsımam.
Selçuk giderse sürpriz olur. Kalırsa anlarım.
Sonuçta içinden çıkılması güç bir üçgen.
Para, huzur, kariyer.
Bizim buralarda hepsi birden olmuyor maalesef!
Yapma be Sadri Başkan
Trabzonspor Başkanı Sadri Şener iyi insandır. Hoş sohbettir, lafını esirgemez. Esirgemez de, bu kez fazla abarttı Sadri Başkan.
Jaja’nın İstanbul gecelerinde alkollü vaziyette araba kullanırken çekilen fotoğraflarına yaptığı yorum da neydi öyle? Efendim 15 milyonluk kentte Jaja-Bilica biraderleri çakırkeyif yakalamak için birileri (!) komplo kurmuş.
Öndeki araçtan fotoğrafları çekip medyaya servis yapmış.
Allah, Allah! Diyelim ki öyle.
Diyelim ki bu bir tuzak.
Diyelim ki şampanyalar da Fenerbahçe kulübünden!
O fotoğrafın çekilmesi Jaja’nın yaptıklarını haklı kılabilir mi Sadri başkan? Direksiyon başında taksiciyle şişe tokuşturmasını mazur gösterebilir mi? Ya da Konya maçında bırakın koşmayı, yürümekte zorlanan Jaja’nın aslında olayın mağduru olduğuna inandırabilir mi insanları? Sahi başkan;
Sen inandın mı söylediklerine?...
Bakanın acı itirafı
Aslında ne acı bir itiraftı Bakan Faruk Özak’ın sözleri...
Şiddet yasası üzerine kafa yoranlar ve süreci yakından takip edenler hep bundan şikayet etmişti çünkü.
Ne dedi Sayın Özak?
“Yasa milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor ama biz 3-5 bin holigan için çıkardık. Aslında hiç çıkarmasaydık. Fakat doğrular ile gerçekler farklı...”
Azınlığı hizaya getirmek için çoğunluğun hak ve özgürlüklerini kısıtlamanın ne anlama geldiğini, yasa uygulanmaya başladığında göreceğiz.
Kimin hangi yetkiyi nasıl kullandığı gözler önüne serildiğinde, belki de gerçek sporseverin stat ve salonlardan kaçışını izleyeceğiz.
Diyeceksiniz ki, bu yasa hakem döven, tribünden şişe atan, küfür eden, spor sahalarını savaş meydanına çeviren, taraftarı tahrik eden yönetici ve reyting uğruna insanların kişiliği ile oynayan medya için çıkarıldı.
Peki...
Ya diğerleri?.. Yani çoğunluk ne olacak?..
Onların haklarını kim koruyacak? Yasayla getirilen yasaklar ve kısıtlamalardan etkilenmemelerini kim sağlayacak?
Tribünde küfür eden ile herhangi bir karara tepkisini gösteren taraftar nasıl ayrılacak?
Gerçek amacınız bakanın sözünü ettiği 3-5 bin holiganı temizlemek ise yasaya şöyle bir madde koymanız gerekirdi:
“Bu yasa hükümleri 5 yıl süreyle geçerlidir. Süre sonunda günün koşullarına göre yeniden revize edilir.”
Olmaz değil mi?
Sokakta, ailede, okulda ve iş yerinde şiddeti önleyemedikten sonra bir değil, on tane yasa çıkarsanız ne değişir?
Belki farkında değiliz. 3-5 bin holigan uğruna taraftar coşkusu, tribün renkliliği ve sporun seyir keyfi kalmayacak.
Son kullanma tarihi belirsiz, nur topu gibi bir yasamız var artık.
Umarız endişelerimiz yersizdir ve yanılan biz oluruz.