“Kazansan da kaybetsen de...” diye başlayan bir taraftar sloganı vardır ülkemizde. Trabzonspor için bu sezon anlam ifade etmiyor maalesef. Haftalardır yüzü gülmüyordu Karadeniz ekibinin. Sıradan bir takım haline dönüşmüştü. Kazanması sürpriz, kaybetmesi normal karşılanır hale gelmişti. Ankaragücü’nü yenmesi de öyle.
Teknik direktör Bjelica’nın gençlere verdiği önemi biliyoruz. Ligin kalan bölümünde şapkadan tavşan çıkaramayacak. Ama her maçta küçük dokunuşlar yapacağı kesin. Örneğin; antremanlardaki performansından memnun kaldığı genç Arif ile başladı maça. Bjelica’nın onun gözlerine baktığına ve ışık aldığına eminim.
Ankaragücü’ne gelince. Bulunduğu yeri hak etmediğini düşünüyorum. Pek çok takımdan iyi bir kadroya sahip. Skor ne olursa olsun futbol karakteri var. Tolunay Kafkas’ın göreve getirilmesindeki amaç ligde tutunmak ise, doğru tercih olduğu kanaatindeyim. Özü sözü birdir, lafını sakınmaz, o yüzden sevmeyeni çoktur. Dünya görüşü kadar, futbol bilgisine de saygı duyarım.
Dün akşamın kırılma anı, hakem Ekrem Özdamar’ın 10. dakikadaki ihraç kararı oldu. Ankaragüçlü Kitsiou’nun rakibinin ayağına yaptığı hamle, sarı kart olsa herkesçe kabul görürdü. Geçmişte onlarca örneği var. Lakin bu tip kartlardaki standart değil, kafa karışıklığı rahatsız ediyor beni.
Hamsik’in yerinde olsam fair-play adına, o an vicdanımın sesini dinler ve hakemi uyarırdım. İçime sinmedi hocam derdim.
20 yılı aşkındır Trabzonspor’u takip ederim. Avrupa’nın her ülkesinde olduğu gibi bizde de değerlendirmeler favoriler üzerinden yapılır. Dolayısıyla objektifliği tartışılır. Açık söyleyeyim, bu maç eşit sayıda oyuncu ile tamamlansa, hikayesi farklı olurdu. Teknik direktör Tolunay Kafkas’ın atılmasına yol açan o pozisyon başkent temsilcisini etkiledi. Kenardan gelecek destek her vakit değerlidir.
Trabzonspor cephesine gelince. “Esti, yağdı, gürledi” diyebileceğim bir takım yoktu sahada. Kimse kimseyi kandırmasın ve günlük yaşamasın. Son bölümde yapılan oyuncu değişikliklerinin, yeni teknik direktörün tribünlere verdiği barış mesajı olduğunu sanıyorum. Karşılığı henüz yok. O da kendine pay biçmeye çalışıyor haklı olarak.
Trabzonspor için 90 dakika eksik oynayan rakip karşısında aldığı galibiyetle her şeyin yoluna girdiği yanılgısına kapılmak, sonraki ilk lig sınavında derin izler bırakacak hüsrana dönüşebilir. Yeni travmalara yol açabilir.
Bu maçta ölçü alabileceğim tek olumlu şey vardı. O da Umut Bozok’un skora katkısı. Hem güveni yerine geldi, hem bu takımın bir parçası olduğunu gösterdi. Demek ki hamur iyi, ancak yoğuracak ustaya ihtiyaç var.
Gelelim gerçeklere; “Buradan nasıl kurtulurum” diyen kaç oyuncunun varlığını biliyorsunuz? Sezon bitiminde “Hadi eyvallah” diyerek kaç kişi vedalaşacak? Hesap nasıl ve hangi kaynak ile kapatılacak?
Bir maç kazanıldı diye, bunlar konuşulmayacak veya sorgulanmayacak mı?
Dürüstçe ve samimi söylüyorum. Trabzonspor, yılların hasretini bitiren şampiyonluğun bedelini bu denli ağır ödememeli idi.
Birileri kahraman olarak tarihe geçti ve isimleri kulüp müzesindeki, tarihteki yerlerini aldı.
Peki; bundan sonraki tufanın hesabını kimler verecek?