Haber, Bugün gazetesinde yayınlandı. İddia, şike ve teşvik soruşturmasında Fenerbahçe, Sivasspor ve Mersin İdmanyurdu’nun küme düşürüleceği, Trabzonspor ile Beşiktaş’ın da teşvik girişiminde bulundukları için puan silme cezası alacakları yolunda.
Dayanak ise Futbol Federasyonu Etik Kurulu raporu.
Bu rapor kimde var?
Futbol Federasyonu’nda.
Başka?
Soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet savcısında.
Peki savcı Etik Kurulu raporunu Futbol Federasyonu’ndan niçin istedi?
Bu sorunun yanıtını savcı dışında bilen yok.
İşin ilginç tarafı şu: Etik Kurulu söz konusu raporu hazırlarken, savcılık tarafından federasyona iletilen 25 klasörlük bilgi ve belgeyi inceleyerek bir kanaate vardı.
Öne sürüldüğü gibi üç takımın küme düşürülmesi, iki takımın da şüpheli bulunması yönünde bir görüş varsa, kaynak savcılığın verdiği belgeler olmalı.
Öte yandan savcılığın Etik Kurulu’nun nasıl bir görüşe vardığını öğrenmek istemesi de çok alışıldık bir uygulama değil.
Bugün gazetesinin haberi doğruysa, akla şu geliyor:
Acaba, Etik Kurulu raporu medyaya sızdırıldı mı?
Sızdırıldı ise amaç ne? Kamuoyu oluşturup, olası cezalara zemin hazırlamak mı?
Haber doğru değilse, (Federasyon doğru olmadığı yolunda bir açıklama yaptı) daha büyük facia.
Çünkü şahısları, kulüpleri ve camiaları zan altında bırakmak, en az şike ve teşvik girişimi kadar tehlikeli.
Türk Futbolu tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor.
Bir tarafta güvenmek ve inanmak zorunda olduğumuz adalet, diğer tarafta vicdanların sesi.
Dolayısıyla çok hassas bir noktadayız ve insanlar bir an önce neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmek istiyor.
Bu aşamada her kesimin yerine getirmek zorunda olduğu farklı sorumlulukları var.
Savcılık iddianamesini mahkemeye sunduktan sonra gizlilik kararı kalkmazsa, ki böyle bir yetkisi var, bu durumda hem süreç uzayabilir, hem de benzer spekülasyonların dozu artabilir. Kamuoyunun beklentisi, yargı aşamasında her şeyin şeffaf biçimde ortaya konması.
Şike ve teşvike karışan kulüpler, yöneticiler, futbolcular veya teknik adamlar kim, suçlamalar ne, ayrım gözetilmeden açıklanmalı.
Açıkça söylenmiyor ama, bazı kulüpler ile yöneticilerin siyaseten korunduğu yönündeki dedikodular mide bulandırıyor. Bunun doğru olmadığı ilan edilmeli.
Aksi takdirde her gün şike dosyasını sulandırmak isteyenler çıkacak, camialar ve futbol çok daha derin yaralar alacak.
Türk kanı taşımak!..
CSKA Moskova- Trabzonspor maçından Fenerbahçe formalı beş genç.
Ellerinde CSKA atkıları objektiflere poz veriyor.
Ertesi gün tüm gazeteler o kareyi sayfalarına taşıyor.
Sonrası malum.
Trabzonspor cephesinde öfke ve infial.
Vay efendim, ulusal nitelikteki bir maçta CSKA’yı destekleyenler Türk kanı taşıyor olamazmış.
Birkaç kendini bilmezin yaptığı vatan hainliği imiş.
Al sana saçma sapan bir polemik.
Adamların istediği zaten bu değil mi?
80 bin kişilik statta foto muhabiri arkadaşlarımızı tribüne davet edip o pozu vermek hangi amaca hizmet edebilir ki?
Aynı gençler sırtlarına CSKA forması geçirip Rus temsilcisini desteklese, bu kadar medyatik olabilir miydi?
Elbette hayır.
Fotoğrafın üstüne atlayıp kan tahlili yapmak yerine gülüp geçmek varken, günlerdir konuştuğumuz şeye bakın.
Eminim sonra kendi de pişman oldu ama, sayın Nevzat Şakar fena sobelendi.
Trabzonspor’un neden kötü oynadığını ve bu yenilginin ne anlama geldiğini tartışmak yerine iki camia arasındaki gerginliği körüklemek, maalesef sorumlu yöneticilik anlayışı ile hiç bağdaşmadı.
Aydınlar ve Namoğlu’nun duyarlılığı
Geçen hafta bu köşede gözlemcilerin Merkez Hakem Kurulu’ndan ayrılması gerektiğini dile getirmiştik.
Yaşadıklarımız, tanık olduklarımız ve işittiklerimizi dile getirirken, sorunun çözümü için Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar’a seslenmiştik.
Önce MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, dün de Federasyon Başkanı Aydınlar aradı.
Her ikisi de sıkıntının farkında olduklarını, gözlemci-hakem kurgusunun sağlıklı bir hakem değerlendirmesi yapılmasını engellediğini kabul etti.
Aydınlar, konuyu önce hukukçuları ile konuştuğunu, ardından UEFA’ya danıştıklarını ve gözlemcilerin MHK’den ayrılmasının mümkün olmadığını söyledi.
Ve ekledi; “Seninle hemfikirim. Yazını okuduktan sonra gözlemcileri derhal MHK’den ayırmayı düşündüm. Hatta UEFA’ya yazı yazıp bunu yapabilir miyiz diye sordurttum. Bugün mail geldi. Sistemi değiştiremiyoruz. Ama soruna mutlaka çözüm bulacağız. MHK kendi içinde formül üretecek.”
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Namoğlu ise kangren olmaya yüz tutan yarayı iyileştirmek için yapacaklarını anlattı.
Gözlemcilerin nabza göre şerbet vermesi, geçmiş alışkanlıkların devam etmesi ve sağlıklı rapor yazılmaması Namoğlu’nu da rahatsız eden konuların başında geliyordu.
Kanıtı mı?
Sezon başından bu yana Süper Lig’de 6 gözlemcinin raporunun geri çevrilmesi.
Bu ne demek?
“Biz de aynı maçı izliyoruz. Hakemin yaptığı hataları görüyoruz. Başarısız bir yönetime yüksek not veremezsin. Verirsen hakem gibi dinlendirilirsin.”
Peki Namoğlu’nun formülü ne?
Gözlemcilere mentör uygulaması. Tıpkı yetenek vaad eden hakemlere olduğu gibi klasmanda görev yapanları deneyimli gözlemcilerle birlikte maçlara göndermek ve rapor yazdırmak. Bu eğitim uygulaması UEFA’da da var.
Tabii en önemlisi hakeme göre gözlemci göndermemek. Hataları gözardı etmemek ve ödül-ceza sistemini adaletli bir şekilde işletmek.
Namoğlu bu konuda iddialı; “İstediğimizi yapanlarla yola devam ederiz. Yapmayanlarla yollarımızı ayırırız. Bu gözlemci için de geçerli hakem için de” diyor.
Eski alışkanlıkları değiştirmek kolay değil. Elbette bazıları rahatsız, huzursuz olacak. Ahbap-çavuş ilişkilerinin hakem camiasını getirdiği nokta ortada.
Öyleyse, hakemleri belli bir seviyeye taşımak istiyorsanız, önce gözlemcilere çeki düzen vereceksiniz.